Şenol Karakaş
Sosyalizm, kahramanların eyleminin ürünü değildir. Sosyalizm, 'akıllı insanlardan' oluşan sosyalist partilerin kararlarının sonucu da değildir. Sosyalizm, kurtarıcılarla, önderlerle, akıllı öznelerin, aklı belirsiz nesne olan kitlelerin önünde gerçekleştirdiği iradi müdahalelerle ilişkili değildir.

Kitle eyleminin ürünü
Sosyalizm, tek bir açıklamayla, kadın ve erkek işçilerin kendi eyleminin ürünüdür.

Sınıf mücadelesi, kendisini hangi araçlarla siyasi alanda ifade ederse etsin, belirleyicidir. Sınıf mücadelesi, yani bir sınıfın bir başka sınıfa karşı, tüm düzeylerde, ekonomik, siyasi, ideolojik tüm alanlarda verdiği mücadele, partilerin, siyasi, ekonomik ve ideolojik yapıların durumunu belirler.

Troçki'nin söylediği gibi, "Yönetici bir örgüt olmazsa, kitlelerin enerjisi pistonlu bir silindir içinde sıkışmayan buhar misali uçup gider. Bununla birlikte, hareket silindir ya da piston değil, buhardan ileri gelir."  Bu nedenle de sosyalizm, kitlelerin toplumsal bir enerji yaratan hareketlerinin ürünü olacaktır. Sosyalizmi, kitlelerin kendi eyleminin ürünü değil de, 'kitleler adına harekete geçen örgütlü güçlerin eyleminin ürünü olarak gören yaklaşım', tüm sol görünümüne rağmen, 'sağcı' bir yaklaşımdır. Zira, kitleler bir kez bilinçsiz, kendi eylemiyle kendisini kurtarma kapasitesine sahip devrimci bir özne olarak görülmediğinde, devreye, kurtarma, bilinçlendirme, adına davranma, aydınlatma gibi, esas olarak birbirinin aynısı olan örgütlenme ve mücadele stratejileri girer.

Kurtarıcılardan kurtulmak
'Öncü eylem' stratejisi sağcıdır çünkü kitleler adına silahlı eylem yaparak o kitleleri kurtarma eğilimiyle kitlelerden oy isteyerek, parlamentoda çoğunluk sağlayarak kitleleri kurtarma eğilimi arasında esasa dair hiçbir fark yoktur. Bu eğilimler, işçi sınıfını, kurtarılması gereken bir güç olarak görmekten bir milim daha farklı bir siyasi müdahale zemini sunmaz. Bu yüzden sonu her zaman karamsar politik analizlere dayanmak zorunda olan ikameci bir geleneğin ürünü olan bu yaklaşım, sınıflar mücadelesi tarihinde çeşitli biçimleriyle boy gösterdi.

'Ütopyacı sosyalizmden', 'parlamenterist sosyalizme', oradan 'gerilla mücadelesine' ve 'darbe destekçiliğine', milliyetçi burjuvaziyle ittifak kurmaya, oradan kendi egemen sınıfıyla birlikte dünya savaşını destekleyen 'sosyal şovenist sosyalizm' savunusuna kadar bir dizi sosyalizm anlayışı aşağıdan sosyalizm geleneğinin tartışmak, mücadele etmek ve yenmek zorunda olduğu 'sol geleneği' oluşturdu. Bu geleneğin tutarlı sağcılığı kadar bariz olan karamsarlığının nedeni, devrimciliği kendi iradesinin toplamından ibaret görmesidir.

İşçi sınıfının devrimciliği
İşçi sınıfını ve ezilenleri şekilsiz bir güç, "gerici" partileri izleyen bir 'koyun gibi' gören ikameci sol yaklaşım, işçi sınıfından her an bir devrim beklemek, işçi sınıfının her an kendisini izlemesini beklemek gibi, sonucu moral bozucu olan yanlış bir işçi sınıfı analizi üzerinden yükselir.

İşçi sınıfı devrimcidir ama her an, her saniye değil!

İşçi sınıfı kapitalist üretim ilişkilerini yıkma yeteneğine sahip tek toplumsal güçtür ama bu güç her an, her gün kendisini ifade edemez. Karl Marks'ın dediği gibi, üretim araçlarına sahip olan egemen sınıflar entelektüel üretim araçlarına da sahip oldukları için, egemen fikirler egemen sınıfın fikirleridir. Bu yüzden işçi sınıfı da egemen fikirlerin etkisi altındadır. Bu fikri hegemonya, üstelik sadece eğitim, okul, medya gibi kurumların yukardan aşağı günlük propagandasının ürünü değildir. Daha zor olanı, günlük yaşamda, toplumsal ve doğal görünen örgütlenmelerin de egemen sınıfın fikirlerini ve normlarını hakim normlar ve alışkanlıklar olarak, normal olan, olarak ilan etmesidir.

Egemen sınıf ve egemen fikirler
İşte, kendisinin 'elektrik ampulü' sanan aydınlatmacı sol gelenek, yaşam alanını bu çelişkide bulur. Milliyetçi, zaman zaman ırkçı, cinsiyetçi, yine zaman zaman devleti kutsayan fikirlere de sahip olan işçi sınıfının topyekun bir özgürlük isyanının motor gücü olması için gerekli yeteneklere kendi başına sahip olması imkan dâhilinde görülmez.

Bu durumda bu zorlu görev, devrimciye düşer! Aydınlatma çabaları başlar, bu çabalar bir süre sonra, ister istemez, kendisini işçi sınıfının eyleminin yerine ikame etme sonucuna ulaşır.

Aşağıdan sosyalizm geleneği ise, sosyalistlerin, her hangi bir partinin kendisini işçi sınıfının yerine ikame etmesi hatasından, Karl Marks'ın yaptığı başka bir vurgu sayesinde kurtarma yeteneğine sahiptir. Marks, egemen sınıfını fikirlerinin egemen fikirler olduğunu söylerken, aynı anda bir başka önemli açıklama daha yapıyordu: İşçi sınıfının kurtuluşu işçi sınıfının kendi eseri olacaktır. İşçilerin eylemi, sınıf mücadelesinin ulusal ve giderek enternasyonal bir karakter kazandığı her bir evresi, bu mücadeleye katılan işçilerin üzerinde etki eden egemen fikirlerin kırılmasına da yardımcı olur.

Aşağıdan sosyalizm
Burada anahtar kavram, mücadeledir. Bir partinin ve kahramanların mücadelesi değil ama, işçilerin kendi mücadelesi, kendi eylemi. İçinde egemen sınıfın, devletin baskı aygıtlarının, medyanın, ahlakın, önyargıların ve ayrımcılığın sadece işçilerin aleyhine işleyen ve hareketi bölmeye yaran yapılar olduğunun açığa çıkacağı mücadele!

Bu yüzden aşağıdan sosyalizm geleneğinin en önemli sözcülerinden olan Rosa Luksemburg ısrarla sosyalizm mücadelesinin kitleselliği üzerinde durur: "Sosyalizm mücadelesi kitleler tarafından verilmelidir; kapitalizmle göğüs göğse, her fabrikada, her proleterin işverenine karşı vereceği bir mücadele olmalıdır. Sosyalizm ne yasalarla ne de, ne kadar sosyalist olursa olsun, bir hükümet tarafından kurulabilir. Sosyalizm kitleler tarafından, her bir proleter tarafından yaratılmak zorundadır. Sosyalizm ancak bu şekilde kurulabilir.”


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası