Barış aktivisti Muhammed Cihad Saatçioğlu, 21 Ağustos 2011 günü sınır ötesi operasyonları protesto için gittiği Taksim'de gözaltına alındıktan 5 gün sonra tutuklandı ve 5,5 ay hapiste kaldı. Muhammed Cihad yoldaş yaşadıklarını, tanık olduklarını Sosyalist İşçi'ye anlattı.

Barışa mesafe koymadığın için başına neler geldi?

Barışı savunduğu için tutuklanan tek kişi olsam söyleyeceklerimin bir değeri olabilir ama maalesef tek olmadığım için, yüzlerce insan sadece barış istediği, gözaltına alınıp tutuklandığı için başıma gelenlere şaşırmadım.

Benle ilgili emniyetin servis ettiği haberler, emniyeti bir haber ajansı gibi görüp bir kurgu ve senaryo dâhilinde üretilmiş şeyleri gazetelerinde ve televizyonlarında olduğu gibi yayınlayanlar özellikle etkili oldu.

Biz 28 Şubat'ta da ailece benzer bir süreçten geçtiğimiz için yine çok şaşırmadım. 28 Şubat darbesi sırasında da aynı baskı ve sindirme politikaları uygulanmaya başlamıştı. İktidar, yargı, asker, polis işbirliğiyle sürekli muhalefetin üstüne gidiliyordu. Şu anda da aynısını yaşamış olduk.

Taksim'de yasal bir basın açıklaması sırasında, polis sert çıkmak ya da herhangi bir yasaya muhalefetten değil "yaşlı bir kadının yanında hiçbir sorun yaratmamışken gözaltına alındı" diye geçiyor hakkımdaki bilirkişi raporunda. "Terör örgütü üyeliğinden" "Türk bayrağına hakarete" kadar emniyetin ve savcının itham ettiği 43 farklı eylemle hiçbir ilişkimin olmadığını tasdik eden bilirkişi raporu, tahliye edildiğim ikinci duruşmada geldi, 6 ay sonra geldi.
Ben Kürt olmadığım için bu kadar kısa bir sürede tahliye edildim. Hiçbir şeyle ilişkisi olmadığı halde sırf Kürt olduğu ya da yakınları BDP'li olduğu için tutuklanan insanların suçsuzluğunu ispat eden bilirkişi raporları 2, 3 sene sonra geliyor, bu insanlar da tutuklu olarak bekliyor.

Normalde 6 ay yatıp çıkmakla bitmi-yor maalesef. Barış istemenin karşılı-ğı, Kürt halkıyla arana mesafe koymamanın bedeli 6 ayla sınırlı değil.

Önce Metris'e gönderildin ardından Tekirdağ 2. No'lu F tipi Hapishanesi'ne. Orada neler yaşanıyor?

Bütün F tiplerinde sorunlar yaşanıyor. Tekirdağ F Tipi'nde özellikle 2 No'lu da yaşanan sorunlarda, hak ihlallerinde en son nedendir F tipi olmaları. Sorunları sıralarsak, 20 şey belki 50 şey sayarız, bu sorunların en küçüğü F tipinde yaşamaktır. Sorun uygulamalardadır.

Başlı başına bir işkence üssü, özellikle Kürtlere yönelik ayrı bir uygulama var.Başbakan'ın, İçişleri Bakanı'nın konuşmaları, saldırganlığı saati saatine, o anki çatışmaların yoğunluğuna göre baskı ve saldırılar bize yansıyordu. Erdoğan "intikam" dediğinde, BDP'yi hedef gösterdiğinde o gün sayımda en az 2-3 arkadaşımız gardiyanların saldırısına uğruyordu. O günkü yemekler çok daha pis oluyordu ve daha da az veriliyordu.

İşkenceleri anlatabilir misin?

Tahliye olmadan iki gün önce yandaki hücrede kalan bir arkadaş, bacağı platinliydi, bu yüzden sürekli saldırıya uğruyordu. Soyunmadan yatmayı reddettiği için gardiyanlar saldırıyordu, her hafta üstü başı kan içinde geliyordu. En son, soyunmayı kabul ettiği halde koridorda sürüklenip kamerasız odaya çekilerek "çırılçıplak soyunacaksın lan" diyen 10 gardiyan tarafından tekme tokat dakikalarca dövüldü. Ertesi gün bizi ortak alana çıkardıklarında onun halini gördüm. Pantolonu kan içerisindeydi, ağzı gözü patlak bir şekilde. Slogan atarak ve kapılara vurarak tepki verdik. Zaten her saldırı olduğunda "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganını atıyorduk topluca.

Ben tutuklu kaldığım süre boyunca en az 10 kez bunla karşılaştım. Her hafta iki üç kere slogan atıyorduk çünkü saldırıya uğrayan slogan atarak durumu haber veriyordu diğer tutsaklara ve slogan atmaktan başka yapacak bir şeyimiz yoktu.

Tekirdağ 2 No'lu F tipinde haftada 2-3 Kürt tutsak hastanelik ediliyor. Sadece ben 10 suç duyurusunda bulunmama rağmen hiçbir geri dönüş olmadı.
Mektuplara keyfi olarak el konuluyor. Sıcak su zaten yok soğuk su ise elektrik gibi durmadan kesiliyor. Hücrede kalan üç kişiye tek kişilik yemek veriliyor. Yemek dedikleri o kadar kötü ki birçok tutsak yiyemiyor. Hakkımız olduğu halde kantinden alışveriş yapmamız engelleniyor. İşkence hapishaneye gelişte başlıyor. Tutuklular askerler tarafından çırılçıplak soyuluyor, insanlık onurunu ayakları altına alan bu uygulamaya dayaktan geçiriliyor.

Tekirdağ 2 No'lu F tipi berbat bir yer. Ne kadar yoksul, gariban, sessiz, arkasında durulmayan durulmayacak olan kim varsa oraya alıp üzerinden silindir gibi geçiyorlar. Diğer F tiplerinde de durum kötü ama Tekirdağ 2 No'lu seçilmiş pilot bir yer.

Hem gözaltı, hem yargılama, hem cezalandırma süreçlerinde Kürtler ve Türkler arasında net bir ayrım olduğunu, iki ayrı uygulamanın hayata geçirildiğini söyleyebilir miyiz?

Evet, kesinlikle öyle. Ben "ders olsun" diye oraya gönderildim. Kürt olmadığım halde Kürtlerle arama mesafe koymadığım için orada tutuldum. Gerçekten Kürt olsaydım 6 ay değil 5-6 seneye ancak çıkardım.

Barış isteyenler sence ne yapmalı?

Kürt halkına ve özellikle barışı savunanlara yönelik iktidarın savaş politikası başladı ve şiddetli bir şekilde devam ediyor.

Hükümet tarafından olumlu bir laf ediliyor, bu da beklentiler yaratıyor. Ben beklentilerimizi, umudumuzu hükümete bağlamayı doğru bulmuyorum.
Bütün umut ve ümit bizim mücadelemizde ve direnişimizle olacaktır. Ben tutuklanmadan önce de şimdi de barışın özgürlüğünü istiyordum. İçerde de bunun için direndim.

Barışa hala kurşun sıkılıyor, bombalanıyor F-16'larla. Barış hala zindanlara atılıyor.

Ben yoldaşlarla, hep beraber barış ve özgürlük için mücadele etmeye, direnmeye devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Savaş ancak bu şekilde sona erecek.

Kürt halkı olmazsa olmaz meşru haklarına böyle elde edecektir.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası