Hükümet yetkilileriyle HDP çözüm süreci heyeti uzun bir görüşme yaptı. Görüşme her iki taraf açısından da olumlu geçti. Görüşme sonrası açıklamalar bunu gösteriyor.

Kürt hareketi, çözüm sürecinde önemli bir evre olan müzakere evresinin yasal bir zemine kavuşturulmasını talep ediyor.

 

Bu talep çok önemli. Önemi, Kürt hareketinden müzakereleri yürüten hiçbir arkadaşımızın yasal bir güvencesinin olmamasından kaynaklanıyor. KCK tutuklamalarında gördüğümüz gibi, hükümetin eğilimlerinde sık sık yaşanan gel gitlerde, bugün çözüm sürecinde müzakereleri yürüten temsilciler, yarın “paralel yapılanma” üyesi olmakla suçlanıp hapse atılabilir. KCK davasında tutuklananların milletvekili, belediye başkanı ve BDP üyeleri olduğunu unutmayalım.

Yine de sorun sadece müzakerelerde rol alan Kürt siyasilerin hapse girip girmemesi sorunundan ibaret değil. Hatta bu, sorunun daha göz ardı edilebilir kısmını oluşturuyor.

Müzakere sürecinin yasal bir zemine kavuşması, aynı zamanda devletin, Kürt halkının siyasal lideriyle yaptığı görüşmelerin illegal ve bir terslik çıktığında cayabileceği bir süreç olmaktan çıkması, kalıcı bir sürece evrilmesi ve buradan da kalıcı bir barış sürecinin adımlarına dönüşmesi için yaşamsal önemde.

Hükümet adına çözüm sürecinin sorumluluğunu yapan Beşir Atalay, çözüm sürecinde rahatlamaya da neden olacak yeni bir demokrasi paketi üzerinde çalıştıklarını açıkladı.

Bir önceki demokrasi paketini eleştirmiştik. Çözüm süreci açısından hiçbir anlamı olmadığını Sosyalist İşçi’de ve marksist.org sitesinde açıklamıştık. Yeni bir demokrasi paketi ihtiyacı, bir önceki paketin çözüm süreci açısından gerçekten de işlevsiz olması nedeniyle gündeme geliyor.

Bu kez, oyalayan, Kürt halkının sabrının sınırlarını zorlayan bir paket gelmemeli gündeme.

Kürt halkının taleplerinin karşılık bulduğu demokratik adımlar atılmalı.

Batıda ses çıkartma zamanı!

Bir önceki demokrasi paketi gündeme geldiğinde alınan tutumlarda önemli bir eksiklik vardı. Paketin yetersizliği tüm toplumsal muhalefet kesimleri tarafından vurgulanırken, bu kesimler çözüm süreci için parmaklarını dahi kıpırdatmadıklarını gizlediler.

Çözüm süreci gibi bir süreci Kürt halkı kadar tek başına göğüsleyen başka bir halk daha olamaz. Batıda ne sosyalistler ne de parlamentoda muhalefet partileri çözüm sürecine destek veriyor.

Sol gösterip sağ vuran gazeteciler, BDP ve HDP heyetleriyle içli dışlı olan “kanaat önderleri”, Kürt halkından yanaymış gibi görünen “demokratik” muhalefet sözcüleri, çözüm süreci masasında Kürt halkını yalnız bıraktı. Abdullah Öcalan, İmralı’da, hemen hemen tek başına direniyor.

Bu yüzden, Kürt halkının yalnız kalmasına izin vermemeliyiz.

Çözüm sürecinin Kürt halkının özgürlüklerini genişleten, taleplerini karşılayan bir barış sürecine evrilmesi için, hükümete doğrudan basınç yapacak bir muhalefeti örgütlemeliyiz. Batıdan uzatılan barış eli Kürtlerin elini tutmalı. Hükümete istenen adımları attıracak olan bu hareket olacaktır.

 

Birleşik sendikal mücadeleye!

Soma’da yaşananlar, işçi sınıfının örgütlülüğünün ne kadar önemli olduğunu gösterdi. DSİP’in sendikaların birleşmesi ve uzun vadeli bir kampanyayla Soma’da yaşanan cinayetin ve tüm işçi cinayetlerinin hesabının sorulması için başlattığı kampanya bu yüzden çok önemli.

www.sosyalistisci.org