Şenol Karakaş
Toplumun eğilimlerini medya mı belirliyor? Sayısız TV kanalı ve gazete, insanların ne düşüneceğini tayin edebiliyor mu?

Azımsanmayacak bir kalabalık bu soruya "evet" yanıtını veriyor. Bu kalabalığın içinde medyada görevli narsistler en önemli yekûnu oluşturuyor. Kendilerine, işlerine ve misyonlarına öylesine âşıklar ki, masa başında gündem yaratıp milyonlarca insanın düşüncelerini biçimlendirdiklerine dair kuvvetli bir inançları var.

Ama böyle düşünenler yanılıyor. Sayısız örnek, gerçeğin, medya krallarının sandığı gibi olmadığını kanıtlıyor.

Türkiye'de medya imparatoru olarak adlandırılan ve gazetelerinden birisi medyanın "Amiral gemisi" olarak adlandırılan Doğan grubunun arka arkaya yaşadığı politik çuvallamalar, medyanın gücünün sanılanın aksine ne kadar sınırlı olduğunu kanıtlıyor.

Hürriyet gazetesi ve Doğan medya grubu, 2003 yılında Türkiye'nin ABD'nin Irak işgalinin ortağı olması gerektiği propagandasını yapıp durdu. Ama 1 Mart 2003 tarihinde, mecliste yapılan oylamada savaş tezkeresi geçmedi. ABD Türkiye üzerinden Irak'a saldıramadı. Hürriyet gazetesi ve Doğan medya grubuyla hemen hemen tüm tv kanalları yanıldı. Medya çuvalladı.

Sadece Türkiye'de değil, özellikle ABD'de yurtsever basın da çuvalladı. Ne ABD'de ne de dünyada kamuoyu Bush'un Irak'ı işgal etmek için ürettiği yalanlara inandı.

Bir başka örnek, aynı medya grubunun yıllardır, her seçimde bir CHP-MHP koalisyonunun iktidarını ilan etmesi. 2007 seçimlerinde yoğunlaştırılmış ve inceltilmiş CHP-MHP propagandasına rağmen, AKP yüzde 47 oy alarak patlama yaşadı. Kürt hareketi ise seçimlere bağımsız adaylarla katılıp 21 milletvekili çıkartı. Yüz binlerce satan gazeteler ve milyonlarca izleyiciye sahip olan ana haber bültenleri çuvalladı.

Hrant Dink'in ölümünün ardından gerçekleşen ve yüz binlerce insanın "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz!" sloganıyla cenaze töreni bu medya temsilcilerinin canını çok sıktı. Hemen, "Hepimiz Mehmet'iz!" sloganının öneminden söz etmeye başladılar. Ama başarılı olamadılar. Yıllardır on binlerce insan, Ermeni soykırımını protesto etmek ve Hrant Dink cinayetini soruşturan mahkemenin adaletli bir karar vermesini sağlamak için "Hepimiz Ermeniyiz!" sloganını sahiplenmeye devam ediyor.

Televizyonlar, gazeteler, internet yayıncılığı, milyonlarca insanın siyasi eğilimlerini belirleyemez. Bu eğilimlere etki edebilirler mi? Evet! Ama sadece etki edebilirler. Bu etkinin bile sınırları vardır. Bu sınırları çizen ilk öğe, medyanın, tek, merkezi bir komite tarafından yönetilmemesi ve egemen sınıfın tüm bölünmüşlüğünü, daha da derinleşmiş bir şekilde içermesidir. Bu yüzden, medya, tek bir politik vurguya sahip olamaz.

İkincisi, medya denilen örgütlenme, medya patronları, yöneticileri, haber editörleri, haber muhabirleri ve yazarlardan oluşan dev bir fabrika ağına benzer. Habere konu olan olay alıcıya ulaşana kadar çok sayıda farklı süzgeçten geçmek zorundadır.

Son olarak, medya, genelleşmiş meta üretimi alanında üretim yapmaktadır ve pazarda alıcı bulmak zorunda olması, medya yalanlarının sınırını da belirler. Sadece ve sadece yönlendirilmiş haber yapan ve sadece yalanlar söyleyen bir gazeteyi kimse okumaz. Bu yüzden, bazı gazetelerde gerçeklerin beklenmedik bir şekilde yayınlanması şaşırtıcı değildir.

Egemen sınıfların, milyonlarca işçiyi kapitalist sömürüye her gün yeniden ikna etmek için, her gün ideolojik müdahalede bulunmaya ihtiyacı var. Burjuva partilerinin günlük propagandasının yanı sıra, medya, egemen sınıf, yani entelektüel üretim araçlarına da sahip bulunan sınıf adına çalışıyor.

Bu propaganda, yukarıdan aşağıya, meydanın her günkü üretiminin temel amacı. Medyanın bu görevini başaramamasının ise bir nedeni var. Aşağıda milyonlarca işçinin günlük yaşamının, üretim sürecinin içindeki kolektif karakteri. Yukardan aşağıya, esas olarak toplumsal bir değişimin mümkün olmadığını anlatan medyanın etkisine karşı, aşağıdan yukarı, gerçek insanların gerçek sorunlara karşı ürettiği tartışmalar, medyanın gücünün sınırlarını belirleyen politik mücadele alanını oluşturur.

Toplumsal değişim için kolektif mücadele yerine, herkesi tek tek bireyler olarak kurgulamaya, "kendi bacağından asılmaya" özendiren medyanın şatafatlı yaşam görüntüleri ve yazılarıyla, madencilerin göçük altında kaldığı görüntüler arasındaki çelişki, özellikle bu çelişkiyi günlük yaşamında birebir yaşayan milyonlarca insan açısından, bir aşamada özendiren değil, kolektif mücadeleye çeken bir algıya da neden olabilir.

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası