Şenol Karakaş
Uzun, çok uzun bir süre, küreselleşme sürecinin işçi sınıfının yapısını, varlığını  ve gücünü yitirdiğini anlattılar ki, 2008 yılının Eylül ayında başlayan kriz anlatanları da öve öve bitirilemeyen küreselleşme sürecini de yalanlamasına ve rezil etmesine rağmen, bazı yalanların tortuları alıcı bulabiliyor hala.

Alıcı bulabiliyor çünkü  tarihin motoru işçi sınıfının patronlar sınıfına karşı verdiği mücadeledir tezi, işçi sınıfı her an “dünyayı değiştiren”  eylemler, devrimci patlamalar içinde olmalıdır diye algılanıyor. Örgütlü işçi sınıfı her gün dünyanın bir yerini yangın yerine çevirmiyorsa, işte, işçi sınıfının eskisi gibi olmadığının kanıtı size!

Zaten hiçbir şey eskisi gibi değil! 21. yüzyılın şafağında, teknolojik sıçramalar en belirleyici güç haline gelmişken, her şey değişirken, işçi sınıfının değişmemesi imkansız!

“Hani, büyük tarihsel atılımların sınıfıydı işçi sınıfı, nerede” demeye getiriliyor.

Halbuki işçilerin nerede oldukları belli! İşlerinin başındalar.

İşçi sınıfı mücadeleye, “işte buradayım” demek için, varlığını kanıtlamak için atılmaz. Somut, yaşamsal sorunlarına kolektif mücadele dışında bir yanıt verme ihtimali kalmadığında harekete geçer.

Bırakalım, tek tek işçileri işçi sınıfının dünyayı değiştirme gücünü yitirdiğini anlatarak avlamaya çalışan “kasıtlı propagandacıları”, işçi hareketi üzerine en çok kafa yoran, işçi sınıfının çeşitli örgütlenme düzeyleri arasındaki ilişkileri en çok inceleyen, işçi sınıfının devrimci partisinin örgütlenmesi için en çok mücadele eden ve sonucunda zafer kazanan ilk işçi devrimine liderlik yapan Bolşevik Partisi’nin en önemli simgesi olan Rus devrimci Lenin bile, 1916 yılının sonlarında hareketin geleceği ile ilgili karamsar düşüncelerle doluydu. Kendi kuşağının yeni bir devrime tanıklık edemeyeceğini söylemişti. Birinci Dünya Savaşı’nın tam ortasında, milliyetçilik gemi azıya almışken, dünyanın en önemli sosyalist partisi olan Alman SDP savaşı destekleyerek sosyalizme ihanet etmişken, milyonlarca işçi cephelerde değişik ulusal üniformalar altında birbirini öldürürken Lenin’in karamsarlığa kapılması doğal.
Ama en az bu kadar doğal olan bir başka gelişme ise Rus işçilerinin Lenin’e aldırış etmemeleri ve birkaç ay sonra Şubat 1917’de beş günlük bir devrimci patlamayla Çarlık rejimini devirmeleri.

Sınıf mücadelesi, hareketin ta kendisidir. Hareket, çeşitli düzeylerde her daim sürüyor.

1990’ların ortalarında, çöp işçileri greve çıkmıştı. Merkez medyanın değeri ölçülemeyen köşe yazarlarının bir kısmı çöp kokusundan rahatsız olmuş,  çöp toplamayan işçileri yaşanacak sağlık sorunlarından ve salgın hastalık ihtimallerinden sorumlu tutmaya başlamıştı. İşçilerin tepkisi ise gerçek çöpün bu gazeteler olduğunu çöp yığınlarının üzerinde yakmak olmuştu. Bugün etrafı çöp kokusunun sarmamış olması çöp işçilerinin eski güçlerinde olmamasından değil, ancak sayısız çelişkinin bir araya gelmesiyle kendisine patlayacak kanalları yaratacak olan sınıf hareketinin düzeyinden. Önemli olan, bu çelişkilerin her birinde, her bir ekonomik ve politik sorun açığa çıktığında, bu sorunları işçi sınıfının bütünün ilgisini çekebilecek biçimde formüle edebilecek, bu ilgiyi çekebilmek için hareketin öncülerinin güvenini eylem ve her günkü mücadelede kazanmış olan, devrimci bir politik odağın yaratılabilmesidir.
İşçi sınıfı mücadelesine ara vermiyor. Sınıf hareketi sayısız olasılığa sahip, sürekli devam eden bir hareket. İşçi sınıfı bu hareket içinde, sürekli örgütlenmeye, direnmeye çalışıyor. İşyeri komiteleri, işyeri direnişleri, işçi dernekleri, sendikalar, konfederasyonlar, işçi basını sınıf mücadelesinin düzeyine ve yaygınlığına bağlı olarak ve sürekli örgütleniyor.

İşçi sınıfının tarihi yaptığının inkar edilemez anları olan devrimci patlamalar ve bu şiddetli sarsıntıları örgütleyen ve adına Sovyet, şura, işçi meclisleri, konsey denilen yapıları, bugün süren hareketin ve örgütlerin içinde tohumlar halinde bulunuyor.
Bugün işçi sınıfının nerede olduğunu soranlara aldırmaya gerek yok, onlar bugün İstanbul Sovyetleri bile kurulsa, işçi sınıfının güçsüzlüğünü  kanıtlamak için bin bir dalavere çevirmeye devam edecekler.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası