Nuran Yüce

Dünyada ilk kez 1936 yılında ABD’de yürürlüğe giren ve ilerleyen zamanlarda diğer ülkelerin kanunlarında yer alan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Türkiye’de ancak 1993 yılında yürürlüğe girdi. Bu kadar geç kabul edilmesine rağmen ÇED Yönetmeliği şimdiye kadar 17 kez değiştirildi. Avrupa Birliği’nde ÇED Yönetmeliğinin 1985 yılında kabul edildiği ve şimdiye kadar sadece 3 değişiklik yapıldığı bilgisi ile Türkiye’de yapılan değişiklik miktarının ne kadar fazla olduğu daha iyi açığa çıkıyor. Tabi yapılan bu değişiklikler çevreyi daha fazla dikkate alan, doğa yıkımını engelleyici değişiklikler olmadı. Tam aksine sermayenin istekleri doğrultusunda her projenin istenilen her yerde hiçbir kural tarafından sınırlanmamasına yönelik değişiklikler ardı ardına yapıldı.

Hükümet ÇED’e aldırmıyor

ÇED planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerini belirlemek, olumsuzlukları gidermek ya da azaltılmak için önemlerin alınması ile proje uygulamalarının izlenmesi ve kontrolüdür. Çerçevesi bu kadar dar belirlenmiş ÇED Yönetmeliği uygulanmadığı gibi irili ufaklı tüm projelerin bir an önce başlatılması ve hiçbir engele takılmaması için kopyala yapıştır ÇED’ler ya da “ÇED’e gerek yoktur” uygulamaları Türkiye’de genel uygulama haline getirildi.

Türkiye’de 1993-2014 yılları arasında toplam 44.975 projenin sadece 3.739’u için ÇED süreci işletildi.42.246 proje için ise çevresel bir etkisinin olup olmayacağının tespitine bile gerek görülmedi. Yani ÇED yönetmeliğinde muaf tutulan kısma dahil edildi. Ve yine 21 yıl içinde ÇED sürecine dâhil edilen 3.729 projeden sadece 81 tanesine ÇED olumsuz kararı verildi.

Çevre katili çevreyi koruyamaz

Bu kadar sık değişen ÇED Yönetmeliklerindeki yapılan değişiklikleri takip etmek oldukça zor. En son yapılan yönetmelik değişikliği ile çevresel tahribatın olamaması mümkün olmayacak birçok projenin ÇED’den muaf tutulması sağlandı. Bu değişikliğin iptali için davalar açıldı. Anayasa Mahkemesi tarafından değişiklik iptal edildi. Ama hükümet Anayasa Mahkemesi’nin kararını hiçe sayarak ÇED Yönetmeliğine “Geçici 3. Madde” eklemesi yaptı. Bu eklenen madde ile örneğin nükleer santral, termik santral gibi sanayi ve enerji tesislerinin sökümü ÇED’den muaf kılındı. Kentsel dönüşüm alanları için planları yapan, kararı veren ve uygulayan bakanlığa, aynı zamanda bu projeler için ÇED’den muaf tutulup tutulmayacağı kararının yetkisi de verildi.

Artvin, Yırca, Alakır, Hasankeyf ve daha pek çok sayıda ekolojik ve sosyal yıkıma yol açan projeler delik deşik hale getirilmiş, hiçbir koruyucu niteliği kalmayan bu ÇED Yönetmeliğine ve uygulamalarına dayandırılarak yapılıyor.

Geçtiğimiz hafta Danıştay 14 Dairesi ÇED Yönetmeliği’ne karşı açılan davalardan birisinde daha yönetmeliğin çok önemli birçok maddesinin yürütmesini durdu. Hukukçular Danıştay’ın verdiği bu karar ile artık bir ÇED Yönetmeliğinden söz edilemeyeceğini söylüyorlar. Danıştay’ın bu kararının ardında Türkiye’nin dört bir yanında adeta bir yaşam mücadelesine dönüşmüş olan çevre mücadeleleri yatmakta. Yeni bir ÇED Yönetmeliğinin içeriğini belirleyecek olan da yine bu mücadeleler olacak. Mücadeleye devam.