Rıfat Solmaz
“Yetmez ama evet” kampanyası, son yılların en etkili kampanyası. En çok tartışılan, ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyen tüm toplumsal kesimlerin hakkında laf etmek zorunda kaldığı, referandumun en çok tartışma yaratan başlığı oldu “Yetmez ama evet” sloganı.

Tartışmalar zaman zaman garip bir hal alıyor. Dostu düşmanı karıştıranlar oluyor. “Yetmez ama evet” diyenler, siyasi açıdan çeşitlilik arz ediyor. Bu çeşitliliğin içinde biz sosyalistler de yer alıyoruz. Bu kampanyada çok önemli bir rol oynuyoruz.

Kampanyada yer alan dostlarımızın bir kısmı BDP’nin boykot politikasını eleştirirken, bizler, Sosyalist İşçi gazetesi etrafında örgütlenen sosyalistler, Kürt illerinde Kürt hareketinin liderliğinin tutumunun yanında olduğumuzu, bu politika boykot da olsa evet de olsa yanında olduğumuzu söylüyoruz. Bir noktayı daha vurguluyoruz. Kürt halkının düşmanları, boykot tutumunu eleştirsin ya da desteklesin esas olarak “Yetmez ama evet” diyenler arasında değil. Kürt halkının düşmanları, tescilli düşmanları, “Hayır” politikasını savunanlar arasında. Dağlıca saldırısından sonra, “Ordu Kandil’e kadar gitsin, bu iş bitsin” diyen CHP örneğin. Kadrolarını Kürt düşmanlığı temelinde şekillendiren kafatasçı faşist parti MHP örneğin. Kürt siyasilerine faşist diyen bazı “sol” sitelerin en sağcı yazarları örneğin. Habur’da PKK gerillalarının sınırdan girer girmez tutuklanmasını talep eden ve “Habur mahkemelerine hayır” diyerek hayır kampanyası yapan Perinçekçiler örneğin. Lenin’in ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesinin geçerliliğini yitirdiği safsatasını üreterek sosyal şovenizmlerini maskelemeye çalışan hayırcılar örneğin.

Kürt halkının dostları, “Yetmez ama evet” kampanyasının içindeki aktivistlerdir. Kürt halkının özgürlük mücadelesini koşulsuz olarak destekleyenler, “Yetmez ama evet” kampanyası içindeki sosyalistlerdir. Bu yüzden, “Boykot” politikasını savunanların “Yetmez ama evet” kampanyasına saldırmaları, at iziyle diğer izleri karıştırmış olmalarıyla açıklanabilir ancak.

Üstelik “Boykot” savunusu yapanlara, boykot taktiğinin ne olduğunu bir kez daha anlatmak gerekiyor. Çünkü bilmiyorlar! Politika dışı bir tartışma almış başını gidiyor. Kürt illerinde “Boykot” tutumunun sosyalistler tarafından desteklenmesinin tek nedeni, Kürt ilerinin Kürt illeri olmasıdır. İsmail Beşikçi’nin yıllarca hapis yatmasına neden olan, Sosyalist İşçi’nin defalarca ceza almasına neden olan vurguları bir kez daha yapmaya gerek yok. ABD’de yaşayan bir sosyalistin Irak’ta gerçekleşen seçimlerde Irak halkının meşru kurtuluş hareketine akıl vermesine benzer, ezen ülkenin sosyalistlerinin Kürt illerinde hangi taktiğin savunulması gerektiğini dikte etmeleri. Ezen ulusun sosyalistleri, ezen ulusun emekçileri, Kürt halkına, ezilen halka güven vermelidir. Her tartışmada, daima, özenle üzerinde durulması gereken budur. Ezilen halka güven vermek. Güven vermenin ilk yolu, akıl vermekten vazgeçmektir. Saçma sapan emperyalizm analizleri yapıp ezilen halkın kendi kaderini belirlemesini savunan leninist geleneği tarihte saf bir komedi unsuruna dönüştürmek hiç değildir.

Fakat Batı’da boykot taktiğini savunmak bambaşka bir taktiktir. Batı illerinde boykot taktiği yanlıştır.

İşte, devrimci bir gelenek böyle zamanlarda lazım. Boykot’tan söz eden, “Boykot” taktiğinin başarıyla uygulandığı 1905 devriminden sonra bu taktiğin hangi özel koşulların ürünü olduğunu açıklayan Lenin’in görüşlerini tartışmak kaçınılmaz. Besbelli ki 12 Eylül referandumunu batı illerinde de boykot etmek gerektiğini savunan, özellikle içlerinden geçirdikleri “Hayır”cı duyguları boykot taktiğinin arkasına gizleyenler, Lenin’in görüşlerini hiç duymamışlar. Lenin, “Boykota karşı” yazdığı bir makalede, “Bu boykot, devrimin son derece yaygın, geniş kapsamlı ve hızlı yükselme şartlarında gerçekleşmişti” diyerek, bu taktiğin hangi özel şartların ürünü olduğunun altını çiziyor.

Batı’da, devrimini son derece güçlü ve kitlesel bir biçimde yaygınlaştığından söz edebilir miyiz? Sorunun yanıtı açık. Peki, Batı illerinde boykot taktiğinin üzerinde yükseldiği, bu taktiği uygulayacak, bu taktiğin kazanması için mücadele edecek canlı toplumsal güçlerden söz edilebilir mi? Edilemez elbette! İstanbul’da “boykot” taktiğinin tutmayacağını söyleyen devrimcilere, “Ama İstanbul en çok Kürt’ün yaşadığı şehir” diyenlere, bir kez daha Kürtlerin nüfusunun çok olduğu şehirlerle, Kürdistan’ı karıştırmanın tehlikelerine ve zorla bir arada yaşamak isteyen sosyal şovenlerin tezleriyle ne kadar hızla örtüşebildiklerine dikkat çekmek gerekir.

Bu yüzden boykot, batıda uygulanabilecek, savunulabilecek bir taktik değildir. Boykot taktiğini savunan genel sol değil ama Kürt illerinde ölüm kalım mücadelesi veren Kürt Özgürlük Hareketi, Batı’da, “Yetmez ama evet” kampanyası içinde yer alan, bu kampanyada öncü rol oynayan sosyalistlerin, Kürt halkının en önemli müttefiki, en yakın yoldaşları olduğunu görmelidir.

Gerisinin biz sosyalistler için zaten hiçbir önemi yoktur.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası