Çözüm istiyoruz!

Ekim ayı boyunca olup bitenler, çözüm sürecinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ispatladı. Barış için adımların istikrarlı bir şekilde atıldığı bir Türkiye’de Kobanê protestolarında onlarca kişi ölmez, herkes çözümün rafa kalkıp kalkmayacağıyla ilgili endişe taşımazdı.

Türkiye’de milyonlar hâlâ çözüm istiyor. Savaştan bıkan, ölümlerin durmasını ve eşitliğin sağlanmasını isteyen geniş kitleler var.

Dolayısıyla hükümet, süreçte muhatabı olan siyasi hareketin “terör örgütü” olduğunu, kendileri için “IŞİD’le aynı” olduğunu söylemeyi bırakmalı ve müzakereler için gereklli adımları atmalı.

Bütün Ortadoğu değişirken Kürtler de her parçada haklarını almak için mücadele ediyorlar. Türkiye’de devletin inkâr, imha ve asimilasyon politikaları iflas etti. Kürt hareketi resmi olarak muhatap alındı. Bu noktadan sonra Kürt halkının taleplerinin karşılanmasından ve Kürt siyasetçilerin –askeri kanat dahil- demokratik siyasete katılmasından başka bir yol yok.

Kürtleri eleştirerek devlet şiddetini aklamak

Kobanê protestolarının ve ölümlerin ardından, bazı köşe yazarları ve yorumcular, barış sürecinin korunmasını düşündüklerini öne sürerek, sürekli Kürt hareketini “insanları şiddete çağırmakla” suçluyor. Bu, hükümetin “vandallar” saldırısıyla el ele gidiyor ve çözüme hizmet etmiyor. Aksine, insanları Selahattin Demirtaş hakkında suç duyurusunda bulunmaya sevk ediyor.

Böyle yapanlar sürekli Kürt hareketinin eleştirilecek yönlerini aramaktan devlet şiddetini bütünüyle görmez hâle geliyorlar. On binlerce kişinin öldüğü Kürt sorununun çözümüyle ilgili olarak devleti eleştirmeyi bırakmanın sonu sosyal şovenizme varıyor.

Üstelik, Kürt sorunu, Türkiye’de milliyetçiliği besleyen en temel olgulardan biri. Ülkücüler sokakta Kürtleri öldürüyorken Kürt hareketini “şiddet” üzerinden eleştirmek, milliyetçiliğe karşı mücadele edenlerin elini zayıflatıyor.

AKP duvara tosladı

AKP uzunca bir süredir, IŞİD’e karşı oluşturulan emperyalist koalisyona katılmak için ABD ile kendi şartlarını müzakere ediyor. Diktatör Esad’ın da vurulması, tampon bölge (o reddedilince yeni icat “güvenli bölge”) veya uçuşa kapalı hava sahası gibi talepleri hiçbir ilgi görmedi.

Bölgede Türk egemen sınıfı adına alt-emperyalist bir güç olmaya çalışan Erdoğan, şartlarını kabul ettirebilseydi, Türkiye’nin artık dünya devleri karşısında “diz çökmediğini” anlatarak övünecek, milliyetçi bir söylemle Yeni Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunu anlatacaktı.

Ancak böyle olmadı. Batı medyasının deyimiyle “AKP, ABD’nin sabrını taşırdı”. Kobanê’de IŞİD’le savaşan YPG güçlerine ABD tarafından havadan silah ve insani yardım malzemeleri atıldı. ABD hem de bunu, Erdoğan “PKK’ya silah verilmesini kabul edemeyiz” dedikten iki gün sonra yaptı.

ABD’nin bölgede başka müttefiklerinin de olduğunu göstermesi üzerine paniğe kapılan AKP, apar topar peşmergelerin Kobanê’ye geçişine izin vereceğini duyurdu. Şimdi Erdoğan ABD’den emir almadıklarını ispatlamak için “Obama’ya bunu ilk ben teklif ettim” diye çırpınıyor. Ağır silahları olan 200 peşmerge Güney Kürdistan’dan Batı Kürdistan’a Türkiye sınırları içindeki güvenli bir güzergahtan geçti. Yine silahlı ÖSO üyeleri de Mürşitpınar sınır kapısından Kobanê’ye geçti. Yani Kürt hareketinin talebi olan “koridor” fiili olarak açılmış oldu.

