20 Haziran’da Ankara’dayız
Kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı için yıllardır mücadele eden Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) bugün ağır bir saldırı ile karşı karşıya.
Jandarma KESK binalarını basıyor, sendikacıları gözaltına alıyor, tutuklu- yor. KESK halkların kardeşliğini, barışı savunduğu için.
Amaç sendika üyelerine gözdağı vermek ve KESK'ten ayrılmaya zorlamak.
Bunu hep denediler.
Hakkını arayan kamu emekçilerine soruşturmalar açtılar, sürgüne gönderdiler, copla gazla saldırdılar.
KESK'i yok etmek istiyorlar bugün, tam kapitalist ekonomi krizle sarsılırken.
Buna izin veremeyiz.
Krize karşı direnmek için kamu emekçilerinin KESK'e ihtiyacı var.
İnsanca yaşayacak bir ücret için devlet güdümlü değil, gerçek bir sendikaya ihtiyaç var.
KESK'e dokunmayın!
Sendikal örgütlenme üzerindeki baskı ve engellemelere son verilsin!
DSİP, KESK'in yanındadır.
KESK'i savunmak için 20 Haziran'da Ankara'dayız!


KESK ve sosyalistler

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) bugün ağır bir saldırı ile karşı karşıya. KESK ile Eğitim-Sen'in üye ve yöneticileri gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Jandarma KESK Genel Merkezi'ni ve sendika binalarını basıyor. KESK'teki Kürt emekçilerini hedef alanların amacı kamu emekçileri içerinde üçüncü konfederasyon olmaya gerilemiş KESK'i bitirmek.
Tepki eylemleri cılız. Geçmişte öğretmene el kalktığından sokağa çıkan on binler yok. KESK'in toplu görüşmeler üzerinde uzun süredir hiçbir et- kisi yok.
Kimileri şimdiki KESK yönetimini ve KESK Başkanı Sami Evren'i sorumlu tutuyor. Kimileri Kürtleri suçluyor. Kimileriyse kafalarında çoktan KESK'i öldürmüş, yeni bir sendika kurma çağrıları yayımlıyor. Buraya nasıl geldik? KESK'i bu ağır saldırıdan korumak isteyenler bu soruya gerçek bir yanıt vermelidir.
KESK'i sosyalistler kurdu. 12 Eylül yönetiminin etkisi zayıflamaya başlarken 1988'den itibaren yasalar tarafından "memur" olarak adlandırılan kamu emekçilerini örgütlmeye girişti- ler.
Bu zorlu bir mücadeleydi. KESK’İ kuran güçler cefakârca devletin onca saldırısına, sürgünlere, cezalara, soruşturmalara, hatta kurşunlanmalara kadar devletin her türlü baskısına uğradı. Sosyalistler inatla mücadele ettiler ve 1990'lar boyunda Türkiye işçi hareketinin motor gücü olan KESK'i kurdular.

Memurları işçi görmeyen anlayışlar
KESK'i kuran her bir sosyalist sınıf mücadelesi tarihinde saygın bir yere sahiptir. Ancak KESK'i bugünkü duruma sürükleyen yine onlardır.
KESK hükümetlere karşı militanca mücadele ederken en temel şeyi atladı, bir sendikaya gerçek gücü veren işyeri örgütlenmesini. KESK yönetimlerinde ve muhalefetinde yer alan grupların çoğu memurların işçi değil, "küçük burjuva" olduğunu düşünüyordu. İşyeri örgütlenmesi, işyeri temelli mücadeleler yerine hep basın açıklamaları, sokak eylemleri kondu. KESK sendikadan çok bir dernek gibi örgütlendi.

