Ayşe Demirbilek

Kadınların öldürülme nedenleri arasında aklınıza gelemeyecek onlarca neden çıkabiliyor karşınıza. Hâtta tahmin edemeyeceğiniz ne medeniyet beşiği yerlerde kadınlar akla hayale sığmayacak nedenlerle öldürülüyor. Sürdüğü rujun ya da ojenin rengine kadar nedenler çıkabilir karşınıza. Mesela hepimizin aklına kazınmış olan tuzluğu masaya geç getirmek bile hayatınıza mâl olabilecek bir hata olabiliyor.

Bu ve benzeri nedenlerden 2013 yılı Ağustos ayına kadar 150 kadın öldürüldü. 2008 yılında 80, 2009 yılında 109, 2010 yılında 180, 2011 yılında 121, 2012 yılında 210 kadın en yakınları ve tanıdıkları tarafından öldürüldü. Bu ölümlerin sadece % 2,3’ü kadınların tanımadığı kişilerce gerçekleştirildi. Nedenler arasında ilk sıraları tahmin edileceği üzere ayrılma ve kıskançlık alıyor. Oranlar arasında en dikkat çekici olanlardan biri ise kriz ve yoksulluk nedeni ile 2008 yılından bu yana neredeyse oranlarda %100’lük bir artış olması oluşturuyor. 2008 yılında %5 oranında olan ekonomik nedenlerden gerçekleşen cinayetlerin oranı 2012 yılında %10,5 oranına yükselmiş. Öldürülmelerin çoğu ateşli silahlar kullanılarak işlenmiş. 2012 yılında işlenen cinayetlerin %6,52’si ise intihara zorlanma şeklinde gerçekleşmiş. Kadınlar ev içi ekonominin kötüye gitmesinin, çocukların ya da diğer aile bireylerinin başarısızlık/mutsuzluklarının ya da ev içi düzenin bozulmasının baş sorumlusu olarak görülerek en ağır “ceza” ile cezalandırıldılar. Ne yazık ki kadın nostaljik film repliğinde olduğu gibi hâlâ ’ya onu isteyenindir ya da kara toprağın’.

Cinsiyetçi Devlet

Kadınlar en çok aile içi şiddet olarak tanımlanan şiddet sarmalı sonrası hayatını kaybediyor. Aile içi şiddeti en ufak bir düzeyde dâhi normal gösteren söylemler ne yazık ki bu şiddetin ölümle sonuçlanmasına neden oluyor. Öldürülen kadınların önemlice bir kısmı devlet koruması altındayken hayatını kaybediyor. Bunun en önemli nedenleri arasında caydırıcı cezaların olmaması ve tüm yasal düzenlemelere rağmen yargı sisteminin değişmeyen cinsiyetçi bakış açısı var. Kadına şiddetin bir düzeyde revâ görüldüğünü bu tutumuyla açıkça ortaya koyan devlet sayesinde bu mekanizmadan güç alan erkek kendine daha fazlasını hak görüyor ve kadını alışılageldik nedenlerle öldürüyor. Öldürülen kadınların büyük çoğunluğu mutlaka bir kez şiddet veya benzeri nedenlerle polise ya da yargıya gitmiş kadınlar. İstatistiklere bakıldığında korunma talebinde bulunmak öldürülmelerini tetikleyen nedenler arasında karşımıza çıkıyor.

Zaman içerisinde kadınların toplumdaki konumu iyileşmiş gibi görünse de sistem içerisindeki sıkışıklığımız pek de değişmeden devam ediyor. Bir taraftan kadın hakları ve eşit birey olmak konusunda yasal düzenleme ve iyileştirmeler getirilirken diğer taraftan tezât bir şekilde toplumda ezberletilmiş kadın algısının korunması için her türlü çaba sarf ediliyor. Kadın hakları konusunda iyileştirmeler yapılırken kadın bedeni üzerindeki hâkimiyet korunmaya devam ediyor. “Hamile kadınlar sokağa çıkmamalıdır” söyleminin hâkim olduğu yerde, kadınlar açısından olumlu hiçbir yasal düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Kürtajı yasaklayan (bu yasayı geri çektirmiş bile olsak), kaç çocuğu hangi şekilde doğuracağını söyleyen, evlilik dışı birliktelikleri her fırsatta her düzeyde lanetleyen bir devlet, kadın haklarının korunması ya da ileriye taşınmasında samimi bir tutuma sahip olamaz. Devlet yine kendisine gerektiği kadarını kadınlara sunmaktadır.

Bugün gelinen noktada elimizdeki kazanımlara sahip çıkmak, bu döngüye çomak sokmak açısından en önemli işlerimizden biri. Ancak tabii ki onların verdiği kadarına razı gelecek değiliz. Dünya’da ve Türkiye’de binlerce kadın hem kendi hakları hem de daha fazlası için bambaşka bir dünya ve özgürlük için sokaklara döküldü. Bize hem kendi geleceğimizi hem de dünyayı değiştirmek için gereken cesareti verecek olan tek şey, sokakta kitleler ile yanyana durarak vereceğimiz mücadeledir. Bu mücadele cinsiyetçi fikirleri yenebileceğimiz en geniş alanı sağlamakta.

Gece bizim, Sokak bizim, Meydanlar bizim!


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası