Muhip Tezcan

Almanya'da 3 eyaletin yerel yönetimlerini belirlemek üzere ağustos ayı sonunda yapılan seçimin sonuçları belli oldu. Sonuçlara göre iktidardaki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi birçok yerde oy kaybederken sol koalisyon Die Linke, Thuringia eyaletinde %27.4, Saarland'da %21.3 ve Saksonya'da %20 oy alarak önemli oranda güç kazandı.

CDU Thuringia, Saksonya ve Saarland eyaletlerinin her üçünde de çoğunluğu elde etmesine rağmen büyük oy kaybına uğradı ve mutlak çoğunluğu alamadı. Bu üç eyaletten ikisinde Die Linke, sosyal demokrat SPD'yi geçerek ikinci parti konumuna yükseldi. Saarland eyaletinde "kızıl-kızıl" olarak adlandırılan SPD-Die Linke koalisyonu yerel hükümeti oluşturabilir. Thuringia'da ise koalisyona Yeşiller Partisi'nin de alınması bekleniyor. Die Linke'nin 3. parti olduğu Saksonya'da ise CDU hükümet kurabilmek için liberal parti FDP ile koalisyon oluşturmak zorunda.

Seçim sonuçları, Almanya'da 1949'dan beri süregelen geleneksel siyasi aktörlerin artık güç kaybettiğini ve alışılagelmiş siyasetin çatırdamaya başladığını gösteriyor. Ülkenin en güçlü iki partisi olan CDU ve SPD arasındaki geleneksel rekabet, Die Linke'nin sıçrayışıyla yön değiştiriyor. 27 Eylül'de yapılacak federal seçimlerden yine CDU'nun galip çıkması beklense de, eyalet seçimleri tabandaki değişim isteğinin bir işareti olarak algılanıyor.

Politikalar

İktidardaki CDU, uyguladığı yeni liberal politikalar nedeniyle Alman işçilerinin desteğini hızla kaybediyor. Ancak bu oylar -alışılagelmişin aksine- koalisyon ortağı SPD yerine büyük ölçüde Die Linke'ye gitti. SPD ise Thuringia ve Saar'da Die Linke'nin gerisinde kaldı.

Die Linke'nin bu başarısı, kendisini diğer partilerden farklılaştıran politikalarda ve kampanya tarzında yatıyor. Emeklilik yaşının 67'ye çıkarılmasına ve sağlık sisteminin özelleştirilmesine karşı yürüttükleri kampanyalar, asgari ücretin arttırılmasına dair politikalar ve Afganistan'daki askerlerin geri çekilmesi talebi Die Linke'yi diğer partilerden ayıran başlıca politikalar. Die Linke'nin gücü sadece politikalarıyla da sınırlı değil. Parti oldukça genç ve dinamik bir aktivist kadrosuna sahip ve bu aktivistler her kampanyayı sokakta inşa etmek için büyük çaba gösteriyorlar.

Ancak bir kitle partisi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Die Linke, bazı konularda birbiriyle zıtlaşabilen grupları bünyesinde barındırıyor. Bu grupların en önemlileri Antikapitalist Sol, Sosyalist Sol ve Reformcular olarak özetlenebilir. Antikapitalist Sol üyeleri her türlü özelleştirmeye karşı duruyor ve herhangi bir koalisyon hükümetinde yer almayı reddediyorlar, ancak krize karşı yanıt üretmekte yetersiz kalıyorlar. Parti liderliği ise çoğunlukla reformcu kanada ait. Özelleştirmeler konusunda verdikleri tavizler ve koalisyon oluşturarak hükümete girme eğilimleri tartışmalara ve Saksonya'da olduğu gibi zaman zaman oy kaybına neden oluyor. Sosyalist Sol kanat ise partinin örgütlü işçi sınıfıyla daha sıkı bağlar kurması için çalışıyor ve krize karşı kamu yatırımlarının arttırılmasını savunuyor. Uluslararası Sosyalist Akım'ın bir üyesi olan Marx21 grubu, Antikapitalist Sol fraksiyon ile ilişkileri sıkı tutmakla birlikte, esas olarak Sosyalist Sol içerisinde faaliyet gösteriyor.

Kutuplaşma

Parti içi tartışmalar bir yana dursun, Die Linke'nin önündeki esas görev krize karşı emekten yana ciddi bir alternatif oluşturmak olacak. Seçim sonuçları aslında krizin getirdiği kutuplaşmanın ilk habercilerinden. İşçi sınıfı açık ki krizle birlikte CDU'nun neoliberal politikalarından iyice bıkarken, SPD'nin reformist politikalarına da yüz çevirmeye ve Die Linke'nin antikapitalist söylemine kaymaya başladı. Ancak kutuplaşma bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor: faşizmin yükselişi.

Henüz federal meclise girebilecek kadar etkin bir güç olmasa da neo-nazilerden oluşan NPD partisi, son seçimlerde Saksonya'da 8 koltuk alarak ilk kez bir meclise iki dönem üst üste girmeyi başardı. Özellikle İslam karşıtı söylemleriyle sokaklardaki etkinliklerini de arttırmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Almanya'daki sosyalistler, bir yandan krize karşı bir alternatif oluştururken diğer yandan faşizmi teşhir etmeye devam etmek zorundalar.