Katil AKP!

Hatırlayacağınız gibi, Ekim ayının ilk haftasında yaşanan şiddet olayları sonucu 46 kişi hayatını kaybetti. Kobanê’yle dayanışma eylemlerine, Erdoğan’ın “Bizim için IŞİD neyse PKK da o”, “Kobanê düştü düşüyor” gibi lafları sıkça kullanması ve koridor talebini kabul etmemesi yol açmıştı. AKP liderliği “Şiddete misliyle karşılık vereceğiz” açıklamasını yaptıktan sonra polisler ve ülkücü faşistler göstericilere saldırmaya başladı. Şiddet sarmalı onlarca kişinin canına mal oldu.

Şimdi AKP, koridoru çözüm sürecindeki muhatabı Kürt hareketi istediği için değil, bölgesel ve küresel güçlerle giriştiği pazarlıklarda zor duruma düştüğü için açmış oldu. Ölümünden 7 ay sonra Berkin Elvan için hâlâ “terör örgütünün maşasıydı” diyen Tayyip Erdoğan ve AKP liderliği için ölenlerin hiçbir önemi yok.

Barış için kitlesel bir hareket inşa edelim!

Kobane halkı yaklaşık 40 gündür IŞİD’in tanklarına, toplarına ve binlerce militanına direnmeye çalışıyor. Kürtler YPG çatısı altında, yani Suriye’deki savaş ortamında yaşadıkları bölgeleri korumak için silahlanan insanlardan oluşan birliklerle savaşıyor. 200 bine yakın sivil IŞİD tehdidinden kaçarak Türkiye’ye sığındı. Savaşanlar ise askeri denge IŞİD’in lehine olduğu için zor durumda.

Bu koşullar altında, ABD savaş uçaklarının hava saldırıları, attıkları silahlar veya her türlü askeri yardım, PYD liderliği tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Daha fazlası talep ediliyor.

Kürdistan Kürtlerindir, Rojava’nın kendi kaderini tayin ederken önüne çıkan zorlukları nasıl aşacağına oranın halkı karar verir. Bunun siyasi sonuçlarının neler olacağı da ayrı bir tartışmanın konusu. Fakat diğer yandan, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik her tür askeri müdahalesine, savaşlara ve işgallere karşı çıkmayı “modası geçmiş antiemperyalizm” ilan eden koro, Kobanê’deki durumu fırsat bilerek bir kez daha harekete geçti.

Batı’da Kürt halkıyla dayanışmak isteyenlerin yapması gereken şey, ABD ordusu gibi milyonlarca kişinin katili olan askeri yapılanmaların, savaş örgütü NATO’nun silahlarının Kürtlere özgürlük getireceğini vaaz etmek değil, kitlesel bir barış hareketinin inşasına omuz vermek.

Kürtlerin özgürlüğüne giden yolu açacak en önemli etken, onların mücadelesine diğer halkların da, örneğin Türkiye halkının da kitlesel bir şekilde sokağa çıkarak destek olması. Böyle bir barış hareketi, AKP’ye basınç uygulayarak çözüm sürecinde somut adımların atılmasını hızlandıracaktır.

IŞİD’i emperyalizm değil Ortadoğu'nun yoksulları yenecek

ABD’nin Ağustos ayı başından beri Irak’a, Eylül ayı ortasından beri Suriye’ye yağdırdığı bombaların maliyeti 500 milyon doları buldu. Fakat ABD’li yetkililerin de sık sık iddia ettiği gibi operasyonlar IŞİD’e pek etki etmedi. Örgüt, Irak’ta Bağdat’a 12 km mesafeye kadar ilerledi ve kentin çevresindeki pek çok yeri ele geçirdi.

Ortadoğu’yu bir asırdır kan gölüne çeviren Batı emperyalizminin saldırısı, IŞİD’i geriletmediği gibi popülerliğini artırıyor.

IŞİD’i yenmek için Irak’ta ABD işgalinin Suriye’de ise Baas rejiminin tırmandırdığı mezhepçiliğin geriletilmesi, bunun için de mezhepleri ve ulusları aşan, sınıfsal çıkarlar temelinde yoksulları birleştiren bir siyasi hareketin inşa edilmesi gerekiyor.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası