Nuran Yüce

Sİ’nin 500’üncü sayısına özel olarak gazetenin iklim değişikliği ile ilgili duruşunu anlatan bir yazı yazmam istendiğinde internetteki arşivinden tarama yaparak işe başladım. İklim değişikliği ile ilgili ilk yazı 220’inci sayı ve yayım tarihi 11 Haziran 2004’tü. Öncesi de olabilir ama internetteki arşiv nisan 2004’ten başlıyor. 2004’ten itibaren ise gazetenin neredeyse her sayısında iklim değişikliği konusunda ya bir makale ya bir haber yer almış. Başka bir dünyanın mümkün olduğu ve bu dünyanın yaratılmasının da ancak ve ancak mücadele ile gerçekleşeceğini yılmadan savunan gazetenin birçok sayısının ön ve arka kapaklarında iklim değişikliği ile ilgili eylemlere çağrı yapılmış.

İklim değişikliği

İklim değişikliğinin insani faaliyetlerden kaynaklandığına ilişkin bilimsel verilerin kamuoyu ile paylaşılmasının tarihi çok eski değil. Uzun yıllara dayana bilimsel araştırmaların sonuçlarının yaklaşık otuz yıl öncesinde “fosil yakıtların kullanımı ve arazi yapısındaki radikal değişimin atmosferdeki sera gazlarının oranını arttırdığını, artan sera gazlarının ise sıcaklık artışına neden olduğunu” net bir biçimde söyledi. Ve geçtiğimiz otuz yıl boyunca sıcaklık artışının yaratacağı sonuçlar üzerine sayısız rapor yayınlandı; yayınlanan raporlarda öngörülen felaketleri fazlasıyla gündelik hayatımızda yaşamaya başladık. Sosyalist İşçi, insanlığın ve tüm canlı yaşamının şimdiye kadar karşılaştığı en büyük tehlikeye ilişkin bilimsel verilere; yaşanan insani, ekolojik ve maddi kayıplara, felaketlere sayfalarında yer verdi. Bu haberlere yer verirken etrafa korku yaymak ya da acilen devrim fikrine malzeme sağlamak amacıyla yapmadı. İklim değişikliğini durdurma konusunda vaktimizin azaldığını, eğer hızla harekete geçilmezse durdurma konusunda yapılacak çok şey kalmayacağını anlatmak amacıyla yaptı.

Hem yoksulluğu hem de iklim değişikliğini durdurabiliriz

İklim değişikliğinin ana nedeni fosil yakıtların (petrol, kömür, doğalgaz) kullanımı. Fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş, dalga enerjisi ile insanlık enerji ihtiyacını karşılayabilir. Bu enerjileri hayata geçirebilecek teknolojik gelişime sahibiz. Enerjiyi verimli kullanmak adına atılabilecek onlarca adım var. Evlerin ısı yalıtımından tutun da, su ısıtma amaçlı sistemlerin çatılara döşenmesi, tüm alanlarda led ampullerin kullanılması… Ulaşım alanında toplu taşımacılığın ve bisikletin birincil konuma yükseltilmesi bir başka önemli adım. Tüm bu adımlar ve daha fazlası, hızla ve büyük ölçeklerde yapılması durumunda emisyon oranları radikal bir biçimde düşer. Bu adım aynı zamanda milyonlarca insan için yeni iş alanı demektir. Piyasa koşullarının elvermesini beklemeden kamusal kaynaklarla kolektif çözümler üretebilir, tek bir ülke sınırları içinde değil tüm dünyada dayanışma içinde büyük bir seferberlik halinde hareket edilebilir. İklim değişikliğinin yarattığı yaşam koşulları ve artan felaketler ile var olan adaletsizlik, eşitsizlik, kaos ve savaş ortamı daha da şiddetlenecek. Sosyalist İşçi, bu koşulların oluşmaması için iklim değişikliğini durdurulması konusunda atılan adımların reform ve devrim bağlantısı kurarak her zaman destekleyicisi oldu.

