Toplumda politik bir saflaşma var. Saflaşma en çok Ergenekon örgütü davası etrafında yaşanıyor. Vapurda, dolmuşta, otobüste, evde, kahvede Ergenekon tartışılıyor.
Sol içinde de bir saflaşma yaşanıyor ve bu saflaşmada da Ergenekon davası çok belirleyici. Biliyoruz ki, Ergenekon davası başka bir hükümet döneminde, iktidarda AKP yerine başka bir partinin olduğu bir dönemde başlasa ve sürdürülseydi, tartışma daha değişik biçimlerde sürebilir, sol Ergenekon davasına bu kadar mesafe almayabilirdi.
Bu yüzden sol içinde Ergenekon tartışması etrafında başlayan ve süren yarılma, aynı zamanda bir AKP tartışması, Kemalizm ve şeriat tartışması olarak da cereyan ediyor.
Susurluk kazasının ardından “Katil devlet hesap verecek!” sloganını atarak, kontrgerillanın dağıtılmasını talep edenler, bütün medya, bürokrasi, siyasi ve askeri bağlantılarının açığa çıkartılmasını talep edenler, bugün tam da kontrgerillanın tüm bağlantılarını açığa çıkartan Ergenekon davasına en iyimser yaklaşımla mesafeliler.
En vahim yaklaşımı sergileyenler ise “Ne Ergenekon ne AKP”, “Ergenekon davası Fethullah Gülen operasyonudur”, “Şeriatçı birikimin devleti ele geçirme operasyonudur” türü, özetle Ergenekon davasını sulandıran, anlamsızlaştırmaya çalışan bir politik eğilime sahip.
Ne yer altından çıkan silahlar ne de asit kuyularından çıkan insan kemikleri önemli bu sol için!
Ne Veli Küçüklerin tutuklanması ne de Hrant Dink cinayeti.
Varsa yoksa AKP!
Varsa yoksa AKP’nin kadrolaşması.
Solu anlamsız ve büyük bir şeriat korkusu sarmış vaziyette. O kadar anlamsız ki, darbe günlüklerine bir ilkokul öğrencisinin sevimli hatıra defteri gibi yaklaşılıyor. Ergenekon davasından tutuklananların bir darbe girişimi içinde oldukları görmezden geliniyor.
Darbe girişimi içinde oldukları çok açık olan generallerin tutuklanmasından üzüntü duyuluyor.
Demokrasi düşmanı, Kürt düşmanı, Ermeni düşmanı ve Müslüman düşmanı, bütün özgürlüklere düşman darbeciler, hükümette AKP olduğu için görmezden geliniyor.
Gözleri bu kadar kararmasaydı, “derin devlet” propagandasını bu kadar kolay benimsemeselerdi, AKP’nin şeriatçı olmadığını, muhafazakâr bir merkez partisi olduğunu görebilirlerdi.
Toplumun büyük çoğunluğu, AKP’nin şeriatçı bir parti olmadığını çok net görüyor. Darbecilerin yasadışı, kendi kazanımlarını, kısıtlı da olsa tüm demokratik alanı gasp etmek isteyen ve bu yüzden cinayet işlemekten geri durmayan bir örgütlenme içinde olduklarını görüyor.
İşte, Ergenekon’u önemsizleştirmeye çalışan, zaman zaman avukatlığını yapan bu solun göremediğini gören toplumun bu çoğunluğuna hitap edecek yeni bir sol lazım bize. Dönem, yeni bir dönem! Bu döneme uygun, kemalizmle tüm göbek bağlarını kesmiş, misak-ı milliyi değil, özgürlük alanlarının genişlemesini düşünen yeni bir sol. Sahte bir anti emperyalizmi savunan değil, anti kapitalist olan, kendi egemen sınıfının hiçbir kanadıyla uzlaşmayan bir sol. Ermeni olmaktan, Kürt olmaktan, eşcinsel olmaktan, kadın olmaktan, başörtülü olmaktan, emekçi olmaktan korkmayan bir sol.
Şimdi bu solu kurmanın tam zamanıdır!

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası