Volkan Akyıldırım
Taraf Gazetesi tarafından yayımlanan “İlticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı yeni andıç gündemi sarstı. Belge yayımlandıktan bir gün sonra askeri mahkeme tarafından andıcı haber yasağı getirildi. Genelkurmay önce soruşturma açıldığını açıkladı. Ardından hafta başında yapılan bir başka açıklamayla andıçı Genelkurmay kendilerine bağlı bir birim tarafından yazılmadığını söyledi. Aynı Taraf Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan “Genelkurmay Başkanı olabilecekken emekliye ayrılan komutan” ise Genelkurmay’ı yalanlayarak, iki kez bu konuda Genelkurmay Başkanı’nı uyardığını, Başbuğ’un ise “bunlara izin vermem” dediğini söyledi. Ordunun komuta kademesinde görev almış bir subay, ağır çekim darbenin devam ettiğini ilk kez ifşa etti.

Seçilmiş hükümeti devirecek bir darbeye zemin hazırlamak için provokasyonlar yapmak, Ergenekon sanıklarıyla dayanışmak ve davanın üstünü örtmek, Alevileri Sünnilere karşı kışkırtmak, Fetullah Gülen’in cemaatini şeytan ilan etmek ve onun üzerinden şeriatın geldiğine dair “kara propaganda” yapmak. Yeni andıcı Hurşit Tolon ve Şener Eruygur gibi iki emekli general değil, Nisan ayında Özel Harekât Dairesi’nin bir odasında çalışan bir albay hazırlamıştı. Darbe planı, Ergenekon soruşturması kapsamında üç hafta önce tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk’ün ofisinde ele geçirilmişti. Öztürk seçkin bir subaydı. Ergenekon davasını küçümseyenler sanıklara bakarak “bunlar mı darbe yapacak”, “bu silahlarla mı darbe yapılacak” derken TSK’nın duvarına çarptı.

Mutabakçılar fena çuvalladı
Sosyalist Emek Hareketi adına açıklamalarda bulunan Ertuğrul Kürkçü gibiler Ergenekon soruşturmasının önemsiz olduğunu, çünkü TSK-AKP-ABD mutabakatına dayandığını söylüyordu. TSK’nın bir dairesi mutabakat içinde olduğu söylenen seçilmiş hükümeti devirmek yolunda çeşitli kararlar alıyor, andıçlar yayımlıyor. Başbakan çıkıp “hesap soracağız” diyor. Ortada bir mutabakat yok. Kendilerini bu devletin ve yaşayanların sahibi olarak görenlerin planlarında hiçbir değişiklik yok.
Hafta sonu gerçekleştireceği kongre öncesi bir siyasi değerlendirme yayımlayan ÖDP davayı bir Amerikan komplosu olarak değerlendiriyordu: “Ergenekon soruşturması etrafında oluşan toz bulutunun gerisine baktığımızda, esasen ABD’nin Türkiye’de, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslardan Güney Asya’ya uzanan coğrafyada enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmak için yürüttüğü siyaset konseptine uygun bir yapılanmayı inşa etme çabası vardır.”* ÖDP’ye göre asıl darbe yapan seçilmiş hükümet. TSK’nın en tepesindeki isim ise iki hafta önce Washington’da ABD’ye yakın işbirliği çağrısı yapıyor. TSK’ya bağlı bir birim ise andıç hazırlıyor. Ama ÖDP siyasete aktif olarak müdahale eden TSK’yı eleştirmiyor. ÖDP’nin “toz bulutu” dediği zinde güçlerin Alevileri Sünnilere karşı kışkırtmak da dahil olduğu onlarca kara girişim.

‘Fetullahçı’
Türk solunda en popüler olan kavramlardan biri Fetullahçı. Kim darbeye karşı çıkıyorsa o Fettulahçı ilan ediliyor. Ergenekon’un üzerine sonuna kadar gidilsin diyenler “fetocu” olarak adlandırılıyor. Taraf’ın yayımladığı andıç bu propagandanın kimler tarafından hangi amaçla üretildiğini ortaya koydu. Darbeciler, TSK içinde ve toplumda “düşman” olarak adlandırılanlara Fetullahçı damgası vurulmasını  emrediyor, “solcular” uyguluyor.
Türkiye’nin en büyük cemaatlerinde biri olan Fetullah Gülen ve izleyicilerinin bir tehdit olduğu 2005’e kadar sadece Ergenekon zanlısı İşçi Partiler ve Cumhuriyet yazarları tarafından dile getiriliyordu. 2005’ten itibaren mantar gibi türeyen ulusalcı web sitlerinden yayılmaya başlandı. Aynı dönemde solda da yaygınlaştı. TKP ulusalcı güçlerle uyumlu olarak Fetullahçılığı bir tehdit olarak gösterdi. ÖDP’de bu çizgiyi benimsedi. Hep birlikte bağırmaya başladılar: Taraf yazarları, Sosyalist İşçi yazarları, insan hakları savunucuları, darbeye ve Ergenekon çetesine karşı çıkanlar Fetullahçı!
Bugüne kadar bu suçlamayı sürdürenler tutumlarını gözden geçirmelidir. Andıcın ardından sağa sola Fetullahçı demeye devam edenlere kuşkuyla bakılmalıdır.

18 Temmuz’da sokağa
Darbe girişimleri hala devam ederken darbelere karşı çıkan ve özgürlük isteyenler buna sessiz kalamaz. 21 Haziran 2008’de ilk kez ağır çekim darbeye karşı yürümüştük. Kürt, Türk ve Ermeniler, başı örtülü başı açık kadınlar, eşcinseller, sosyalistler, fakirler, dindarlar, demokratlar hep birlikte darbelere dur demiştik. Şimdi yeniden kol kola girme ve sokağa çıkma zamanı. Darbecilerin yargılanması ve cezalandırılmasını istemenin vakti.
DSİP’in de kurucularından biri olduğu Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu 18 Temmuz’da İstanbul’da özgürlük için yürüyor. Andıçları, toplumu biçimlendirme planlarını kitlesel mücadeleyle boza- biliriz.

 

Hrant’ın katili Ergenekon çetesi!
6 Temmuz’da saat 10.00’da Beşiktaş İskele Meydanı’ndayız
Ankara’da Hrant için sokak standı açılıyor

6 Temmuz'da arkadaşımız Hrant Dink’in katledilmesinin ardından önemli duruşmalarından biri daha gerçekleşecek. Ergenekoncuların yeniden harekete geçmesi, yeniden cumhuriyet mitinglerinin başlaması, yeni andıçlamaların ortaya dökülmesine karşı Hrant için adalet isteyenler, favori darbesi bulunmayan darbe karşıtları, her tülü ayrımcılığa karşı özgürlüğü savunanlar 17 Haziran Çarşamba gününden itibaren Yüksel Caddesindeki stantdımızda buluşuyorlar. Son faşist saldırıları nasıl püskürttüysek Hrant için adaleti de sokakta kazanacağız.
Hrantın Katili Ergenekon Çetesi !
Darbeye Geçit Yok !
Ankara Dur De Girişimi

 

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası