Volkan Akyıldırım
Fortune dergisi, 2008'de Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin listesini yayımladı. Rakamlar başbakanın Türkiye'nin krizden etkilenmediğini iddiasını yalanladı. 500 şirketin toplam net kârı geçen yıla göre yüzde 35,5 düştü.
Buna rağmen 500 büyük şirketin satış  gelirleri geçen yıla göre yüzde 16,3 ve ihracat gelirleri yüzde 18,7 arttı. Büyük sermaye krizden etkilendi, ancak kâr etmeye devam etti. Toplam 392,3 milyar lira ciro yaparken, geçen yıl boyunca büyük şirketlerde çalışanların ücretleri aynı düzeyde kaldı.
2008'in en fazla kâr eden şirketi Tüpraş oldu. Birçok hukuk ihlaliyle özelleştirilen ve düşük tutulan bedelle Koç Holding'in eline geçen Tüpraş net satış gelirlerini yüzde 35,2 artırarak 30,4 milyar liraya çıkardı. Koç Holding, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında devlet eliyle özel sermaye yaratma çabalarının sonucu olarak hâkim olmuş Koç ailesine ait. Bütün askeri darbeleri destekleyen ailenin başındaki isim Rahmi Koç, katı bir laik olmasına ve işyerlerinde başörtülü ya da sakallı personele izin vermeyeceğine dair açıklamasıyla tanınıyor. Türkiye Petrolleri Rafinerileri Anonim Şirketi yakın döneme dek bir devlet işletmesiydi. Bu işletmede çalışan işçilerin örgütlü olduğu Türk-İş'e bağlı Petrol-İş Sendikası, Koç Holding'le davalık olmuş ve birçok eylem yapmıştı.
En büyük 500 şirketten 142'si zarar açıkladı. 2007'de listeye giren şirketlerin toplam kârı 20 milyar 67 milyon lira iken, geçen yıl bu rakam 12 milyar 927 milyon liraya düştü. Büyük şirketlerin net satış kârlılığı bir önceki yıla göre yüzde 45,5 civarında düştü. Fortune 500'deki ilk 10 şirketin net satış kârlılığı ise bir önceki yıla göre yüzde 53,1 oranında azaldı. Dünya çapında yaşanan kâr oranlarının hızla aşağıya düşüş eğilimi, Türkiye ekonomisinde de açıkça görülüyor.
Listede yer alan şirketlerin net satış gelirlerinin yüzde 76,9'u iç pazar satışlarından elde ediliyor. Her biri iç piyasaya fazlasıyla bağımlıyken, kârların artışına karşılık ücretler 15 yıldır düşüyor. Büyük şirketler çalışanlarına bu yıl zam beklememelerini salık veriyor. Devlet kuruluşlarında ve diğer sektörlerde çalışanlar ise yoksulluk sınırının altında ücret alırken, asgari ücret açlık sınırının altındayken tüketimin düşmesi kaçınılmaz. Hükümet bu yüzden tüketimi artırmaya dönük teşvikler veriyor. Toplumun kriz psikolojisine girip kredi kartı kullanmaktan ve tüketim yapmaktan vazgeçmesi ya da buna mecbur kaldığı an 500 büyük şirketin kârları tepe taklak olabilir.
Türk-İş ve Hak-İş gibi işçi sendikaları 500 şirketi temsil eden bütün patron örgütleriyle 'Kriz varsa çare de var' platformunda buluşup tüketimi teşvik etmeye ve insanlara güven vermeye çalışıyor.
İşçilerin çözümü bu olamaz. Büyük şirketler daha fazla vergi ödemelidir, kim kazanıyorsa bunu toplumun geri kalanıyla paylaşmalıdır. Tüm çalışanlara insanca yaşayacak bir ücret ülke çapında uygulanmalıdır. Asgari ücret bin lira olmalıdır. Çare, yoksulluk içinde yaşamak ve sömürülmek değil, krize karşı antikapitalist mücadele.