Peter Dwyer, Güney Afrika'daki kitle gösterileri ve grevlerin ardına yatanları ve bunların ANC (Afrika Ulusal Kongresi) açısından
ne anlama geldiğini inceliyor.
Haziran'da televizyonlarda kupa sevinci yaşayan Güney Afrikalıların görüntüleri yerini hızla lastik yakan ve barikat kuranlara bıraktı. Son grevlere 100 binden fazla işçi katıldı ve konsey işçileri uzlaşmaya varılmasıyla birlikte eylemlere son verilmesi çağrısı yapmış olsa da önümüzdeki günlerde yeni grevlerin gelmesi bekleniyor.
Bu son protesto ve grev dalgası, Nisan ayında Afrika Ulusal Kongresi ANC partisinin yeniden seçilmesi ve Jacob Zuma'nın cumhurbaşkanı olmasından yalnızca birkaç ay sonra başladı. Pek çok kimse, özellikle de devasa büyüklükteki sendika federasyonu olan Güney Afrika Sendikalar Konfederasyonu Kongresi (Cosatu) ve Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) Zuma'nın ANC hükümeti için yeni bir başlangıç olmasını umuyordu.
Bir önceki cumhurbaşkanı Thabo Mbeki'nin son 12 yıllık  yeni liberal politikaları birçok insanı hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu yüzden protestolar ve grevler şaşkınlığa sebep oldu.
Ülkedeki öfkenin boyutlarını bir örnekle anlatabiliriz. Geçtiğimiz ay Mpumalanga vilayetinin küçük bir maden ve tarım kasabası olan Siyathemba'da, ANC'nin bölge valisi Tsotetsi halka sesleniş konuşması yapmaya zırhlı bir araçla gitti. Arabadan inmesinin kendisi için tehlikeli olacağı söylenmişti. Göstericiler kendisini sopalarla karşılayarak, lüks içinde yaşamak ve arkadaşlarıyla akrabalarına torpil geçmekle suçladılar.
Bazı ana-akım yorumcular, yabancıların açtığı dükkanların hedef alınmasından sonra gösterileri basitçe "yabancı düşmanı" olarak nitelemeye çalışsa da gerçekler bundan farklı.
Örneğin Siyathemba'da polisin bir toplantıdan çıkan insanlara plastik mermiler, göz yaşartıcı bombalar ve bazı kaynaklara göre gerçek mermilerle saldırması üzerine şiddet olayları başgösterdi.
Göstericiler iki binayı ateşe verdi. Gösterilerde yabancı düşmanlığı son derece azdı ve bunlar da yerel liderler tarafından kınandı.
Patlama
Son protestoların patlama etkisi yapmasının sebebi ulusal çapta grevlerin başlaması oldu. Bu grevler 2007 Haziranında başlayan, Güney Afrika tarihinde kamu çalışanlarının yaptığı en büyük grev olan, 700 bin işçinin katıldığı ve bir ay süren uzun eylemlilik dönemiyle 2008 Ağustosundaki genel grevin ardından geldi.
ANC'nin 15 yıllık iktidarı boyunca Güney Afrika önemli ölçüde gösterilere ev sahipliği yaptı. Devlet ve polis kaynaklarına göre 1997 ile 2008 arasında 8695 şiddet içerikli olay ve 84487 barışçıl gösteri gerçekleşmiş.
Devlet yetkilileri 2009'daki gösteri oranının 2007 ve 2008'dekini geçeceğini tahmin ediyor.
Peki gösterilerin ardında yatan nedir? ANC iktidarı altında Güney Afrika dünyanın en eşitsiz ülkesi haline geldi. Ülke Afrika'nın en başarılı ekonomisine sahip ama bundan herkes faydalanamıyor. Yeni liberal politikalar en yoksul kesimlerin hayatını son derece zorlaştırdı. Kamu harcamaları kısılarak paralar zengin ve orta sınıfın vergi kesintilerini karşılamak için kullanıldı. ANC hükümeti, 1990'ların başında %50 olan kurumlar vergisini %30'a kadar düşürdü.
Altyapıya yönelik yatırımlar devam etse de bunlar İngiltere'dekine benzer biçimde özel finans kurumlarına dayandırıldı. Paranın büyük kısmı çoğunlukla zengin ve orta sınıfların yararına olacak biçimde turist projelerine ve benzer gelişmelere aktarıldı. Halkın önemli bir kısmı yoksulluk batağına saplanmış vaziyette. Hâlâ 2000'den fazla gecekonduda insanlar elektrik ve su olmadan, çerçöpten yapılmış kulübelerde yaşıyor. Her gün ortalama 10 kulübe yangını meydana geliyor ve her yıl yüzlerce kişinin ölümüne neden oluyor.

