Roni Margulies
“Hem bu komünist bilincin kitlesel ölçekte ortaya çıkması için hem de bizzat mücadelenin başarıya ulaşması için, insanların kitlesel ölçekte değişmesi gereklidir; bu değişim ise ancak pratik bir hareketin, bir devrimin içinde gerçekleşebilir. Bu devrim, sadece egemen sınıf başka türlü devrilemeyecek olduğu için değil, aynı zamanda şu nedenle de gereklidir: deviren sınıf ancak bir devrim sürecinde kendini çağların pisliğinden temizleyebilir ve toplumu yeniden yaratabilecek bir sınıf haline gelebilir...”
Marks’ın Alman İdeolojisi’nde kullandığı bu cümlede “çağların pisliği” lafı oldum olası hoşuma gitmiştir.
Üstelik, Almanca aslını bilemiyorum, ama İngilizcesinde “pislik” kelimesi “muck” diye çevrilmiştir. Pislikten öte yani; çamur, lağım, yapış yapış bir bulamaç gelir insanın aklına.
Bizde pek çok sosyalist, işçi sınıfının devrimci bir sınıf olduğunu Marks’tan öğrenir, sonra bakar, işçi sınıfının devrim filan yaptığı yok. Devrim yapmak bir yana dursun, işçilerin çook büyük çoğunluğu sosyalist filan değil. Sosyalist olmak bir yana dursun, çoğunluğu hem sosyalistleri pek sevmiyor hem de sosyalistlerin değer verdiği şeylere önem vermiyor. Dahası, sosyalistlerin yanlış bulduğu bir sürü şeye inanıyorlar.
Bu bahtsız durum karşısında bizde de, Latin Amerika gibi başka yerlerde de, pek çok sosyalist işçi sınıfını küçük görmeye başlamış, devrim filan yapmayacağına ikna olmuş, “İş başa düştü, biz yapacağız devrimi” sonucunu çıkarmış, silahlanmış, gerillacılık yapmıştır.
Bugünlerde silahlanmak, gerillacılık yapmak, en azından Türkiye’de biraz zor olduğu için, başka bir yaklaşım yaygınlaştı.
Saf ve tertemiz bir sosyalizmi ha babam anlatmak, tekrarlamak. İşçi sınıfı devrim yapmaya niyetli gibi görünmüyor ya, sosyalizmin ve devrimin ne kadar iyi şeyler olduğunu tekrar tekrar, bağıra bağıra anlatırsak, belki işçiler uyanır, kendine gelir!
Oysa işçi sınıfı sağır değil. Duyuyor. Duyuyor, ama inanmıyor. Çünkü kafasının içi (hepimizin kafaları gibi) çağların pisliğiyle dolu.
Nasıl temizlenecek bu pislik? Marks söylemiş, mücadele sürecinin içinde.
Demek ki, sosyalistler için önemli olan işçi sınıfına sosyalizmin önemini en temiz ve pak şekliyle anlatmak değil, sınıfın mücadeleye girmesini, mücadele içinde dersler çıkarmasını, çağların pisliğinden kurtulmaya başlamasını sağlamaya çalışmak.
Söylemesi kolay. Nasıl yapacağız?
Nasıl yapmayacağımız çok açık. Kadın olanlarının önemli bir kısmı başörtülü olan, kadın olmayanlarının önemli bir kısmının eşleri başörtülü olan bir işçi sınıfı söz konusuysa, kendilerine başörtüsünün gericilik simgesi olduğunu, bu simgeye karşı Cumhuriyet’i korumak gerektiğini anlatarak başlamayacağız. Başlarsak, geri kalanını dinlemeyecekler zaten. Türk solunun başına gelmiş olan budur.
Ne yapmamız gerektiği de çok açık. Mücadele alanları besbelli. Darbe planlayanlara karşı, faili belli cinayetler işleyenlere karşı, andıç yazanlara karşı, toplumu kışla gibi görenlere karşı mücadele etmek gerek. Ekonomik krizin faturasını işçilere ödetmeye çalışanlara karşı, kendi kârlarını korumak için işçileri işten çıkartanlara karşı, patronları kollayıp işçileri takmayan yasalara karşı mücadele etmek gerek.
Çağların pisliği sosyalizm anlatarak, “Biz liberal değil, devrimciyiz” diye tafra satarak temizlenmez. Saydığım alanlarda yapılacak kitlesel mücadelelerin içinde temizlenir.