KESK'i taban değil siyasetler belirledi
KESK yönetimlerini çalışanlar değil, birkaç politik grup belirledi. Bazıları hep yönetimde kaldı, bazıları kimi zaman muhalefet düştü. KESK'e hâkim olan çizgi ise bu grupların uzlaşması tarafından belirlendi. Yöneticiler ise her bir parti tarafından belirlendi. KESK yönetimlerinin işyerleriyle bağları bu yüzden koptu.
KESK'i kuranlar sendika bürokratlarına düşmandı. Ama KESK'in örgütlenmesinde diğer sendikalardaki aynı bürokratik modeli devraldılar. Tüm kamu çalışanları KESK yönetimini hiçbir zaman kendileri seçmedi. Delegeler seçti. Delegeler ise şu ya da bu siyasetin üyeleriydi. İşyerlerine sandık koyulsaydı, tüm KESK üyelerine yönetimleri belirleme hakkı tanınsaydı grup ittifakları ayakta kalabilir miydi?
Sendika ve siyaset ilişkisi hiçbir zaman doğru kurulamadı. KESK'i belirleyen politik grup- ların çoğu ücret mücadelesini küçümsedi, önemli olan düzenin değişmesiydi! Her bir politik grup KESK'i kendine çekti. Kürtler çoğu zaman kendi ulusal taleplerini öne çıkartmayı tercih ettiler. ÖDP, Halkevleri gibi gruplar KESK'in Türk-İş ve Hak-İş'le ilişkilerini koparmak için çalıştılar. EMEP zaten küçük burjuva olarak gördüğü memurlardan sadece demokratik mücadele vermelerini bekliyordu. İşyerlerindeki sorunlar, tüm kamu çalışanlarını birleştiren somut değişiklik talepleri hep arka planda kaldı.

Grev yapma, Ankara'ya yürü
KESK 90'lar boyunca grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkını için her yıl ortalama iki kez Ankara'ya yürüdü. Bazıları 20 bin bazıları 150 bin kamu emekçisinin katılımına sahne oldu. KESK'in en büyük sendikası Eğitim-Sen her yıl ortalama en az bir kere kendi başına da yürüdü. Bu yürüyüşler hareketi ayakta tutsa da KESK'in tabanını yordu. Başta yürüyüşlere istekle katılan ve hiçbir siyasi partiye üye olmayan çoğunluk, hayatlarında hiçbir somut değişiklik yaratılamadığını gördükleri için yavaş yavaş geriye çekildi. Yoruldular. Ama KESK'e yön veren siyasal anlayışlar grev yapmak yerine Ankara'ya yürümekten hiç vazgeçmedi.
Grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı kazanılamadı. Yerine son derece kısıtlı ve anti-demokratik bir sendika yasası ortaya çıktı. Masaya oturan kısa sürede Kamu-Sen oldu.
MHP'nin uzantısı olarak kurulan ve bürokratlar tarafından desteklenen devlet güdümlü Kamu-Sen, KESK Ankara'ya yürürken işyerlerinde örgütlendi. Üye kazandı. Kamu-Sen, tüm uzlaşmacılığına ve sağcılığına rağmen, bugün yetkiyi elinde tutuyor. Son beş yıla kadar hep KESK'in gerisinde kalmış Memur-Sen ise 2. büyük konfe- derasyon durumuna geldi.
Bu tabloyu yaratanlar KESK'e yön veren tüm sol gruplardır. Şimdiki KESK yönetimini suçlayarak kimse işin içinden çıkamaz.
Sosyalistlerin görevi KESK'i savunmaktır. Devlet baskısına karşı çıkmaktır. Kamu emekçileriyle işçi sınıfının diğer kesimlerinin dayanışmasına yardımcı olmaktır. KESK'in geleceği konusunda endişe duyan herkes öncelikle KESK'e omuz vermelidir.
KESK işyerlerinde güçlenmedikçe sorun derinleşerek devam edecektir. İşçi sınıfının her kesimi gibi kamu çalışanları da krizden doğrudan etkilenmektedir. Düşük ücretlere mahkûm edilmektedir. Kamu çalışanlarının birçok hakkı gasp edilmektedir. KESK krize karşı işyerlerinde örgütlenmelidir. Tabanın taleplerini açığa çıkarmalı ve birleştirmelidir.
KESK'in geleceğine bütün KESK üyeleri karar vermelidir. Delegelik sistemi kaldırılmalı ve KESK yönelimi ile örgütlenme yapısını taban belirlemelidir.
KESK'i krize karşı direnişte yeniden büyütelim.