Eli Haligua
2010 yılında yaşanan afetlerin ve kırılan rekorların 2011'de de devam edeceği daha ilk günlerden belli oldu. Uzmanlar, İngiltere'nin son 300 yılın en soğuk kışına gireceğini ve başkent Londra'da bulunan Thames Nehri'nde suların donmasına yakın bir durumla karşılaşacağı belirtti. 

İrlanda'da soğuklar yüzünden 40 bin haneye su verilemedi; İskoçya hükümetinin su yardımı sıkıntıyı hafifletti.

Almanya'nın Dresden kentinden geçen Elbe Nehri de dondurucu soğukla birlikte buz kesti. Almanya'nın başkenti Berlin'de gece sıcaklıklar eksi 20 derecenin altına düşüyor. Bu nedenle normalde soğuk havaya alışık hayvanlar bile dondurucu şartlardan etkileniyor.

Mısır, aşırı yağmur ve dolu yağışının yanı sıra, şiddetli rüzgârlar etkili oldu.

Ancak 2011'in afetlerle dolu ilk günlerinde en fazla öne çıkan Avustralya'nın sellerle boğuşması oldu. Fransa ve Almanya'nın toplamından daha geniş bir alan sular altında kaldı. Sel felaketinden tam 200 bin kişi etkilendi. Son 50 yılın en büyük felaketiyle mücadele eden Avustralya'da Queensland Eyaleti Başbakanı Anna Bligh'ın deyimiyle "görülmemiş bir sel felaketi" yaşanıyor. Selde 10 kişi hayatını kaybetti. "Tasha" kasırgası ardından gelen selin, 980 milyon dolar maddi hasara neden olduğu belirtildi. 75 bin kişinin yaşadığı Rockhampton'a acil ihtiyaç maddeleri yardımı gönderiliyor.

2007 yılında Kyoto Protokolü'ne muhalif bir siyaset izleyen John Howard halkın yaptığı eylemler sonucu devrilmiş iktidara gelen Kevin Rudd ilk icraat olarak protokolü imzalamıştı. Ancak radikal önlemler alınmamıştı. Yılın sonunda gerçekleştirilen Cancun'daki konferansla az kalmış olan umutlar da son bulmuştu.

Kapitalist ülkeler de kendi yarattıkları iklim değişikliğinin neden olduğu afetlerden muaf değiller. Katrina Kasırgası'nda da olduğu gibi... Tabii ki yoksul ülkelere etkisi, önlem alınması ve afetin sonrasındaki mücadele bakımından zengin ülkelere göre tartışılamaz. Ya da o "gelişmiş" ülkelerde yaşayan yoksul kesime etkisi her zaman daha fazla oluyor.

Kapitalizm iklim krizine çözüm bulamıyor. Kârlardan ödün vermeyen şirketlerin güdümündeki devletler, seçim kampanyalarında bu şirketlerden aldıkları mali yardımın çok daha fazlasını iklim değişikliğinin yarattığı maliyetler olarak ödemeye başladılar. Önlem alınmazsa durum daha da kötüleşecek. Atmosferdeki karbondioksit oranının "ulusal çıkarlar"ın arkasına sığınmayarak bir an önce 350 ppm'e çekilmelidir.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası