Roni Margulies
Türk askeri hakkında ciddi kaygılarım var.

Hayır, hayır, darbe planlıyorlar filan diye değil.

Adamlara bir şeyler oluyor.

Ciddi bir yaprak dökümü yaşanıyor. Ölüp duruyorlar. Askeri operasyonlardan filan da söz etmiyorum üstelik. Evde yatarken veya makamlarında otururken ölüveriyor bunlar.

Daha dün, Çanakkale'nin Ezine ilçesi İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Önder Galip, makamında intihar etmiş.

Gazetelere göre, "Sabah İlçe Jandarma Komutanlığına gelen Galip, makamına geçerek kapısını kapattı. Henüz belirlenemeyen bir nedenle beylik tabancasıyla başına ateş eden Galip, olay yerinde öldü. Silah sesini duyan ve odaya giren diğer askerî personel, Galip'in cesediyle karşılaştı."

Galip Üsteğmen Cumartesi günü hayata veda etti. Pazartesi günü ise sıra Deniz Yarbay Ali Tatar'daydı.

Ergenekon soruşturması kapsamında, Poyrazköy'de ele geçirilen belgelere ilişkin gözaltına alınıp tutuklanan ve itiraz üzerine serbest bırakılan Yarbay Tatar, hakkında yeniden yakalama emri çıkarılmasına ilişkin tebligatı aldıktan sonra intihar etti.

"Alınan bilgiye göre, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde Ergenekon kapsamında tutuklanan Deniz Yarbay Tatar, avukatlarının itirazı üzerine üç gün önce serbest bırakıldı. Savcılığın talebi üzerine hakkında yeniden yakalama emri çıkarılan Tatar'a, mahkemenin kararı, Üsküdar Beylerbeyi'ndeki Astsubay Hazırlama Okulu tesislerindeki lojmanında tebliğ edildi. Tebligatın ardından Yarbay Tatar evinde silahıyla başına bir el ateş ederek intihar etti."

Fazla vaktinizi almamak için hepsinin ayrıntılarını vermeyeyim isterseniz, ama geçtiğimiz aylarda Deniz Albay Birol Atakan, Deniz Albay Belgütay Varımlı, Yüzbaşı Olgun Vural, Hakim Yarbay Tanju Ünal ve Tabib Yarbay Nursal Gedik de talihsiz intiharlara kurban gitti.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ve özellikle de Deniz Kuvvetleri'nde bir pişmanlık dalgası ortalığı kasıp kavuruyor galiba. Çok kötü şeyler yapmış olsalar gerek ki, pişmanlıktan kıvrandıkça silahı kafasına her dayayan Hakk'ın rahmetine kavuşuyor.

Ya da başka bir şeyler mi oluyor acaba?

Geçtiğimiz Cumartesi günü, neredeyse Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da istemeden intihar edecekti.

Arınç'ın evinin bulunduğu sokakta bir ihbar üzerine durdurulan biri Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait, diğeri kiralık iki araçta Genelkurmay Karargâhı'nda görevli iki subay gözaltına alınmış. Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgin olaya el koymuş, İstihkâm Binbaşı İ.G. ile Topçu Albay E.Y.B., Merkez Komutanlığı yetkilileri gelinceye kadar gözetim altında tutulmuş.

Haberlere göre, "Merkez Komutanlığı yetkilileri beklenirken Savcı Bilgin'in talimatıyla araçlarda ve iki subayın üzerinde arama yapılmaya başlandı. Bu sırada Binbaşı İ.G.'nin bir not kağıdını ağzına götürerek yemeye çalıştığı fark edildi. Kağıt Binbaşı'nın elinden alındı. Savcı not kâğıdına el koyarken, notta "1424 Cadde..." şeklinde Arınç'ın adresinin bulunduğu tespit edildi."

Haberi veren gazetenin spotunda "İ.G'nin önemli bir delili yutarak yok etmesi son anda önlendi" diyor. Allah'tan, diye düşündüm, delil bir kağıt parçasıymış. Alimallah, ya metal bir şey olsaydı!

Albay E.Y.B. ile Binbaşı İ.G., Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevliymiş. "Özel Harpçı binbaşı, metal yutarak öldü" şeklinde bir haber Genelkurmay'ın saygınlığı açısından hiç hoş olmazdı.

Değerli subaylarımızın ölümüne sevinmek gibi olmasın ama, Ergenekon toplumun geri kalanını bırakıp askerlerle uğraşmaya başladıysa, ben kendi hesabıma şikâyetçi olmayı düşünmüyorum.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası