Ceylan Önkol 14 yaşındaydı

14 yaşındaki Ceylan’ın Lice’de evinin 200 metre ötesinde parçalanarak öldürülmesi kabul edilemez. O küçücük çocuk devlet tarafından öldürüldü, bunun üstü örtülemez. Ceylan’ın ölümüne neden olan orduya ait askeri mühimmatın kimitarafından bu korkunç olay için kullanıldığı açığa çıkarılmalıdır. Eğer gerçekten kardeşlik olacaksa katiller derhal yargı önüne çıkarılmalıdır.

Ceylan Önkol’un ölümü savaştan perişan olmuş, yorulmuş bir halkı anlatıyor. Dili, kültürü, adı inkar edilen bir halkı. Ellerinden bütün imkânlar alınan, binlerce insanı öldürülen, nice acılara katlanan bir halkı. Kürt kızı Ceylan ölüyor, Kürtler barış ve eşit haklar istiyor. Eğer 14 yaşında çocuklar parçalanmasın, 18 aylık bebekler gaz bombasıyla komaya sokulmasın, çocuklar ve gençler ölmesin diyorsan şimdi sesini çıkarma vakti. Türkler de Kürtler gibi barış istediğini açıkça göstermelidir.

Çoğunluk; savaş ve çözümsüzlük isteyen, Kürt kardeşlerimizi ezmeye devam etmek amacında olanlara karşı sesini yükseltmelidir.

Alex Callinicos
Medya, iki hafta önceki Almanya federal seçimlerinin ardından, sol partilerin oylarındaki kötü durumuna sinsice sevindi. New York Times, geçen hafta "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor - sosyalizmin yavaşça çöküşünün hayaleti" demişti. Haberin devamında, "Kapitalizmin son 75 yıldaki en büyük sorunlarından birinin ortasında, sağ partilerin başarısızlığına rağmen, Avrupa'daki sosyalist partiler ve onların sol kanattan akrabaları, buna eşdeğer bir karşılık bulamadılar. Alman seçmenler Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) %23 oy vererek, onun 2. Dünya Savaşı'ndan beri en kötü performansını göstermesine sebep oldular" deniyordu.

Fransa'da, "Neoliberal AB Anayasasına Hayır" kampanyasının kazandığı başarının ardından, ülkenin köklü sosyalist partisi Devrimci Komünist Birlik (LCR), yeni bir sol partiyi tabandan kurmak üzere kendisini feshetti. LCR, Fransız işçi sınıfının 30 yıl önceki halini temsil ediyordu, beyazlardan ve Avrupalılardan oluşan bir üye profili vardı. Oysa Fransa'nın arka mahallelerinde yaşayan çok yoğun bir göçmen işçi nüfusu vardı. 

Geçtiğimiz Eylül ayında Portekiz'de yapılan seçimin sonuçları ülkede pek çok şeyin kökten değiştiğini gösteriyordu. Ülkenin neoliberalizmle barışmış iktidar partisi olan Sosyalist Parti 1991'den beri aldığı en düşük oy oranını (%36,5) almaktayken, ona nazaran çok daha genç ve çok daha radikal bir parti olan Sol Blok önlenemez bir biçimde oy oranlarını arttırıyordu.

Radikal sol parti Die Linke Almanya’da yapılan son seçimlerde büyük bir atılım yaptı. Yeni milletvekili Christine Buchholz Sosyalist İşçi’ye konuştu.

Die Linke’nin seçim kampanyasının bu kadar başarılı olmasını sağlayan neydi? Hangi konuların üzerinde durdunuz?

Geçtiğimiz on yol boyunca Almanya; refah devletimize yönelik saldırılarda bulunan hükümetlerin elindeydi. Önce İngiltere’deki İşçi Partisi’ne benzeyen SPD’nin ve Yeşillerin koalisyonu, sonraysa SPD ve muhafazakâr CDU’nun ittifakı. İki hükümet de kamu harcamalarında büyük kesintiler yapmak konusunda uzlaştı. Die Linke işsizlik yardımında yapılan kesintilere ve emeklilik yaşının 67’ye çıkarılmasına başından beri karşı çıktı. Kampanyamızın merkezine sosyal adalet konusunu koyduk. Bu mesaj, krizin bedelinin kendilerine ödetileceğinden korkan milyonlarca insanı etkiledi.

Kamu emekçilerine grev ve toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmesi için mücadele eden Türkiye Kamu-Sen ve KESK, uyarı amaçlı iş bırakma eylemini aynı gün gerçekleştirecek. Karar, KESK Genel Başkanı  Evren ile Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız’ın düzenlendikleri basın toplantısında açıklanırken; 25 Kasım’da 650 bin memurun katılacağı grevin, okul, hastane, tren, uçak, havaalanı gibi kamu hizmetinin verildiği tüm işyerlerinde geçerli olacağı belirtildi. Toplu görüşme masasına eşit şartlarda oturtulmayan kamu emekçileri sendikaları, bu grevle hayatı durdurarak hükümete taleplerini kabul ettirmeyi hedefliyor. 

SSGSS'den vazgeçin!

KESK'e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şubesi, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS)'nin yürürlüğe girişinin 1. yıldönümü olan 1 Ekim 2008'de bir basın açıklaması yaparak İMF, Dünya bankası ve AKP Hükümeti'nin sağlık sistemine uyguladıkları neoliberal saldırıları eleştirdi. Yapılan açıklamada İstanbul'da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarının en önemli gündemlerinden birinin sağlık harcamalarının kısıtlanması olduğunu belirterek, hükümetin daha şimdiden sağlık bütçesinden 3 milyar dolar kısılacağını açıkladığına dikkat çekildi. Sağlık emekçileri hükümetin SSGSS Yasası'ndan vazgeçerek herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti sağlaması gerektiğini dile getirdiler.

Sendika genel merkezinde silahlı saldırıya uğrayan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi hastaneden taburcu oldu. Ayaklarına isabet eden kurşunlardan dolayı üç ay daha yürüyemeyecek olan Çelebi, hastane çıkışında yaptığı açıklamada saldırının suikast amaçlı olduğunu söyledi. DİSK başkanının kurşunlanmasına karşı "sol"da ve emek örgütlerindeki sessizlik ise devam ediyor.

Ceylan'ın devlet tarafından parçalanarak öldürülmesine karşı sessizlik bir eylemle bozuldu. Barış aktivistleri, ırkçılık karşıtları, insan hakları savunucuları ve sosyalistler Lice'ye Ceylan'ın mezarına çiçek bırakmaya gitti.

Zeynep Tanbay, Cengiz Alğan (Dur De Girişimi sözcüsü), Ebru Şeremetli, Hale Akay, İlkay Akkaya, Lale Mansur, Mehmet Demir (ÖSH), Roni Margulies  (DSİP GYK Üyesi), Yasemin Göksu, Yıldız Önen'in (DSİP GYK Üyesi) oluşan barış heyeti Ceylan'ın ailesini ziyaret etti, mezar başında bir anma gerçekleşti.

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşayan 14 yaşındaki Ceylan Önkol devlet tarafından öldürüldü.

Burak Demir
28 Eylül günü, Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki Yayla Köyü'nde yaşayan 14 yaşındaki Ceylan Önkol annesine "makarna pişir, gelince yerim" deyip koyunları otlatmaya çıkmıştı. Evinin 200 metre ötesinde koyunları otlatırken kaynağı henüz belli olmayan bir silah tarafından parçalandı. Ceylan'ın yakınları ve köylülerin anlatımlarına göre, olay yerinin görüş mesafesinde olan Tapantepe Jandarma Taburundan tek atış yapılmıştı. Olayın ardından uzun süre bölgeye hiçbir güvenlik görevlisi ve savcı gitmedi. Polisler tarafından köy imamına kamera verilerek olay yerinin görüntülerini çekmesi istendi.  

Şırnak'ın Cizre ilçesinde, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 11 yıl önce Suriye'den çıkartılışını protesto etmek için gösteri yapan grubun üzerine polis tarafından gaz bombaları atıldı. Bölgedeki bir evin balkonunda 18 aylık Mehmet Uytun'u emzirmekte olan annesi atılan ilk bombanın ardından içeri girmek için kalktığı sırada atılan bir başka gaz bombası Mehmet'in kafasına isabet etti.

Roni Margulies
IMF karşıtı eylemlerde TKP, EMEP ve ÖDP ortak bir pankartın arkasından yürüdü. Bu birlikteliğin işaretleri bir zamandır görülüyordu zaten.

EMEP ve ÖDP, TKP ile beraberliklerini daha da ilerletmeyi düşünüyorsa, kendilerini ikaz etmeyi görev bilirim. TKP'nin isminden yola çıkarak komünist bir parti olduğunu zannetmiş olabilirler. Anlaşılabilir bir hata. Ama yanılıyorlar.

Volkan Akyıldırım
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink 19 Ocak 2007’de öldürüldü. Cinayet davası iki yıldır sürüyor. Devletin her kurumunun ilişkili ve ‘öldür’ emri verenin Ergenekon yapılanması ayan beyan ortada olduğu bu dava aslında henüz başlamadı.

