Şenol Karakaş

Hükümetin yolsuzluğa dibine kadar bulaştığı günlerde, Erdoğan hızlı bir refleks göstererek, Ergenekon’la uzlaştı. Balyoz ve Ergenekon gibi tüm mahkeme süreçleri, “Paralel yapının” icadı olarak yaftalandı. Özetle, yolsuzluğu aklamak için, Ergenekon’u da akladılar.

O dönemde hızla bir kampanya başlattık, “Ergenekoncuları da yolsuzluğu da AK’lama” diyen, hem yolsuzlukların hesabının sorulmasından hem de derin devlet yapılanmalarından hesap sorulmasını isteyen bir kampanya.

Kampanya duyulur duyulmaz, ağır bir propagandif saldırıya maruz kaldı. Paralel yapıyı görmeyen kullanılışlı aptallar olmakla suçlandık. Cemaat’i akladığımız, hükümeti devirme girişimlerini görmezden geldiğimiz söylendi.

Bu eleştiriler hırs doluydu, telaşlıydı ve yalana dayalıydı.

Şimdi, aynı insanlar, bir barış kampanyasının çağrıcıları arasında yer aldılar.

İtirazımız yok. Çamurdan olsun da barış kampanyası olsun diyerek geçiştirebiliriz. Ama şöyle iki hata yapıyorlar: Birisi, sanki çözüm sürecini destekleyen tek kampanya bu kampanyaymış gibi davranıyorlar. Bu doğru değil. Örneğin kampanya imzacılarından Ali Bayramoğlu’nun 18 Nisan 2013’te yazdığı “Büyük Barış Yürüyüşü Ve bir milyon barış yürüyüşçüsünden biri olmak…” başlıklı yazı 400 imzayla başlattığımız kampanyanın şenlik, yürüyüş ve barış treni gibi projeleri kapsadığını anlatıyor. Demek ki, çözüm sürecini koşulsuz destekleyen bir kampanya çok ama çok önceden kurulmuş. Daha 2012 yılının o vahim savaş günlerinde böyle bir kampanyanın ilk adımlarını atmıştık. Çözüm sürecinden önce bir büyük barış kampanyasının acil ihtiyaç olduğunu vurgulayan sosyalistler harekete geçmişlerdi.

Bu kampanya akamete uğradı, uğradı zira kampanyanın bileşenlerinin bir kısmı, Gezi direnişini bir darbe girişimi olarak suçladı. Ardından da darbe girişiminin 17 Aralık’ta patlayan yolsuzluk dosyalarıyla sürdüğünü anlatmayı tercih ettiler.

Bu da “Barışa bak” diyenlerin ikinci hatasına getiriyor bizleri. Bu kampanya, sadece Gezi ve 17 Aralık gibi hadiseleri darbe girişimi olarak görenlerin kampanyası. Bu yüzden, sekter bir kampanya. Bir barış hareketini hükümet lehine bölen bir kampanya. Kapsayıcı, şu ya da bu siyasal görüşte olsa da büyük bir barış hareketinin inşa edilmesine hazır olan hiç kimseyi kazanamayacak olan bir kampanya.

Oysa, ihtiyacımız olan, tam da çözüm sürecine koşulsuz destek verirken, Kürt halkının haklarını, demokrasinin yaygınlaşmasını, kıskanç bir şekilde gözeten kapsayıcı bir kampanya örgütlemek olmalıdır. İnsanlar barış için kampanya yaparken her şeyi bir kenara bırakmamalıdır. Her şey için mücadele ederken, barış için de mücadele etmelidir.