Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşayan 14 yaşındaki Ceylan Önkol devlet tarafından öldürüldü.

Burak Demir
28 Eylül günü, Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki Yayla Köyü'nde yaşayan 14 yaşındaki Ceylan Önkol annesine "makarna pişir, gelince yerim" deyip koyunları otlatmaya çıkmıştı. Evinin 200 metre ötesinde koyunları otlatırken kaynağı henüz belli olmayan bir silah tarafından parçalandı. Ceylan'ın yakınları ve köylülerin anlatımlarına göre, olay yerinin görüş mesafesinde olan Tapantepe Jandarma Taburundan tek atış yapılmıştı. Olayın ardından uzun süre bölgeye hiçbir güvenlik görevlisi ve savcı gitmedi. Polisler tarafından köy imamına kamera verilerek olay yerinin görüntülerini çekmesi istendi.  

Ceylan'ın parçalanan cesedi olay yerinde saatlerce bekledikten sonra, ailesi tarafından karakola götürüldü. Ceylan'ın ağabeyi Rıfat Önkol, olay yerinde altı saat boyunca beklediklerini, hiçbir yetkilinin gelmediğini, cesedin Bingöl'e bağlı Abalı Karakoluna götürülmesinin istendiğini ve kendi imkânlarıyla cesedi oraya götürdüklerini anlattı.

Soruşturma "terör" kapsamında

Olayla ilgili soruşturma küçük kızın ölümünden ancak üç gün sonra başlatıldı. Diyarbakır Özel Yetkili Savcısı, olayı "terör" kapsamında değerlendirerek inceleme başlattı.

TSK, Ceylan'ın ölümü ile ilgili bir basın açıklaması yaparak olay günü herhangi bir havan atışı yapılmadığını ve orduya karşı yürütülen "asimetrik psikolojik savaş"ın sürdüğünü açıkladı. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı ise olaydan on gün sonra, dosyadaki bilgi ve belgeleri "kamu güvenliği açısından sakıncalı" bulduğu gerekçesiyle soruşturma ile ilgili "gizlilik" kararı aldı.

Gizlilik kararına, hukukçular başta olmak üzere pek çok kesim tepki gösterdi. İHD olayı protesto ederken, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, savcılığın gizlilik kararı almasını, davayı kamuoyunun gözünden kaçırma çabası olarak niteledi. DTP ise savcı hakkında delilleri karattığı gerekçesiyle, suç duyurusunda bulundu.

Ceylan, kendini öldürmüş!

Diyarbakır Başsavcılığı, yapılan kriminal incelemenin ardından bir rapor yayınladı. Bu raporda "Ceylan Önkol'un, daha önce araziye atılmış ancak patlamamış 40 milimetrelik bomba atar mühimmatına elindeki tahra (Eğri budama bıçağı) ile vurduğu, mühimmatın patlaması neticesinde hayatını kaybettiği sonucuna varılmıştır" denildi ancak bu kanıya nasıl varıldığıyla ilgili bir açıklama yapılmadı. Ceylan'ı öldüren şeyin havan mermisi olduğu iddiaları ile ilgili de "...120, 80 ve 60'lık havanlar var. Eğer havan atışı olsa ve bu 120'lik havan ile gerçekleşse idi karşıdaki kişinin parçası bulunmazdı. Bu nedenle incelemeyi hassasiyet içinde sürdüyoruz" denildi. Yetkililerin, Ceylan'ı havan mermisinin öldürmediğini bu şekilde açıklamaları soru işaretlerine yol açtı.

Madem öyle, Ceylan'ı 60'lık bir havan mermisi öldürmüş olamaz mı? TSK'nın bölgedeki hiçbir askeri birlikten havan atışı yapılmadığına ilişkin açıklaması, Ceylan'ı bir havanın öldürmediğine yeterli bir kanıt mıdır?

Öte yandan, eğer Ceylan bölgede bulunan patlamamış bir bombayı aktive ederek ölmüş olsa bile bunun suçlusu yine devlet değil midir?

İnsanların evlerinin 200 metre ötesinde, hayvanların otlatıldığı bir alanda patlamamış bombaların bulunması normal bir şey midir? Olay gerçekleştikten sonra bölgeye sadece köy imamının yollanması, savcının ancak üç gün sonra bölgeye teşrif etmesi normal bir şey midir?

Ceylan'ın parçalanmış bedeninin otopsisinin Adli Tıp ya da bir hastane yerine karakolda yapılması normal bir şey midir? Bu soruların yanıtlarını hepimiz çok iyi biliyoruz aslında. Bunlar elbette ki "normal" şeyler değildir. Ancak, söz konusu bölge bir Kürt ili olunca tüm bunlar gayet "olağan" şeylerdir.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası