Tolga Tüzün
7 Eylül 2012 tarihli Radikal yazısında Koray Çalışkan "Yetmez ama Evet" demiş olan bir arkadaşıyla yaptığı bir konuşmayı aktarıyor. Arkadaşının Referandum sonrası Kürt sorununun çözülme ihtimaline ümitlendiğini aktardıktan sonra arkadaşının AK Partinin o anki demokratikleşme karşıtı durumu karşısındaki üzüntüsünü aktarıyor. Çalışkan’ın marifetli kalemi sayesinde öğreniyoruz ki Referandumdan sonra, Evet diyenler ve Yetmez ama Evet diyenler değil, “Yeter ve Evet” diyenler kazanmış. AK Partinin önerdiği anayasa değişikliklerini eksik bulan, yetmez daha fazlası lazım diyen arkadaşı, sonraki cümlede "AK parti kazandığı" için ümitlenmiş arkadaşa dönüşüyor. Kısaca arkadaşı Yetmez ama Evet dediği için aslında AK Parti sempatizanı ve destekçisi oluveriyor.

Üstüne üstlük inatçı arkadaşı özür dilememiş; darbe anayasasının kısmen de olsa değiştirilmesi için fikir beyan etmiş olması bu değişiklikleri yapmayı öneren partinin programına imzacı olmak anlamına geldiği için olsa gerek, CHP, MHP gibi hayır diyenlere ve BDP de dahil bütün boykotçulara özür borcu olduğunu bir türlü anlayamamış. Hata yaptığını da anlayamamış; oysa AK Parti gibi kapitalist-muhafazakar-milliyetçi bir partinin oyununa gelmiş bir saftirik olan arkadaş şimdi herkese özür borçlu, herkese karşı mahçup.

Aynı tavır Yetmez ama Evet diyenlerle röportaj yapan “keskin muhalif” her gazetecide mevcut: Kutluğ Ataman kendisine “pişman mısınız?” diye soranlara ağızlarının payını vermişti. Şimdi de Ömer Laçiner’le Milliyet gazetesi için röportaj yapan Zeynep Miraç aynı pişmanlığı ve özrü nafile duymaya çalışmış. (Bu arada röportajı aktaran T24 haber sitesi “Ömer Laçiner 12 Eylül referandumunda neden AKP’yi desteklediklerini değerlendiriyor” gibi bir sunuşla vermiş, tanıdık geldi mi?) Zeynep Miraç’ın soruları şöyle: Hayır diyenlere haklılık payı veriyor musunuz? AKP’nin kimliğini onaylamaktan rahatsızlık duyuyor musunuz? %42’ye darkafalı demek haksızlık değil mi? Pişmanlık duymuyor musunuz? Desteğiniz boşa gitti mi? vs...

Pişmanlık, netamet, özür: bunları duymaya çalışan ve her seferinde hüsrana uğrayan bağnaz Türk solcularının Yetmez ama Evet'ten AKP'den ettiklerinden daha çok nefret etmesinin sebebi açıktır. Bu topraklardan çıkan en özgün politik harekettir Yetmez ama Evet. Yetmez ama Evet politik bir dikotomide geleneksel çatışmaların ötesinde yeni bir yol görebilmenin ve bunu bir politik söylem ve eylem birliğine dökebilmenin yolunu açtı. Bu yolda yürüyüp yürüyemediği tartışılır, tartışılmalıdır ama tartışılan kesinlikle bu değildir. Müstehzi bir sinizm, çoğu zaman hakaret ve hatta giderek şiddete tercüme olan bir nefret söylemidir hâkim olan.

Yetmez ama Evet diyenler 12 Eylül Referendumunun tarihsel momentinde alınacak en özgürlükçü pozisyonu “bu değişiklikler yetmez ama darbe anayasasını az da olsa değiştirmek hiç değişmemesinden iyidir” olarak gördüler. Bundan dolayı pişman değiliz, kimseye özür borcumuz yok.