Afganistan, Pakistan ve savaş karşıtı hareket
Yıldız Önen

Haziran ayı Ortadoğu ve Afganistan-Pakistan (AfPak) bölgesi için oldukça hareketli geçiyor. Obama’nın Mısır’ın başkenti Kahire’de yaptığı konuşma dünyada ve Türkiye’de bir yankı yarattı. Konuşma George W. Bush’un konuşmalarıyla kıyaslanmayacak kadar ılımlı osla da savaş karşıtları “Ya Pakistan, ya Afganistan?” sorusunu sormaktan geri durmadı.
Evet, Obama’nın konuşması Amerika yönetimindeki değişiklikleri göstermesi açısından önemliydi. Bush döneminin dünyadaki tek güç benim iddiasının yerini dünyayı beraber yönetelim fikri hakim kılınmaya çalışılıyor. Konuşmalardaki 11 Eylül’le birlikte Müslüman dünyaya karşı açılmış savaş çağrısı, yerini Irak ve Afganistan bozgunlarıyla birlikte dinlerin kardeşçe bir arada yaşama havasına bırakmış durumda. Obama konuşmasında bunun altını iyice çizdi. 
Konuşmaya başlama cümlesi "Bugün Kahire’de karşılıklı çıkar, saygı ve güven temelinde tüm Müslümanlar ve Batı arasında yeni bir başlangıç aramak için bulunuyorum" tam da bu tavır değişikliğini gösteriyor. Ancak konuşma da örneğin Irak savaşı meşru kılınıyor. "Afganistan’ın tersine Irak bizim seçtiğimiz bir savaştı” derken Amerika dış politikasının savaşı dışlayan bir politika olmadığını vurgulamış oluyor. AfPak üzerine konuşurken önümüzdeki süreçte de savaşın önemli bir Amerikan politikası olacağının mesajlarını veriyor. "Afganistan ve Pakistan'daki sorunları sadece askeri güç yoluyla çözemeyeceğimizi biliyoruz" derken bir yandan askeri güç dışında yollara başvuracağını söylüyor ama askeri gücü de saf dışı bırakmıyor. 
Konuşmanın en önemli yanı olarak gösterilen İsrail’e çağrı ise pratik bir adım atılmadığı takdirde havanda su dövmekle aynı. İsrailli sağcıların Amerikan konsolosluğu önünde yaptıkları “No, you can’t-Hayır, yapamazsın” (Obama’nın seçim kampanyasındaki “Yes, we can-Evet, yapabiliriz” sloganına karşı çıkılıyor) gösterisi bir açıdan doğru, Amerika İsrail ile ilişkilerini toptan değiştirecek bir politika izlemediği sürece Obama’nın konuşmasındaki talep havada kalmaya devam edecektir. 
Obama’nın konuşması buna rağmen Müslüman dünyada umut yarattı. Yıllardır Amerikan başkanlarından sadece savaş ve hakaret duymaya alışmış insanlar Obama’nın konuşma tonunun değişmesiyle geleceğe ait bir umut his etmeye başladılar. Bu umudun şekillenmesinde Afganistan, Irak ve Filistin savaşlarında Amerikan’ın ve desteklediği ülke yöneticilerinin başarılı olamamasının da katkısı var. 1 Mayıs 2003’te Irak’ta zafer ilan eden Amerika son yıllarda Irak’tan Vietnam’da yaşadığı yenilginin benzerini yaşamadan çekilmenin yollarını arıyor. İsrail tüm vahşetiyle Filistin’e saldırırken dünya kamuoyunda artık hiçbir desteğe sahip değil. Hizbullah Lübnan’da İsrail’i yenerken Müslüman dünyaya kazanabilecekleri umudunu verdi. 
Obama savaş ve işgalin bittiği bir dünya umudu anlatırken Pakistan’da 2 milyon insanın evini terk etmesine sebep olan bir savaş sürüyor. Irak sürekli olarak patlamaya hazır bir bomba. 13 Haziran’da Irak parlamentosundaki en büyük Sünni blokun lideri Haris el Ubeydi, camide düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybetti. Afganistan ve çevresi Taliban ve Amerikanlıların savaşı sonucu her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği, insan hak ve özgürlüklerinin artık telaffuz bile edilmediği bir bölgeye dönüştü. 
Bütün bunların çözümü öncelikle bölgenin yabancı askerlerden arındırılması ile mümkün. Bölgede işgal güçleri olarak başta Amerika ve NATO askerleri cirit atarken barışı konuşmak bile mümkün değil. Her ülkede işgale karşı mücadele öncelikli gündem olmaya devam etmektedir. 
Irak savaşı boyunca duyduğumuz propagandanın aynısını Pakistan -Afganistan bölgesi için duymaya başladık. Her gün basında Pakistan ordusunun Talibanlıların kaç tanesini öldürdüğünü ve Svat bölgesini nasıl kontrol altına aldıklarını okuyoruz. 15 bin kişilik Pakistan ordusunun 5 bin kişilik Taliban gücünü yok etme operasyonu olarak anlatılıyor, 2 milyon kişinin Pakistan içlerine kaçış trajedisi. 
Amerika, Afganistan’ı Taliban’dan kurtarayım derken 2 milyon Pakistanlı yerlerinden olmuş, yüzlerce sivil katledilmiş ne olacak ki. Ancak Svat bölgesindeki röportajlarda halk açıkça bu saldırının hiçbir işe yaramayacağını anlatıyor.  Amerika destekli Pakistan ordusu, Talibanlara saldırıyorum deyip, Pakistan’ı yakıp yıktıkça onlarca insan Taliban saflarına katılıyor. Svat bölgesinden yaşlı bir adam “cesur olan gençler Taliban’a katılıyorlar” diyorsa, o bölgede Taliban’ı silip süpürmek mümkün değildir. 
Irak işgali net bir şekilde gösterdi ki savaş ve işgal bir ülkeye demokrasi değil kargaşa getiriyor. Saddam Hüseyin egemenliği altında demokrasi için ağlaşan insanlar, Amerika işgali ile öldürüldüler. İşgalin bilânçosu 2 milyon ölü, 4 milyon göç, üçe bölünmüş bir ülke. Aynı şeyin Pakistan’da olmaması için tüm savaş karşıtlarının seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Amerika ve Pakistan Svat bölgesindeki saldırıları bir an önce durdurmalıdır. 2 milyon Pakistanlıya acilen destek sağlanmalıdır, eve dönüş için tüm hazırlıklar yapılmalıdır.  
 Küresel BAK olarak bölgedeki tüm işgal güçlerinin biran önce çekilmesi gerektiği çağrısını yapmaya devam edeceğiz. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Pakistan gezisi yeniden Türkiye-Pakistan ilişkilerinin tartışılmasına neden oldu. Bu konuda söylenecek şey “Pakistan halkının barış içinde yaşaması için tüm maddi, manevi yardımı yapmaktır. Ama oraya asker göndermek veya askeri müdahaleden yana olmak doğru değildir. Tüm sorunlar demokrasi çerçevesinde çözülmedir.”