Yuri Prasad
İklim felaketi yoksul ülke Pakistan’ı vurdu. Muson yağmurlarının aşırı yağışı sonucu oluşan selden 1600 insan öldü. On binlerce insan evlerini terk etti. Selden 17 milyon kişinin etkilendiği tespit edildi. İklim felaketi kadar bu felaketi yaratan düzen de ölüyor. Pakistan egemen sınıfının sel felaketi karşısında aldığı tutum diğer ülke egemenlerinin benzer bir durumda nasıl davranacağını gösteriyor.

Pakistan'ın büyük kısmında yaşanan sel felaketi, 13 milyondan fazla kişinin sağlığını ve güvenliğini tehdit ediyor. Ancak bu felaket karşısında hem Pakistan hükümetinin hem de uluslararası toplumun tepkisi acınacak derecede yetersiz.

Pakistan'ın Afganistan sınırındaki bölgelerinde yaşayan yüzbinlerce insan, zaten uzun zamandan beri ABD ve Pakistan ordusunun "teröre karşı savaş"ından zarar görüyordu.

Şimdi köylerinden geriye kalanların da muson yağmurları yüzünden yok olduğunu gören Pakistanlılar, çamurun ve pisliğin içinde yaşıyorlar.

Şehirleri birbirine bağlayan yollar yıkıldığı için çok sayıda insan yardım çabalarından tamamen izole olmuş durumda. Kurtarma işçileri şu ana kadar Swat Vadisinin üst kesimlerinde mahsur kalan 600 binden fazla kişiye ulaşamadılar. Bu insanların çoğu, ordu ile Pakistan Talibanı arasındaki şiddetli çatışmalar yüzünden mülteci kamplarında yaşıyorlar.

Irmakların ve kanalların taşmasının, Sind'deki Haydarabad ile Punjab eyletinde bulunan Muzaffargarh gibi büyük şehirleri de tehdit edebileceğinden endişe ediliyor. Bu da salgın hastalıkların milyonlarca kişiyi etkilemesi ihtimalini arttırıyor.

Ancak bu haftanın başında, yardım koordinatörleri çok daha acil bir uyarı yayınladılar. Birleşmiş Milletler çalışanları, en basit malzemelerin bile eksikliğini hissettiklerini ifade ediyor. Şiddetli bir temiz su, yiyecek ve sığınaklar için plastik malzeme sıkıntısı var.

Sel felaketinden etkilenen Nowshera Kalan köyünden Sagheer Khan, "Bizi avutmaya çalışan bir polis memuru, bir yerel ya da bölgesel temsilci dahi görmedim. Eğer bir hükümet temsilcisi şimdi -her şey olup bittikten sonra- gelirse taşla kovalanacaktır" diyor.

Batı, Pakistan ordusunu bitecek gibi gözükmeyen bir krediyle destekleme imkanına sahipken, Pakistan'a insani yardımın "yakında gelmesi" bekleniyor.

Pakistan, "militan"larla savaşta gösterdiği yardım için ABD'den yılda bir milyar dolar alıyor. Ama bu hafta ABD hükümeti ilk olarak söz verdiği 10 milyon dolarlık felaket yardımını sadece 25 milyon dolara çıkarmayı başarabildi.

Kaçanlar

Sel yüzünden Shikarpur şehrine kaçanlardan Manzoor Ahmed, Şafak gazetesine, içinde bulduğu durumun katlanılmaz olduğunu söyledi: "Şu anki acınası hayatımız daha acı verici olduğu için sel sırasında ölsek daha iyi olurdu diye düşünüyorum." Ahmed, bütün geceyi bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında soğuktan titreyerek geçirdi.

Yardım operasyonlarının başarısızlığı, birçok Pakistanlı'nın hükümetin öncelikleri konusunda kuşkucu olmasına neden oluyor. Milyonlarca Pakistanlı,  geçen hafta boyunca neden devlet başkanlarının felaketle mücadele etmek için ülkede olmadığını merak etti. ABD destekli Başkan Zardari, ülkesi felaketle boğuşurken İngiltere'de gezip Cameron'un Afganistan savaşına sadakat taahhüt etmekle meşguldü.

Muson yağmurları yılda bir kez olan bir olay ve Pakistan'da 1973'den beri 12 kez büyük sel baskınları gerçekleşti. Buna rağmen, basit koruma altyapısı bile inşa edilmiş değil. Enerji ve Su Bakanlığı'ndan yetkililer, bu hafta içinde birçok projenin sadece kağıt üzerinde var olduğunu söylediler ve inşaa edilen yapıların kalitesinin de standartların altında olduğunu itiraf ettiler. Bu, dünyadaki az sayıda yedi yıldızlı otelden birine sahip olduğuyla övünebilen bir ülkede meydana geliyor.

Anlaşılan o ki, Pakistan'daki sellerin yol açtığı devasa can kaybı, uluslarası egemen sınıfların ana kaygısı değil.

Financial Times gazetesi geçen hafta, Washington'dakilerin Pakistanlı "radikaller"in krizi sömüreceğinden korktuklarını yazdı. Buradaki asıl kaygı, yardım kuruluşlarının radikal İslamcı partiler için bir cephe olarak çalıştığından kuşkulanılması.

Sindh eyaletinin güneyindeki Radikal Jamaat-e-Islaami partisinin başkanı Asadullah Bhutto, "Biz halkımızla birlikteyiz" diyor:

"Pakistan, halkımızın hayatıyla ilgilenmeyen yozlaşmış liderler tarafından yönetiliyor."

Pakistan seçkinleri, ülkedeki en yoksul milyonlarca insanı sefalete ve salgın hastalıklara mahkum ederken, ABD bugün acı çekenlerin yarın onun uydu devletine karşı duracağı konusunda endişelenmekte haklı.


(Onur Devrim Üçbaş, Socialist Worker'dan çevirdi)