Türk-İş ve DİSK’in tüm itirazlarına rağmen hükümet patron örgütleri TOBB ve TÜSİAD’ın istediğini yapıyor.

Toplu İş İlişkileri Yasa tasarısı gazetemiz yayına hazırlandığı sırada TBMM’de görüşülüyordu. Bu tasarının yasalaşmasının en önemli sonucu sendikal örgütlenmenin kısıtlanmasıdır.

30 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde işçilerin sendikal nedenle işten atılmaları halinde işe iade davası açma haklarını düzenleyen fıkra tasarıdan çıkarıldı. Böylece işçilerin sendikal tazminat alma hakları ortadan kaldırıldı.

30’dan az işçi çalıştırılan işyerlerinde örgütlenmenin önü kesildi. Sendikalar 6,5 milyon işçi için, yani tüm kayıtlı ücretli çalışanların yüzde 58’i için fiili toplusözleşme yasağı getirildiğini söylüyor.

Grev yapan işçilerin işyerinin önüne kuracakları çadır da yasaklanıyor. Bundaki amaç grevci işçileri işyerinin önünden uzaklaştırarak grevin kırılmasını kolaylaştırmak.

Sendikalaşmanın önündeki en büyük engel olan yüzde 10 barajı yüzde 3’e indirildi. Ama işkolunda bu barajlar olduğu gibi duruyor.

Kamuda çalışan işçiler 1 yıldan fazla süredir toplu sözleşme yapamıyor. Bunun nedeni mevcut sendikalara üye işçilerin sayısının, SGK kayıtlarına göre tespiti. Bu gerçekleştiği takdirde halen yetki sahibi olan 50 sendikanın 29’u yeterli üye sayısına sahip olmadığı için yetkilerini kaybedecek. Gerçek sendikalı sayısı hala saklanıyor. Yasa ile patronlara sendikaların yetki başvurularına itiraz hakkı tanınırken, toplu sözleşme sürecinin önü kesiliyor.

Biz naylon üyelere dayanan içi boş sendikalar değil gerçek sendikalar istiyoruz. Bunun için işçilerin sendikal örgütlenmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

Patronların her istediğini yapan AKP hükümeti, sendikaların güçsüzlüğüne ve bölünmüşlüğüne güveniyor. İşçilerin güvenebileceği tek şey kendi güçleridir. Sendikalar rekabeti ve ataleti bir yana bırakmalı, örgütsüz milyonların örgütlenmesi ve ortak talepleri için birleşik, kitlesel bir mücadele başlatmalıdır.