Metalar
Resmi rakamlara göre işsizlik oranı %23. Ancak birçok gözlemci ve aktivist, bu oranın %40'ın üzerinde olduğunu iddia ediyor. Küresel ekonomik kriz, ekonomisi kömür, altın ve platinyum gibi metalara bağlı olan bu ülkeyi vurdukça bu oranın artacağı tahmin ediliyor. 18-24 yaş grubunun yarısı işsiz ve protestolara katılanların binlercesi gençlerden oluşuyor.
Kasabalı protestocuların ve grevdeki işçilerin taleplerinin merkezinde istihdamın ve uygun maaş talebinin olduğu açık. Bu ülkede, bir emekçi ortalama olarak ailesinden 5 kişinin karnını doyuruyor.
Zuma, son olarak 500 bin kişiye iş imkanı yaratma sözü verdi. Ancak bu işlerin devamlı olmayacağını, insanların kısa vadede hayatta kalmalarını sağlayacak fırsatlar olduğunu da söyledi.
Bazıları Zuma'yı, sendikaların taleplerini dinlemek isteyen bir emekçi dostu olarak görüyor. O ve onun yandaşları, Mbeki ve destekçileri tarafından hedef haline getirildiğini düşünüyorlar.
Soldaki bazı kesimler ise, Mbeki'nin başkanlığı kaybetmesini ANC içindeki çatışmalara bağlıyor. Ancak bu çatışmalar, ANC'nin yeni liberal politikalarına olan öfkenin yansıması. Mbeki'nin kaderini belirleyen parti içindeki hareketlenmeler değil, kitlesel gösteriler ve 2007'deki genel grev oldu.
Zuma, şu ana kadar ülkenin kapitalistlerini sola meyletmeyeceğine başarıyla ikna eden bir pragmatist. Seçilmesinden bir süre önce, Zuma, şirketler, sendikalar ve hükümet arasında düşük ücretler, enflasyon ve grevler konusunda bir anlaşma sağlayacağından bahsetmişti. Grevler ve protestolar, onun bu planlarını altüst etti. Son grev ve protesto dalgasının politik izdüşümünün ne olacağını kestirmek oldukça güç.
ANC, Cosatu ve SACP arasındaki ittifakın bozulmak üzere olduğu devamlı olarak konuşuluyor. Ancak birçok önde gelen aktivist, hâlâ bu birliğin içinde çalışmanın daha faydalı olacağını düşünüyor. Şu açık ki, militan grevler ve kasaba gösterileri, bu birlik içindeki yeni liberal konsensüsü dağıttı. Bu gelişmeler, aynı zamanda Zuma'nın sosyal dengenin sağlandığı bir dönem yaratabileceği yönündeki umutları da yok etti.
Hükümet, kamuoyunda oluşan tepkiyi saptırmak için, elektrik ve su gibi temel hizmetlerin dağıtımındaki başarısızlığı belediyelerin yetersizliklerine bağlamaya çalıştı. Ancak göstericilerden Mzonke Poni'nin muhabirlere söylediği gibi, ANC, bütün fiyaskolarına bir kılıf buluyor ve suçu bireylere atıyor. ANC üyelerinin sorumluluklarını yerine getiremedikleri ve beceriksiz oldukları kesin; ancak merkezi yönetimin de suçlanması gerekiyor.
Bu isyan dalgası, sosyalistler için büyük bir mücadele ve fırsat ortamı yaratıyor: hem gösterilerin örgütlenmesine yardımcı olmak için, hem de işsiz kasaba yoksullarıyla işçilerin mücadelelerini ANC'nin hegemonyasına karşı bir politik alternatif etrafında birleştirebilmek için.

Çeviren: Muhip Tezcan

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası