1999 yılından beri İmralı adasındaki yüksek güvenlikli hapishanede tek başına kalan Abdullah Öcalan'ın yanına beş yeni mahkum daha getirildi. Abdullah Öcalan diğer mahkûmlarla haftada 10 saat görüşebilecek.

Kürt açılımı adı verilen süreçte en önemli adımlardan birisi ağrılaştırılmış hapis cezası çeken ve tam anlamıyla tecrit koşullarında yaşayan, devletin keyfi kararıyla düzenli olmayan bir şekilde sadece avukatlarıyla görüşebilen Abdullah Öcalan'ın yalnızlığına kısıtlı da olsa bir önlem alınmış olmasıdır.

Bu, "muhatap" meselesinde devletin yavaş yavaş da olsa adım atmaya başladığının en güçlü kanıtlarından birisidir.

Kuşkusuz Kürt sorununda siyasal çözüm ne sadece Abdullah Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi, ne Kürtçe tv, ne de köy isimlerinin orijinallerinin kullanılmaya başlanmasıdır. Kürt sorununda çözüm için atılacak en önemli adım, Kürt halkının kendi kaderini özgürce belirleyebileceği siyasal koşulların yaratılmasıdır. Kısaca, Kürt halkının ulusal varlığının siyasi, ekonomik, kültürel ve ideolojik düzeylerde kabul edilmesi ve bu hakların anayasal zeminde tarif edilmesi gerekiyor. Görülmesi gereken ise İmralı'daki son gelişmeler de dahil olmak üzere bir süredir atılan adımlar kendi başlarına çok önemli olmasa da bir sürecin parçaları olarak toptan bir değişimin habercisidir.

Bu yüzden bu adımları küçümsemek değil, güçlendirmek gerekiyor. Her adımda daha ileri bir adımı talep etmek için üzerinde sıçrayabileceğimiz bir zemin olduğunu görmek, halkların kardeşliği sloganını soyut bir slogan olmaktan çıkartacak ve acı çeken bir halkın özgürlük mücadelesinin tarihsel adımları haline gelmesine yardımcı olacak.

Kürt açılımı sürecine şüpheyle bakanlar var hâlâ. Açılımı tek başına AKP'nin batılı güç odaklarınca planlanan bir programın ürünü olarak görmek, MHP ve CHP'nin sık sık telaffuz ettiği "ihanet" suçlamasıyla değerlendirmek, paranoyak milliyetçilik hastalığını bir kenara bıraksak bile, tek kelimeyle Kürt halkının gücünü küçümsemektir.

Kürt açılımı konusunda söz söylemek isteyenler öncelikle 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden işe başlamak zorundalar. Seçimlerden önce DTP'yi bitirme planları yapanlar, "Diyarbakır'ı da alırım, tüm Kürt illerini de" diyenler, 29 Mart akşamı Kürt illerinde mağlup oldular. Seçimin Kürt illerinde AKP ile DTP arasında bir referandum olarak görüldüğü bizzat AKP ileri gelenlerince söyleniyordu. Sonuç, referandumu DTP'nin kazanması oldu.

Zaten egemen sınıfın bir kesimi bizzat bir önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın dediği gibi düşünmeye başlamıştı: "Bu sorun savaşarak çözülemez!"

Kürt açılımı adı verilen süreç, bu yüzden Kürt halkının geri adım atmamasının, kitlesel mücadele yeteneğinin, direnç gösterme kararlılığının ürünüdür.
Savaşmak isteyenlere savaşarak bu sorunda adım atamayacaklarını gösteren bir halk olduklarını ve barış istediklerini mücadele ederek kanıtlayan Kürt hareketidir.

Bu yüzden, batıda, çok ama çok güçlü, kitlelerin katıldığı bir barış sesine ihtiyaç var. Kürt halkının sesine, batıda işçi sınıfının sesi eklendiğinde elde edilecek kazanımların büyüklüğü hayallerin ötesinde olacaktır.