İklim değişikliğinin sorumlusu kapitalizm

İklim değişikliğini durdurabilmek için karbon salımlarının %80 oranında düşürülmesi gerekiyor. Karbon salımlarının %90’ından sorumlu; en kârlı, fosil yakıt sektörü ve aynı zamanda dünyanın sayılı zenginlerinin; kârlarlarından ve zenginliklerinden vazgeçmelerinden bahsediyoruz. Bu kesimin kârlarından vazgeçmemek için nasıl uğraştıkları malum. Ekonomik büyükleri ile politik güçlerini perçinleyen devletlerin, hükümetlerin de şirketlerin kârlarını koruma uğruna nasıl bir çaba içinde oldukları da malum. İklim değişikliğine karşı mücadelede başta fosil yakıt şirketleri ve onların sözcülüğüne soyunmuş hükümetler geliyor ama sorunumuz sadece onlar değil. Küresel ekonomik sistemin işleyiş mantığı, dayandığı temeller; sermaye birikimi, büyüme ve rekabet. Ekolojik krize gerçek ve kalıcı bir yanıt üretmek istiyorsak asıl olarak kapitalist sistemi ortadan kaldırmamız gerekiyor. Kapitalizm sadece insan emeğini sömürerek değil aynı zamanda doğal varlıkları tüketerek var oluyor ve bu işleyiş artık toptan bir yok oluşun kapılarını açmış durumda. Kuzey kutup buzullarının erimesiyle deniz ulaşımında rotaların kısılmasına sevinen ve neden daha hızlı erimediklerini dert edinen şirketler ve aynı bölgede “egemenlik hakkı” olan devletlerin şimdiye kadar ulaşamadıkları fosil yakıt rezervleri için birbirlerine girmelerinin makul kabul edilmesini vaaz eden bir sistemin içinde yaşıyoruz. Sermaye birikimi her geçen gün zorlaşırken birikim uğruna yıkımlar da büyüyor.

İnsan ve doğa iki ayrı şey değil. Biz doğanın bir parçasıyız ve doğamızla bağ kurmadan var olamayız, hayatta kalamayız. Oysa kapitalizm ne insan ne de ekosistemin çıkarlarını merkezine alan bir sistem. Kapitalist üretim biçiminin temeli kâra dayanıyor ve kârın elde edilmesinin araçları içinde hem insan hem de doğa sıradan bir üretim aracıdan öte bir anlam ifade etmiyor. Her bir işçinin ölümünde, bir ağacın kesilmesinde birilerinin ağzından “ocağımıza ateş düştü” lafları dökülürken birilerinin ise “bu işin fıratında var” diyebilmesi işte bu basit gerçeğe dayanıyor. Her bir şirketin diğer bir şirket ile rekabet edebilmesinin koşulu maliyeti (insani ve ekolojik) ne olursa olsun daha ucuza üretmek. Bu işleyişe sahip sistemin yarattığı ekolojik krize kendi içinden çözüm üretmesi olanaksız. İnsan ve doğanın çıkarlarını kârın ve sermaye birikiminin önüne koyabilen; neyin, ne kadar ve nasıl üretileceğine kolektif olarak karar verebilen bir ekonomik ve toplumsal işleyiş ancak bu ölümcül gidişatı durdurabilir.

Sosyalist İşçi’nin, uzun yıllardır anlattığı ve sadece anlatmakla kalmadığı aynı zamanda örgütleyicisi olduğu mücadele iklim krizinin karşısında sadece şirketlerin ve onların sözcülüğüne soyunmuş devletlerin teşhir edilmesine dayanmıyor. Eşit, adil, savaş ve sömürünün olmadığı, özgür bir toplumun ancak hem insani hem de ekolojik krize kalıcı bir çözüm oluşturabileceğini söylüyor. 500 sayıdır tüm zorluklara rağmen bu işlevi yerine getiren gazetemizinn savunduğu fikirler etrafında örgütlenmek, başka bir dünyanın kapılarının daha fazla aranmasına yol açacaktır, omuz verin birlikte yüklenelim.