Penguenler vardı mesela. Önce medyada sonra da Gezi pankartlarında, sokak duvarlarında, capslerde yer aldı penguenler. Gazdan etkilenen sokak köpeğinin yüzüne talsit sıkan gençler, TOMA’nın önünde gitar çalan gösterici, polis şiddetinden bıkıp çırılçıplak polisin üzerine üzerine yürüyen adam, duran adam, duran kadın vardı.

Gezi direnişi bir kez “occupy Taksim” sloganına dönünce dünyadaki hareketleri takip eden, ondan heyecan duyan, büyük çoğunluğu 90 doğumlu olan gençler en önde sokağa döküldü. Tesadüf değil diğer meydanlarda gördükleri gibi yanlarında çadırları ile geldiler.

Gezi’de var olan bir diğer önemli bileşen ise yeni işçi sınıfı oldu. Plaza çalışanları, hizmet sektörü çalışanları, bilişimciler, iletişimciler, film ve dizi çalışanları gibi bir dönemin prestijli meslek gruplarına mensup işçiler Gezi’ye yoğun destek verdiler. Bu grup sendikasız olması ve politik mücadele deneyiminden yoksun olması nedeniyle direnişe “sabah iş, akşam direniş” gibi bir motto ile katıldılar. Oysa KESK ve DİSK’in ilan ettiği ama örgütlemediği genel greve bu kesim de destek verseydi Gezi direnişi büyük bir politik sıçrama yaşayabilirdi.

Kadınlar vardı en önde kuşkusuz. Polis şiddetinin anlamsızlığının ve asil bir direnişin fotoğrafını veren kırmızılı kadın, TOMA’ya kucak açan siyahlı kadın, duvarlardaki cinsiyetçi sloganları silen, çocuklarınızı buradan alın dendiğinde polisin karşısında insan zinciri yapan kadınlar, Gezi direnişi öncesindeki birkaç ay boyunca kürtaj yasağı, 3 çocuk, dekolte, kısa şort, kızlı-erkekli tartışmalarıyla bedenleri kontrol edilmek istenen kadınlar Gezi’nin direnişine en büyük niteliksel katkıyı yaptılar ve cinsiyetçiliğe savaş açarak kadınların sokakta özgürleşeceğini gösterdiler.

İlk kez bir toplumsal hareket içerisinde bu kadar aktif alarak Gezi’nin en renkli grubu olan LGBTİ’ler vardı. Varlıklarını ve mücadelelerini anlatma fırsatı bulan LGBTİ’ler hareketin en fazla kazanan unsuru oldular. Gezi direnişinden kısa bir süre sonra gerçekleşen eşcinsellerin geleneksel onur yürüyüşü bugüne kadarki en kitlesel katılıma şahit oldu. Birçok forum yürüyüşe çağrı yaptı.

Bir de yaratıcılık ve mizah vardı. “Gezi yaratıcılıktan geberiyor” denmesine neden olacak kadar çok esprili slogan ve döviz ortaya çıkmıştı. Dayanışma vardı her yerde, daha önce hiç kimsenin yaşamadığı kadar yoğun bir dayanışma ve yoldaşlık. “Herkes ne kadar kibar” cümlesinin klişe olabildiği bir süreçti. Devletin olmadığı, kitlelerin kendi politik eylemlerini bizzat kendileri gerçekleştirdiği bu kolektif başkaldırının her anında özgürlük vardı.