Muhip Tezcan
Geçtiğimiz Pazar günü Orta Amerika'daki Honduras'ta bir darbe gerçekleşti. Başkanlık sarayını basan askerler devlet başkanı Manuel Zelaya'yı tutuklayıp Kosta Rika'ya sürgüne gönderdi. Darbenin sebebi, solcu olarak bilinen Zelaya'nın anayasayı değiştirmek için referandum istemesi. Yüksek mahkeme ve ordu anayasa değişikliği istemiyor. Bu yüzden yüksek mahkeme referandumu yasadışı ilan etmiş, genelkurmay başkanı da bir muhtıra yayınlamıştı. Bunun üzerine Zelaya genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını görevden almıştı. Ancak bu görevden almalar darbeyi engelleyemedi. Referandumun yapılacağı gün oylama başlayamadan darbe gerçekleşti.

Zelaya ve yoksullar
2005'te Honduras'ta yapılan genel seçimler sonucu Liberal Parti lideri Manuel Zelaya, %49,9 oy alarak başkan seçilmişti. Zelaya zengin bir toprak sahibi ve eski bir banka yöneticisi. Ancak seçim döneminde de, başkanlık döneminde de daha çok sol söylemler kullandı. Seçim kampanyasında kullandığı söylemler, Orta Amerika'nın en yoksul halkı olan Honduraslılara 400 bin kişilik iş imkânı yaratmak, tarımsal üretimi artırmak ve ABD ile ticari ilişkileri geliştirmek olarak özetlenebilir. Ülkedeki mafyatik örgütlenmelere karşı son derece sert yöntemler kullanarak insan haklarını ihlal eden önceki başkanın ve 2005'teki seçim döneminde bu çetelere yönelik toplu idamlar gerçekleştireceğini söyleyen rakibi Pepe Lobo'nun aksine, Zelaya bu çetelerle ilgili rehabilitasyon programı başlatacağını açıklamıştı. Ayrıca kongre üyeliği döneminde, yerel yönetimlere geniş yetkiler veren yasa tasarısıyla gündeme gelmişti.
Popülist bir söylem kullanması, yoksulların sosyal haklarını geliştirmeye yönelik reformları hayata geçirmesi popülaritesini artırdı. Ancak iktidara geldiğinden beri Latin Amerika'nın diğer sol eğilimli liderleri Hugo Chavez ve Evo Morales'le geliştirdiği iyi ilişkiler ülkedeki zengin ve muhafazakâr elit kesimin tepkisini topladı. Darbenin esas sebebi de bu.
Tepkiler
Darbeden sonra Zelaya tek meşru başkanın kendisi olduğunu söyleyerek halka direniş çağrısı yaptı. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen Zelaya yandaşı birçok kişi başkanlık sarayı önünde toplanarak darbe karşıtı gösteriler yaptı. Yüzlerce kişi barikatlar kurarak yolları kapadı.  
Darbe dünyada da büyük tepki topladı. Bolivya lideri Evo Morales, Ekvador başkanı Correa ve Nikaragua başkanı Ortega darbeyi sert biçimde kınarken, Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez, Venezuela ordusunun hazır tutulduğunu ve büyükelçiliklerine yönelik bir saldırı olması durumunda Honduras'a savaş açacağını belirtti. Ayrıca yeni başkanı devirme tehdidinde bulundu.
Daha önce Venezuela'da Chavez'e karşı da başarısız darbe girişimlerinde bulunulmuştu. Evo Morales de Chavez gibi defalarca darbe tehditlerine maruz kaldı. Bu liderlerin özellikle enerji alanındaki kamulaştırmaları, bu sektörden büyük kârlar elde eden patronların çıkarlarına ters düşüyor ve bu yüzden birer darbeyle bu liderleri devirmek istiyorlar. Ancak Honduras'taki darbe soğuk savaş döneminden beri devlet başkanının devrildiği ilk askeri darbe oldu. Bu, diğer ülkelerdeki darbecilere yeni girişimler için cesaret verebilir.

 

Meğer darbeler dönemi kapanmamış!
Türkiye'de Ergenekon davasının arkasında durmayan, darbecilerin yargılanmasında ayak sürüyenlerce öne sürülen bahanelerden biri, dünyada askeri darbeler döneminin kapandığıydı. “Artık soğuk savaş bitti, darbe olmaz” diyorlardı. Ancak Honduras darbesi bunun ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. Darbeler devri kapanmış değil. Silahlı bir güç olarak ordu var olmaya devam ettikçe şu veya bu sebeple darbe olmayacağının bir garantisi yok. Hele Türkiye ve Honduras gibi, ordu ve yargı bürokrasisinin seçilmişler üzerinde bir güç teşkil ettiği ülkelerde bu tehlike her zaman daha da büyük olmuştur.

Bir başka iddia da bütün darbelerin Amerika tarafından yapıldığı, Amerika destek vermediği takdirde darbe olamayacağıydı. Geçmişteki darbelerin önemli bir kısmının ABD tarafından planlandığı veya desteklendiği doğru, ancak bu tüm darbelerin böyle olduğu anlamına gelmiyor. Honduras darbesi de bunun göstergelerinden biri. Çünkü bu darbede ABD'nin parmağı olduğuna dair bir gösterge yok. Obama başta olmak üzere ABD yetkilileri darbeyi kınadıklarını, tek meşru başkan olarak da Zelaya'yı tanıdıklarını açıkladılar. Böylece bu iddianın mantıksızlığı bir kez daha ortaya çıktı. ABD desteklesin veya desteklemesin, ordu elindeki silahlarla meclisi veya başkanlık binasını basıp devlet başkanlarını görevden alabiliyor. 

 

Güney Amerika'nın darbelerle dolu tarihi
Güney Amerika dünyada en çok darbenin gerçekleştiği bölgelerden biri. Özellikle Soğuk Savaş döneminde bu bölgede iktidara gelen sol hükümetlere karşı ABD destekli pek çok darbe düzenlendi. Paraguay'da 1954'te, Brezilya'da 1964'te, Bolivya'da 1971'de, Şili ve Uruguay'da 1973'te, Arjantin'de 1976'da, Bolivya'da yeniden 1980'de askeri darbeler seçilmiş hükümetleri devirerek ABD yanlısı askeri diktatörlükler oluşturdu.
Bunlardan en önemlisi ve en çok bilineni, 11 Eylül 1973'te Salvador Allende'ye karşı General Pinochet tarafından gerçekleştirilen CIA destekli darbedir. Sosyalist Parti'nin kurucusu Allende, 1970 seçimlerinde birçok başka sol partinin de desteğiyle %36 oy alarak başkan seçilmişti. Unidad Popular, yani Halkın Birliği olarak bilinen hükümet iktidar süresince bankaları ve büyük şirketleri kamulaştırmıştı. Unidad Popular 1973'te yapılan seçimlerde bu kez %43,2 oy alarak yeniden seçildi. Ancak elbette bu durum Şili burjuvazisinin ve ABD hükümetinin işine gelmiyordu. ABD hükümeti milyonlarca dolar harcayarak Allende hükümetini çeşitli yöntemlerle zayıflatmaya çalıştı. Bunlar başarılı olamayınca, 11 Eylül 1973'te Pinochet liderliğindeki ordu başkanlık sarayını bastı. Onlarca Unidad Popular militanıyla birlikte Allende de bu olayda öldü.
Darbenin ardından kendini devlet başkanı olarak atayan Pinochet, 1990'a kadar iktidarda kaldı ve bu süre boyunca binlerce insan katledildi, on binlercesi tutuklanıp işkence gördü, önemli bir kısmı gözaltında "kayboldu". Tüm siyasi partiler kapatıldı, muhalefet şiddetle bastırıldı ve 17 yıl boyunca Şili'de serbest seçimler yapılamadı.
Ancak Pinochet adaletten kaçamadı. 1998'de İngiltere'de tutuklandı. 2000 Mart'ın da Şili'ye dönmeyi başarsa da eski diktatör bir suçlu olarak görüldü. Pinochet  2006'dabir suçlu olarak öldü.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası