Eli Haligua
‘Havalar çıldırmış olmalı!” demek pek doğru değil aslında. Havalar beklenen, söylenen tepkileri veriyor. Seller, ani yağışlar, fırtınalar, sıcaklar, kuraklık... bunların hepsi iklim değişikliğin neticesi olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanların yıllardır söylediği iklim değişikliğine bağlı doğal olaylar (ya da afetler) ciddiye alınmadı, gelecekte olacak diye hep gözardı edildi. Malum havadan sudan mevzulardı bu bahsedilenler...

Oysa sinyaller değişikliğin göstergesi ve yaşanacakların habercisiydi. Sorun tabii ki sadece bunları korku filmi senaryosu olarak algılamamız değil, kapitalist sistemin devamını sağlayan devlet ve şirketlerin çıkarlarının -kapitalist sistem adına- hep yaşamın üstünde kalmasıydı. Sistemin efendileri sistemin araçlarının devamını sağlamak için o kadar pervasızdılar ki Kopenhag’da yaşamı savunmak için demokratik haklarını kullanan insanların üzerine kolluk kuvvetlerini gönderip o insanları gözaltına almaktan çekinmiyorlardı.

Anti-kapitalistlerin anlatmaya çalıştıkları petrol, kömür gibi fosil yakıtların iklim değişikliğine neden olduğu ve iklim değişikliğinden kaynaklı oluşacak afetlerden doğanın ve doğanın bir parçası olan insanların zarar göreceğiydi.

İzmir’de yağış rekorlarıyla birlikte gerçekleşen seller, İstanbul’da, Polonya’da, Orta Amerika’da yaşanan fırtınalar ya da seller kimi insanların ölümüne yol açarken televizyon başındakiler için sıradan olaylar olmaya başladı.

Yazın ortalarına doğru geldikçe, yağış rekorları haberleri, yerini her sene kendi rekorunu egale eden sıcaklık rekorlarına bıraktı. Dünyanın en güvenilir iki iklim araştırma merkezi Birleşmiş Milletler Ulusal İklim Veri Merkezi (NCDC) ve NASA'ya bağlı Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü (GISS) 2010 yazının son 130 yılda ölçülen en sıcak yaz olacağını açıkladı.

48 ülkeden 300 bilim insanının bir araya gelerek hazırladığı İklim Durumu Raporu'nda küresel ısınma devam ettikçe sahil kentlerini ve tarımı tehdit edeceğine, su tedariki konusunda sıkıntılara ve sağlık sorunlarına sebep olacağına dikkat çekildi. Zaten sistemin devamını sağlayan ülkeler su kaynakları üstündeki hegemonyasını kurmak ya da korumak için “stratejik” hamleler yapmaya başlamıştı bile.

Yaşam yok oluyor
Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, dünya okyanuslarında yaşayan bitkisel plankton seviyesi 1950'li yıllara göre yüzde 40 oranında azaldı. Yeryüzündeki yaşamın devamı için kilit bir noktada duran bitkisel planktonların (fitoplankton) sayısı küresel ısınma nedeniyle hızla azalmaya devam ediyor. Kış uykusuna yatamayan kutup ayıları yemek bulamıyor, bir çoğu eriyen buzullar yüzünden boğularak ölüyor.

İnsan eliyle yaratılan iklim değişikliği hem doğadaki türlerin yaşam hakkını hem de insanların en temel haklarından biri olan barınma hakkını gasp ediyor. İklim adaletsizliği gün geçtikçe artıyor. Ülkeler, iklim değişikliğinden kaynaklanan iklim mültecilerinin olacağını bildiği için şimdiden çıkardıkları yasalarla zaten sistem tarafından ezilenlerin iklim değişikliği sonucunda bir kez daha ezilmesini onları “suçlu” statüsüne koyarak pekiştirip kendini güvence altına almaya çalışıyor.

Profesör Gerd Tetzlaff, "Bir ülkenin yoksulluk derecesi arttıkça, dışarıdan gelen olumsuz bir değişikliğin etkisi de o denli büyük oluyor. İklim değişikliği de bir dış etken.Yoksul bir ülke tabii ki aşırı hava koşullarına karşı pek hazırlıklı olamaz ve olumsuz sonuçlarına karşı da kendini pek koruyamaz." diyerek iklim adaletsizliğini ortaya koyuyor.

İklimi değil sistemi değiştir
İklim değişikliğine neden olan kapitalist sistemin ana aktörleri BP, Shell, Exxon Mobil tüm canlıları terörize ediyor. Gerektiğinde silah endüstrisiyle birlikte hareket edip “özgürlük” adına ülkeleri işgal edip insanları öldürerek devamlılıklarını sağlıyorlar. Biz anti-kapitalistler  -küresel ısınmanın başlıca sorumlularından- ABD’nin Irak’ı işgal ettiği tarihten beri eylemlerimizde, esas teröristlerin kâr için yaşamı hiçe sayanlar olduğunu sloganlarımızla dile getiriyoruz.

Sadece ABD değil, var olanların yanına yeni termik santral açmaya hazırlanan Türkiye ve atmosfere  karbon salmaya devam eden diğer ülkeler de küresel ısınmadan ve sonuçlarından sorumlu. İklimi değil sistemi değiştirmek için petrole olan bağımlılığa artık son vererek, nükleer enerjinin temiz olduğu yalanlarından vazgeçerek yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek dünya üzerindeki yaşam için kaçınılmazdır.

Rüzgâr, güneş hemen şimdi!

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası