Doğan Tarkan
Daha önce darbe ve Ergenekon davasıyla başlayan bölünme, bu kez Kürt sorununda bir kere daha yaşanıyor. Solda derin bir ayrışma başladı.
Bir tarafta Kürt ulusunun dostları, devrimciler var. Diğer tarafta ise çavuş kafalı solcular, yeni sağcılar var.
Sayısız ayaklanmadan, 1980'lerin başından beri süren bir mücadeleden sonra bugünlerde Kürt halkı bir çözüme ulaşma umudu görüyor.
Kürtler çok şey istemiyor. Kimliklerinin tanınmasını istiyorlar. Devletin kendilerini tanımasını istiyorlar. Gerisi kolay.
Devlet ise bugüne kadar Kürtleri, Kürt kimliğini tanımadı. "Dağda yürüyen Türkler" dedi, dillerini konuşmalarını yasakladı vs.
Bugün sonunun nasıl gelişeceği henüz tam belli olmayan bir dizi adımlar atılıyor. Sonunun nasıl gelişeceği tam belli değil ama geri dönülemeyeceği belli. Artık geri dönülemez çözüm adımları atılıyor.
Sağda MHP bu sürece şiddetle karşı. "Dağa çıkarız" dediler. Başbakanı yüce divana çıkarmakla, idam etmekle tehdit ettiler.
Devlet Bahçeli bir üniversitenin Kürt dili bölümü açmasına bile tahammül edemiyor.
Sonra sağda CHP var. Kemalizmin politik partisi de çözüme karşı. Savaşın devamından yana. İnsanlar ölsün istiyor. Sanıyor ki Kürtleri bastırmak mümkün.
Oysa aradan çeyrek asır geçti. 50 bin ölü var. 5 bini Türk ordusundan, geri kalanı silahlı, silahsız Kürt. Ama Kürt ulusal hareketi hala sürüyor. Gerilemiş değil.
Eski Genel Kurmay Başkanı bile "bu iş silahla bitmez" diyor.
Demek ki herkes artık çözümün politik olduğunu ve barışçı bir biçimde çözümün mümkün olduğunu görüyor.
Son zamanlarda önemli gelişmeler oldu. Devlet, tarihinde ilk kez, Kürt sorununu tanımaya başladı. Bu ilk ve en önemli adım.
Sonra, devlet hatalar yapmış olduğunu söylemeye başladı. Erdoğan ve Gül arka arkaya yaptıkları açıklamalarla bugüne kadar söylenmemiş şeyleri ifade ediyorlar.
Bütün bunlar çözümün kapının arkasında olduğunu göstermiyor ama kapının aralandığının işaretleri.
Faşistlerin ve Kemalistlerin çözüme karşı çıkmaları anlaşılır bir şey. Milliyetçilik, ırkçılık onların harcında var. Politikalarının temeli Kürt düşmanlığı üzerine kurulu.  MHP ve CHP şoven bir politikaya sahipler.
Onlar barış istemezler. Savaşın devamından yanalar. Savaş biterse ellerindeki en önemli araç gidecek. Kendilerini çıplak hissedecekler.
MHP ve CHP'nin tutumu anlaşılır ama bir de solda olduklarını söyleyip çözüme karşı çıkanlar var. Bunlar sosyal şovenler.
Kürt sorununda çözümü Amerika'nın ve Türk egemen sınıfının oyunu olarak görüyorlar.
Bu çavuş kafalı milliyetçi solculara göre Kuzey Irak'taki Kürt özerk bölgesi de ABD'nin yarattığı bir oluşum ve Orta Doğu'yu böl ve yönet politikasının bir ürünü. Oysa Irak'taki Kürt Özerk Bölgesi ABD'nin Irak'ı işgalinden çok önce kurulmuştur. Irak Kürtlerinin ağır kayıplar, ağır bedeller ödeyerek kazandıkları bir oluşumdur. ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra bu Özerk Bölge durumunu biraz daha sağlamlaştırmıştır.
Türkiyeli Kürtlerin Iraklı Kürtlerle birlikte davranmalarına karşı çıkan ve daima "Türkiyeli" bir çözüm arayan çavuş kafalı solcular Kürtlerin bölünmüş bir ulus olduğunu da kabul etmiyorlar. İran'da, Irak'ta, Suriye'de ve Türkiye'de yaşayan Kürtler aynı ulusun, aynı halkın unsurlarıdır.
Bugün Türkiyeli devrimciler için Kürt sorununda çözümü desteklemek en önde gelen görevlerden birisidir.
Sosyalistler daima Türk şovenizmine karşı mücadele ederler. Şimdi sosyal şovenizme, yani sol saflarda çavuş kafalı sosyalistlerin öne çıkardığı şovenizme karşı mücadele daha önemli hale geldi.
En başta söyledik, saflar daha net. Bir tarafta savaştan, zulümden yana olanlar var. Başlarını kuma gömerek Kürt gerçeğini görmemeye çalışanlar var. Şimdi onlara sol gevezelikle destek olanlar eklendi.
Saflar şimdi daha belirgin. Dün Hrant'a, Orhan Pamuk'a saldıranlar bugün eski faşist ideologlardan Yusuf Akçura'yı "öğretici buluyor"lar.
Kemalizmi savunmak için her alanda mücadele ediyorlar. Bir dizi darbe ile ilgili bilgileri artık 5 yaşındaki çocuklar bile biliyor ama çavuş kafalılar "darbe tehlikesi yok" diyorlar.
Ergenekon davalarında ortaya çıkan pislik artık üstü kapatılamaz hale geldi. Çavuş kafalılar Ergenekon Davası'na hala AKP'nin psikolojik oyunu diyorlar. Ergenekon Davası'nı inkar edebilmek için AKP de kendi polis devletini kuruyor diyorlar. Yani eski polis devletini yensine tercih ediyorlar ama bir an için bile olsa eskisinin yıkılmasına omuz verelim, böylece yenisinin kurulmasına karşı çıkalım demek gelmiyor.
Şimdi de Kürt sorununda çözüme karşılar. Üstelik sağa sola çamur atarak bunu yapıyorlar. Darbeye karşı çıkanlara, Ergenekon soruşturmasını destekleyenlere, Kürt hareketine, önderliğine akıllarına gelen her biçimde çamur atıyorlar.
Dünya komünist hareketinin ulusal sorundaki en önemli tutumu olan "ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı" çavuş kafalılar için artık eskimiştir. Artık uluslar kendi kaderlerini tayin etmemelidir. Hiç bir ezilen ulus ayrılma hakkına sahip değildir. Bu nedenle çözümün Türkiyeli olmasını istiyorlar.
Türk sosyal şovenleri Türk solu içinde çok küçük bir azınlık. Buna rağmen onları sürekli olarak teşhir etmek gerekir.
Teşhir etmek gerekir çünkü sosyal şovenler kopardıkları yaygara ile kafaları karıştırıyorlar. Solun Kürt sorunundaki tutumunun Türk milliyetçiliği olduğunu yaymaya çalışıyorlar. İşçi Partisi'nin, Türk Solu'nun hattına destek veriyorlar. Sade vatandaşın, işçi ve emekçinin bilincini çarpıtıyorlar.