Meclis, 1925’ten bu yana inkar, imha ve savaş politikalarının hedefi olan Kürt sorunuyla ilk defa yüzleşti.

İlk kez bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, sorunun adını koymaktan hala ürkse de, İçişleri Bakanı ve Başbakan aracılığıyla bölgede olanları açıça tanımladı ve halka demokrasi ve özgürlük vaadinde bulundu.

12 kasım günü meclisten yüksele bir ses vardır ki bu ses ezilmişliği, yok edilmişliği, acıyı ve buna rağmen umudu anlatıyordu. Bu sesin sahibi DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’tü.

Daha sonra DTP grup toplantısında meclisteki oturumu değerlendiren Ahmet Türk genel görüşmenin tarihi nitelikte bir görüşme olduğunu ifade etti. Kürt sorununun yıllardır askeri güvenlik mantığı içerisinde tutulduğunu, siyasal zemine taşınmasına izin verilmediğini hatırlatan Türk, 'Ama sonunda mızrak çuvala sığmadı ve Kürt sorunu gibi esaslı bir sorun Meclis'in gündemine getirildi. Üzerinde tartışmalar yürütüldü' diye konuştu. Tartışmaları 'Çözüm adına somut bir yol haritası çıkmasa da, Kürt sorunuyla ilgili bir tartışma sürecinin başlaması açısından bu genel görüşmeyi önemsiyor ve kayda değer bir başlangıç olarak görüyoruz' şeklinde değerlendiren Türk, 'Bizce önemli olan, bir tartışma döneminin başlaması, Kürt sorununun siyaset ve Meclis zeminine oturmasıdır. Geç kalınmış olsa da; soruna sivil çözüm arayışlarının başlaması açısından umut vericidir' dedi.

Mecliste ırkçı CHP’ye haddini bildiren bir ses daha vardı. Sosyalist milletvekili Ufuk Uras darbecileri eleştirmişti:

“En son Avrupa Birliği İlerleme Raporu'na da baktığımızda, askerî mahkemelerin işleyişlerinin AB standartlarına uygun olmamasından, Sayıiştay’ın askerî harcamaları denetleme yetkisinin sınırlı olmasından, Genelkurmay Baskaninin Ergenekon'a ilişkin açıklamalarının yargı üzerinde bir baskı olarak kabul edilmesine değin, matruşka siyasetinden açıik siyasete geçilmeye ve her türlü vesayete karşı tutum almaya yönelik cok açık hükümleri var ama bu esas itibarıyla ilerleme raporunun değil bizim problemimiz olmalıydı.”