Bu toplum 2007 yılında beri net bir biçimde bölünmüş durumda. Bu, yapay bir bölünme değil, gerçek bir bölünme. Darbe girişimleri, Ergenekon örgütü, suikastlar, muhtıralar ve kitlesel mitingler, son iki yıla damgasını vurdu.
Darbeciler, bir kitlesel tabanı üzerinde meşrulaşmak için, milliyetçiliği, çarpıtılmış bir laikliği, ulusalcılık adı altında kullanmaya başladı. Hrant Dink bu sürecin bir ürünü olarak katledildi. Ama Hrant Dink'in cenazesi, cinayeti planlayanların istediğinin tam tersi bir etki yarattı. O cenaze, o öfke, o sessizlik ama en önemlisi "Hepimiz Ermeniyiz" sloganındaki o kararlılık tüm toplumda yepyeni bir rüzgârın, değişim rüzgârının esmesine neden oldu.
Bugün darbecilerin paçalarından yakalandıysa, yargılanmaya başladıysa, Kerinçsizler tutuklandıysa, suikastçılar ve ırkçılar mahkeme kapılarında sürünüyorsa bunların hepsi, Hrant Dink'in anısının arkasından yürüyen o kitlenin sokağa çıkma cesareti sayesinde oluyor.
O yürüyüş, aynı zamanda, yeni bir solun da ilk adımıydı. Çünkü yüz binlerce insan, milliyetçi lafazanlıktan ve Kemalizmle süslü solun milliyetçiliğinden, statükoculuktan sıkıldığını da ifade etmiş oldu.
Kürt hareketinin yıllarca verdiği mücadelenin etkisiyle, 23 Ocak yürüyüşünün etkisi birleştiğinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisinin, solun bazı kesimlerinin övündüğü ve övdüğü "Cumhuriyet değerlerinin" aynı şekliyle ayakta durması olanaksızdı. Ayakta duramadı da.
Ergenekon davası, aynı zamanda milliyetçiliğin yargılandığı bir dava. Milliyetçiliği darbelerin ve suikastların kılıfı haline getirenlerin yargılandığı bir dava.
Fakat ayakta duramamak, çökmek ve yok olmak anlamına gelmiyor. Ergenekon davası, darbeci çetenin tüm uzantılarıyla, tüm kurumlardaki ilişkiler ağıyla birlikte çökertilmesi anlamına gelmiyor.
Bunu başarmanın tek bir yolu var: İşçi sınıfının harekete geçmesi! Kendi talepleri için mücadele eden işçilerin hareketinin, aynı zamanda, toplumun tüm ezilenlerinin taleplerini de savunan bir platforma dönüşmesi.
Krizin etkilerine karşı mücadeleyle, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin taleplerinin birleşmesi, Ermenilerin özgürlüğünü garanti altına alacak taleplerin birleşmesi, işten çıkartmalara karşı mücadeleyle genel özgürlükler ve demokrasi mücadelesinin bütünleşmesi.
Son dönemde hemen her işçi eylemi, barikatlarla polis terörüyle karşılaşıyor. Kamu çalışanlarının polis tarafından gaz bombasıyla püskürtülmeye çalışılmadığı eylem neredeyse yok. Her eylemde işçiler, doğal bir sınıf tepkisiyle, "Emekçiye değil, çetelere barikat!" sloganını atıyor.
Bugün, bu sınıf tepkisinin mücadele içinde daha da belirgin bir hale gelmesi için örgütlenmek gerekiyor.
Bu örgütlenme, sokakta, yüz yüze yapılmak zorunda. Bir yandan krize karşı her tepkiyle dayanışmak, tek tek direnişlerin birleşmesi için mücadele etmek, ama aynı zamanda da bu mücadelenin milliyetçiliğe, ırkçılığa, darbeciliğe karşı tüm ezilenlerin özgürlük taleplerini içermesi için çalışmak, bugün sosyalistlerin en önemli görevi.
DSİP, önümüzdeki dönemde, hiçbir kampanyayı, hiçbir mücadele başlığını küçümsemeden, bu mücadeleleri birleştirmek için elinden geleni yapacak. Biliyoruz ki, bu mücadele aynı zamanda yeni bir solun, kitlesel bir solun kurulması mücadelesi. İşçi sınıfının öncülerine, sayısız kampanyayı, sayısız eylemi omuzlarında taşıyan kadınlara ve gençlere heyecan verecek, her alanda kazanana kadar mücadele edecek ve somut talepler etrafında, tüm mücadelenin birliğini sağlamayı hedefleyecek yeni bir solun kurulması hem mümkün hem de gerekli.
Binlerce eşcinselin polis barikatını aşan öfkesiyle, yıllardır savaşa karşı kampanya ve eylemlere katılan aktivistlerin deneyimini, iklim değişimine karşı eylemlere katılan on binlerce insanlar, darbelere karşı mücadelede birleşen aktivistler, aşağıdan örgütlenen, sokakta örgütlenen, mücadele içinde örgütlenen, demokratik bir biçimde örgütlenen, kampanyalarla örgütlenen, kazanmak için örgütlenen kitlesel bir sola heyecanla, umutla bakacak ve böyle bir adımın örgütleyicisi olacaktır.
DSİP, 27-28 Haziran'da düzenlediği konferansta, önümüzdeki dönemde, toplumdaki yarılmaya paralel biçimde ilerleyen muhalefet içindeki yarılmada daha da acil bir ihtiyaç haline gelen yeni bir solun kuruluş çabalarının aktif bir parçası olmaya devam edecek, ama sokakta örgütlenecek anti kapitalist bir bloğun örgütlenmesi için elinden geleni yapacaktır.
Tüm dostlarımızı bu mücadelede birlikte olmaya çağırıyoruz.
Kitlesel ve yeni bir solu kurmak!