Sosyalist İşçi

Rejimin her yanından pislik saçılıyor. Dört bakan, milyarlarca dolarlık rüşvet ve yolsuzluk suçlaması nedeniyle görevden alındı. Bazı patronlar göz altına alındı. Ardından soruşturma yürütenler görevden alındı. Hükümet yargıya müdahale etti. Gülen ABD’den beddua etti. Kılıçdaroğlu ABD’de hem Gülen’in temsilcileriyle hem ABD yetkilileriyle hem de Türkiye’de ABD büyükelçisiyle görüşmeler yaptı. Dedikodular milyarlarca dolarlık rüşvet ve yolsuzluk dosyalarının yolda olduğu yönünde.

Gelişmeler ne “siyasete karşı darbe” yaklaşımıyla, ne “meşru hükümete karşı gizli kapaklı yargı çetesi” analizleriyle, ne de “çözüm sürecini baltalamak isteyenlerin teyakkuza geçmesi” çerçevesinden açıklanabilir.

1. 11 yıllık AKP hükümetinin kalkınmacılıkta sınır tanımayan enerji, ulaşım, çevre ve inşaat alanındaki çılgın projeleri her türlü denetim mekanizmasını by-pass ederek uyguladığı ve paralel bir muhasebe sistemiyle AKP önde gelenlerinin kendilerinin, yakınlarının ve bir dizi bürokratın boğazlarına kadar rüşvet ve yolsuzluk batağına saplandıkları çok açık.

2. Gezi direnişi sayesinde suç üstü yakalanan Türkiye kapitalist sınıfı ve onun hükümeti ve partisi, bu kez de kendi içindeki çatlaklar nedeniyle bir kez daha suç üstü yakalanmıştır.

3. Gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmış olan sadece hükümet, inşaat sektörünün ve enerji yollarının baronları, bankacılar değil, ellerindeki dosyayı aylardır tutan ve dosyaları bir şantaj enstrümanı gibi devreye sokarak devasa rüşvet ve yolsuzluk sürecini tartışmalı hale getirenlerdir de.

4. Gelişmeleri siyasete darbe olarak tanımlamak yolsuzluk yapan ve rüşvet alanları suçsuz göstermektir. Karşı karşıya olduğumuz şey, büyük bir rüşvet bataklığıdır. Asgari ücrete 40 TL zammı çok bulanlar milyonlarca doları gizlice yastık altına atmış durumdalar.

5. Rüşvet, siyasete doğrultulan tabancanın susturucusu değildir, yolsuzluğun üzerine gidilmesini darbecilikle suçlamak, yolsuzluk yapan burjuva siyasetçilerini korumak üzere icad edilen bir zırhtır.

6. Ergenekon ve Balyoz davaları döneminde, “sivil vesayet” gibi uydurma kavramlarla darbe tehdidini silikleştirenlere karşı savunduğumuz gibi, darbe bürokraside, yargıda ve emniyetteki bir dini grubun kumpası olarak tanımlanamaz.

7. Ezilenler, yoksullar, emekçiler büyük yolsuzlukları, devlet içinde dönen dolapları egemen güçler arasında keskin çatlaklar oluşmadan öğrenemez. Önemli olan belgelerin nereden çıktığı değil ya da Özden Örnek’in yazdığı günlüğün nasıl ele geçirildiği değil, darbe planlarının doğru olup olmadığıdır. Bugün de yolsuzlukların belgesinin nasıl elde edildiği değil, yolsuzluk yapılıp yapılmadığıdır önemli olan. Çok açık ki, karşı karşıya olduğumuz yolsuzluk buzdağının görünen yüzüdür.

8. Hükümet temsilcilerinin yolsuzluğu örtmek için komplo teorilerine sığınmasının doğal sonucu, orduya da komplo kurulduğu yönündeki yalanların yaygınlaşmasıdır. Yolsuzluğu aklamak için Ergenekoncuları ve Balyozcuları aklamaya çalışıyorlar. Daha dün hükümeti Gülen’in çevresiyle eş tutanlar, bugün hükümeti savunurken, hükümetin ulusalcı yeminli düşmanları en utanmaz koalisyonları kurmaktan söz edebiliyorlar. Hükümeti aklamaya çalışanlarla, “Ne olursa olsun AKP yıkılsın” diye düşünen ve CHP-MHP-Gülen ittifakıyla yerel seçimlerden zaferle çıkmanın hayalini kuranlar kırana kırana tartışıyor. İşçilerin ve yoksulların ne dershaneler düzenlemesiyle güç ve sermaye olanakları kısıtlanacağı için beddualar eden Gülen ve çevresinden, ne boğazına kadar yolsuzluğa ve rüşvete bulaşan hükümet partisinden ne de hükümeti devirmek için Gülen ve çevresini de kapsayan ulusalcı-milliyetçi seçim ittifakından bir çıkarı var.

9. Dalga dalga yolsuzluk bataklığına saplanmış olanlardan hesap sorulması için verilecek mücadele, 2013 yılının en olumlu gelişmesi olan çözüm sürecini sekteye uğratmaz. Çözüm sürecini yolsuzluğa karşı mücadelenin susturucusu haline getirilmesine izin vermemeliyiz. Yolsuzluğa karşı mücadele, şeffalık mücadelesidir, rüşvete bulaşanların hesap vermesi, bu hesabın kesilmesi için demokratik mekanizmaların genişlemesi mücadelesidir, yolsuzluğa karşı çıkarken aynı anda çözüm sürecini savunmak, “savaşa, rüşvete değil emekçiye bütçe” talebini dile getirmek mümkün ve gereklidir.

10. Bugün siyaseti de çözüm sürecini de korumanın tek bir yolu var: Demokrasi! Şeffalık! Tüm gizli belgelerin, ihalelerin, anlaşmaların halka açıklanması! Yolsuzluğa bulaşan tüm siyasilerin, bürokratların açıklanması, açığa alınması ve hesap vermesi! Tüm ihalelerin, ekolojik dengeyi tahrip eden çılgın projelerin sona erdirilmesi! KCK’li tutukluların, tutuklu BDP’li vekillerin derhal serbest bırakılması! Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecine daha rahat müdahale etmesinin koşullarının yaratılması!

11. Ne Balyozcuların aklanmasına izin vereceğiz ne de yolsuzluğa bulaşanların! Ne Hrant’ın katillerine taviz vereceğiz ne de katilleri koruyanlara! Ne AKP’nin neoliberal politikalarına izin vereceğiz ne de CHP’nin omurgasız geleneksel devleti savunan siyasetlerine!

Siyaseti, özgürlüklerimizi, kentlerimizi, çevremizi, haklarımızı korumanın yolu, tüm mağdur, dışlanan, hakları gasp edilenlerin, işçilerin ve emekçilerin, kentine, bedenine, anadiline, başörtüsüne sahip çıkanların birlikte mücadelesidir!