Tetikçi Ogün Samast ve Yasin Hayal’in aralarında bulunduğu 20 sanık yargılanıyor. Hafta başında 11. duruşma gerçekleşti. Birkaç duruşma sonra davanın bitmesi bekleniyor. Birkaç tetikçi, birkaç muhbir ceza alacak ve bu dava kapatılacak. İki yıldır süren davaya dönük müdahaleler, delil karartmalar hep bunun içindi.

Hrant Dink’in eşi Rakel, çocukları Arat, Delal ve Sera ile kardeşi Hosrof Dink, mahkemeye sundukları dilekçede, iki yıldır süren davada savcıların gerçeği aramadığını söyledi. Milliyet Gazetesi tarafından aktarılan dilekçenin özeti adaletin nasıl engellendiğini gösteriyor.

“Davada iki yılı geride bıraktık. Duruşmalar boyunca sessiz ve edilgen olan savcı, ancak taleplerimizle ilgili söz almakta ve ne yazık ki tek işlevi buymuşçasına taleplerimizin reddi doğrultusunda görüş bildirmektedir. Bu tavrıyla gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda gayret gösterdiği söylenemez.”

Kurulduğu ilk yıllarda Ermeni gruplarını da barındıran İttihat ve Terakki Partisi, 1913'e gelindiğinde hızla Türk milliyetçiliğine kaydı ve Bab-ı Âli baskını denilen darbeyle iktidarı ele geçirdikten sonra Anadolu'yu Türkleştirmeye girişti.

Muhip Tezcan
10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ile Ermenistan arasında bir protokol imzalandı. Böylece birbirini görmezden gelen iki komşu diplomatik ilişkilere başlamak için bir adım atmış oldu.

Ermenistanla Azerbaycan arasında yaşanan ve Türkiye'nin de ilişkileri askıya almak için bahane olarak kullandığı Dağlık Karabağ sorununun kökeni Stalin'in politikalarına dayanıyor.

1920 yılında Ermenistan ve Azerbaycan, Transkafkasya Sovyet Federasyonu'na dahil edildi. Karabağ'ın statüsünü belirlemek için SSCB'de yapılan komite oylaması sonucu 4'e 3 oyla bölgenin Ermenistan'a bırakılması kararlaştırıldı. Ancak dönemin Milliyetler Halk Komiseri olan Stalin, Karabağ'ın Azerbaycan'a bağlanmasını istiyordu. Oylama tekrarlandı ve bu kez 4'e 3'le Azerbaycan baskın çıktı. Böylece nüfusunun %94'ü Ermenilerden oluşan Dağlık Karabağ, Azerbaycan'a bağlı özerk bölge haline getirildi. Bu, günümüze kadar çözülemeyecek bir sorunun başlangıcıydı. 

Türkiye, Ermenistan'la olan kara sınırını 1993'te kapamıştı. Buna bahane olarak Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu gösterildiyse de esas sebep Ermeni diasporası tarafından Türkiye'ye 1915 Ermeni soykırımını tanıması yönünde yapılan baskıydı. Türkiye soykırımın tanınması çabalarını engellemek için Ermenistan'a yıllardır ambargo uyguluyor.

Ceylan Önkol vahşice öldürüldü. Her buldukları fırsatta ellerinde havan toplarıyla brifing verenler sus pus.

Kürt açılımına şiddetle karşı çıkanlar sus pus.

"Bölünüyoruz" yaygarasını kopartanlar sus pus.

Barıştan korkanlar, her demokratik hamleyi ezilenlerin mücadelesine değil de ABD'nin planlarına bağlayanlar sus pus.

Oysa şimdi konuşmalarının zamanıdır! Şimdi, cesareti olanlar Ceylan'ın ölümüyle ilgili, Kürt sorunuyla ilgili açıklama yapmalılar.

Ama yapamazlar! Yapamayacaklar! Susacaklar!

Ceylan ilk değil. Vahşice öldürülen ilk çocuk değil.

Burak Demir
Dünyanın her yerinde, "suç" işlemekten başka hiçbir fırsatın sunulmadığı çocuklar "suç" işledikleri için cezalandırılıyorlar. Dünya'daki toplam tutsak çocuk sayısı belli değil fakat veriler yüz binlerce olduklarını gösteriyor. Tutuklu yargılanmakta olan ve hapis cezasına çarptırılmış bu çocuklar hapishanelerde büyüyor. "Suç"ları ekseriyetle hırsızlık ve cinayet. Cinayet suçlarının büyük bir kısmı da zaten hırsızlık sırasında işleniyor.

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası