Kamu işçisi öfkeli
Yoksulluk sınırı altındaki ücretlerini biraz olsun artırmak isteyen kamu işçilerine başbakan çattı: "Şimdi diyorlar ki greve gideceklermiş. Kusura bakmasınlar, eğer greve gideceklerse buyursunlar gitsinler" dedi. Türk-İş ise AKP binalarına yürüyerek 7 Temmuz günü işyerleri önünde eylem yapıp, işe 1 saat geç girerek yanıt verdi.
Asgari ücretin açlık sınırının altında, kamuda çalışan memurlara ve işçilerin çoğunluğuna verilen ücretlerin yoksulluk sınırının altında seyrederken işçi sınıfının en örgütlü kesimi olan Türk-İş üyesi işçilerin yüzde 20'lik ücret artışı isteği son derece haklı bir talep.
Kriz koşulları ücret artışını ve başka bir çok sosyal yardımı zaten gerekli kılıyor. Geçen hafta ekonominin yüzde 16,3 küçüldüğü açıklandı. İşsizlik ise tırmanıyor. Bu koşullar gösterilerek çalışanlar üzerinde baskı kuruluyor ve ücretler aşağıda tutuluyor. Başbakan'da bu silahı kullandı ve krizden dolayı zammın mümkün olmadığını söylüyor. İşçilerin sadaka gibi zammı kabul etmesini istiyor.

Başbakanın greve meydan okuyan çıkışına Türk-İş'in yanıtı yumuşak kaldı. AKP binalarına yürümek etkisiz bir protestoydu. 7 Temmuz'da yapılan 1 saatlik işe girmeme eylemi ise kendi başına bir sonuç yaratacak güçten uzak. Başbakanın restine tek bir etkili yanıt verilebilir: Grev. Toplu iş sözleşmeleri 6 aydır tıkanmada. Normal süreçlerde Türk-İş'e bağlı sendikaların grev kararını çoktan işyerine asmış ve greve başlamış olmaları gerekiyordu. Toplu iş sözleşmelerinde Türk-İş 200 binden fazla işçiyi temsil ediyor. Bunların sadece 20 bini grev kararı almış durumda, ancak etkili bir grev olabilmesi için tüm Türk-İş sendikalarının aynı anda greve çıkması gerekiyor.
Türk-İş yönetimi ise başından beri bu işi grevle değil, masada çözmek istediklerini söylüyor. Türk-İş'in grev silahını kullanmaktan kaçtığını gören Başbakan ise blöfü yutmuyor ve rest çeki- yor. Kriz var, aynı gemideyiz, "milletin parası"nı o "milletin" çoğunluğunu oluşturan işçilere ve fakir insanlara veremem. Rahat, çünkü sendikalılarla sendikasızları ve işsizleri karşı karşıya getiriyor. Türk-İş tek başına davrandıkça, tüm sendikaları ve emekten yana örgütlerle yan yana gelmeyi başarmadıkça kamuda bir grevin gerçekleşmesi ve kazanması için gereken koşullar oluşmayacak. Sadece Türk-İş değil, sendikal rekabet içinde olan Türk-İş ve DİSK ile solculuk adına Türk-İş'ten uzak duran KESK'te bu durumdan sorumlu.
İşyerleri ve fabrikalar öfkeli. Kriz milyonlarca çalışanı endişeye ve tartışmaya sürüklüyor. Taban inisiyatifine ve işçilerin birliğine dayanan aşağıdan bir sendikal mücadele dalgası kitlesel hareketin önünü açabilir.

 

 

İstanbul: İki yakada iki eylem
Sİ istanbul- 2 Temmuz günü Cevahir Alışveriş Merkezi’nin önünde toplanan bine yakın işçi, AKP Şişli İlçe Başkanlığı’na yürüyerek hükümeti protesto etti. Eyleme, Türk Harb-iş, Tes-iş, Basın-İş ve Tez-Koop-İş sendikalarının yanı sıra, DSİP üyeleri de katıldı. İşçiler adına basın açıklaması yapan Türk-iş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, “Hükümetin önerdiği zam kabul edilemez. Özel istihdam büroları aracılığı ile işçi köleliği yasallaştırılmaya çalışılıyor. Sesimizi duymayanlar, bahar eylemlerini, Anavatan Partisi’nin sonunu unutmasın” diyerek hükümeti uyardı. 
Türk-İş’e üye işçiler aynı saatlerde İstanbul’da Anadolu Yakası’nde Kartal’da da eylem yaptı.
Ozan Tekin

 

İETT şöförlerinin maaş isyanı!
Hizmet-İş Sendikasına bağlı İETT işçileri 6 yıldan bu yana maaşlarını zamanında alamadıkları gerekçesiyle eylem yaptı. Yaklaşık 300 İETT çalışanı İstanbul Karaköy'de bulunan İETT Genel Müdürlüğü önünde toplandı ve sloganlar atıldı. İşçiler adına açıklama yapan Hizmet-İş Genel Sekreteri Devlet Sert "İETT işçileri imzalanmış toplu iş sözleşmelerine rağmen 6 yıldır ücretlerini gününde ve zamanında alamamaktadır. Hak ettiğimiz ücretlerimizin gününde ve zamanında verilmesi için her türlü yasal eylem ve yöntemi sürdüreceğiz" dedi.
Maaşı geciktiği için için kredi çektiğini kaydeden bir şoför, "Yemeğini, çayını direksiyon başında halletmek zorunda kalan bizler, şimdi de maaşlarımızı zamanında alamıyoruz. Bu kadar kişiye hizmet veren bizlerin sorunları da önemsensin, çözülsün, ki biz de rahat rahat çalışabilelim" diye konuştu. Bir İETT şöförü, "Sıkıntıyı anlatmaya bu omuzumdaki yazı yetiyor. Maaşımı alamadığın için kredi kartı faize girdi. Ev kirasını zamanında ödeyemedim. Böyle devam ederse ve sendikamız da karar alırsa, iş bırakabiliriz" dedi. Şoförler 1,5 aydır maaşlarını alamadıkları için gün boyu kollarında "Hâlâ maaşımı alamadım" yazılı bir bantla çalıştı.

 

Temizlik işçilerini taşeron engelledi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne temizlik hizmeti veren işçiler bağlı oldukları şirket ihaleyi alamayınca açıkta kaldıkları için Fatih Saraçhane'deki İBB binasına yürümek istedi. 1200 kişinin işten çıkarılmasının ardından, 300 kişilik bir grup biraraya gelerek basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından belediyeye doğru yürüyüşe başlayan işçiler bağlı oldukları CEYNAK AŞ'den 3 görevli tarafından durduruldu ve yürüyüşü bitirdi. 

 

Ankara:
İşçiler Eskişehir yolunu kapattı

Sİ Ankara- 2 Temmuz'da Çalışma Bakanlığı'nın önünde toplanan yaklaşık beş bin kişilik Türk-İş korteji Eskişehir yolundan AKP Genel Merkezi'ne yürüyüş düzenledi. İlk etapta polisin gösterdiği yolun sadece 2 şeridinde yürüyüşe başlayan işçiler, daha sonra Eskişehir yolunu tamamen trafiğe kapadı. İşçiler TİS sürecinde önerilen sadaka zammına karşı "Şalter inecek, hükümet gidecek - genel grev, genel direniş" sloganlarıyla öfkelerini dile getirdi.
Yürüyüş öncesi ziyaretine gittiğimiz Petrol-İş Ankara Şube Başkanı Mustafa Özgen, 90 bin işçinin grev kararı aldığını, bu zam önerileri ve başbakanla yapılan görüşmenin sonucunun kabul edilemez olduğunu ve Türk-İş'in ölüsünün dahi hükümeti devirecek güce sahip olduğunu belirtti.
15 Şubat'ta düzenlenen gösteriye benzer gelişmeler de yaşandı. Başkanları Ergenekon soruşturmasından tutuklu olan Türk Metal-İş yürüyüş başlangıcında en önde yürümeye, arkasından AKP Genel Merkezi önünde bulunan ses aracının üzerine pankartlarını çıkartmak için kürsüyü işgal etmeye çalıştı. Bu da gösteriyor ki, Türk-İş'li işçilerin haklı ve öfkeli mücadelesinde olduğu gibi, Ergenekon davasının çeşitli gerilimleri ileriki mücadelelerde hepimizin karşısına çıkabilir.
Serkan Akyıldırım

 

SABAH-ATV grevi 6 yere daha sıçradı
ATV ve SABAH'ın bağlı olduğu TÜRKUAZ Yayın Grubu'nda başlayan grev 6 yere daha sıçradı. ATV ile Sabah ve Yeni Asır gazete ve dergi gruplarına bağlı İzmit, Adana, Antalya, Diyarbakır, Bursa ve Trabzon'daki TÜRKUAZ işletmelerinde 3 Temmuz günü grev pankartları asıldı. İstanbul ve Ankara'daki işyerlerinde 13 Şubat'tan bu yana süren fiili greve 6 ildeki işyerlerinin de katılımıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası tüm TÜRKUAZ işletmelerinde greve çıkmış oldu.


Sendika değiştirmeye zorlanan işçiler belediyeyi bastı!
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan sendikalı işçiler belediye tarafından sendikalarını değiştirmeye zorlandıkları için eylem yaptı. Türk-İş'e bağlı Belediye-İş'te örgütlü işçiler, Hak-İş'e bağlı Hizmet İş Sendikasına geçmeye zorlandıklarını, ayrıca belediye tarafından işten atılmakla tehdit edildiklerini ve görev dışında işlerde çalıştıklarını söylediler.
Diğer illerden gelen Belediye-İş'li işçilerle birlikte yaklaşık 2000 kişi belediye binasına doğru yürüyüş yaptı. Belediye başkanı ve meclis üyeleriyle görüşmek isteyen işçilere izin verilmedi. İşçiler binaya girmek isteyince polis işçilere karşı jop ve biber gazı kullandı, 2 işçi yaralandı. Yolu kapatan işçiler daha sonra eylemlerini bitirdi.


ODTÜ taşeron kurbanları
ODTÜ'de taşeronluk sistemi yüzünden sıkıntı yaşayan işçiler Rektörlük önünde oturma eylemi yaptı. İhalelerden dolayı her sene yeni sözleşme imzalayarak tazminat haklarını alamayan işçiler, son dönemde medikolardan yararlanamamaya ve personel servislerinde ayakta yolculuk ettirilmeye başlandı. Bahar şenlikleri sırasında şenlik ortamını bozdukları gerekçesiyle rektörlük tarafından okuldan erken çıkmaları istendi. Taşeron şirket de işçilerin yaz döneminde ücretsiz izne gönderileceğini ve yıllık izinlerin kaldırıldığını söyledi.
Üniversitede örgütlü Tez-Koop İş, Eğitim-Sen ve ODTÜ çalışanlarından destek alan işçiler, öğrencilerin de desteğiyle rektörlük önünde toplanarak eylem yaptı. "ODTÜ'de Taşeron Zulmüne Son!" yazılı pankartın arkasında, "İnsanca yaşamak istiyoruz", "İşçiyiz haklıyız kazanacağız" sloganları atıldı. Okunan basın açıklamasıyla işçiler daha eşit, daha adil, daha insanca çalışma koşulları istediklerini duyurdu.