Hasan Basri Karabey

Seçim yaklaşırken MHP’li yöneticilerin ve adayların skandal kasetleri ortaya çıkmaya başladı. Kasetlerin barajın sınırında dolaşan MHP’yi barajın altına indirmesi bekleniyor.

Statükonun faşist partisinin barajı geçemeyecek olması statükonun sağcı-solcu bütün sözcülerini endişeye sevk etti. Dün meczup kasetleriyle 28 Şubat’a zemin hazırlayanlar, “yeni CHP”yi dizayn edenler bugün kaset üzerinden siyaset yapmanın ne kadar yanlış olduğunu anlatıyorlar.

İkiyüzlülükleri ortaya çıkıyor

 

MHP kasetleri etkili olacak. Çünkü bu kasetler faşist partinin ikiyüzlülüğünü ortaya seriyor. Oy avcılığı yapmak için erkek egemen sistemin en gerici söylemlerini kullananlar, ahlak zabıtalığı yapanlar, elele tutuştuğu için, uzun saçlı olduğu için, eşcinsel olduğu için insanları hedef gösterenler, dışlayanlar, nefret yayanlar ve hatta onlara saldırılar düzenleyenler şimdi saklanacak delik arıyor. Kaseti çıkanlardan biri “Aileden Sorumlu Başkan Yardımcısı”ydı. MHP iktidara gelse Bakan olacak, kimbilir hangi gerici icraatlara imza atacaktı.

Burjuva siyasetinin temeli ikiyüzlüğe dayanır. Düzen partileri ortasınıfların oyunu almak için“aile, namus” gibi kavramları istismar ederler, onların yöneticileri ise kapalı kapılar ardında topluma anlattıklarının tam tersi bir hayat sürerler. Faşist partiler bu ikiyüzlüğün en uç noktasıdır. Nefret körükler, hedef gösterir, saldırır.

Marks “Manifesto”da Komünistlerin ailenin ortadan kaldırılması talebine ‘ateş püskürenlere’, “Günümüzdeki aile, burjuva ailesi, neye dayanıyor? Sermayeye, özel kazanca. Tam gelişmiş olarak yalnızca burjuvazi için var; ama proleterin ailesizliğe zorlanması ve kamusallaşmış fuhuş bütünlüyor onu” diye cevap verir ve ekler, “Aile ve eğitim üstüne, ana baba ile çocuklar arasındaki kutsal ilişkiler üstüne burjuva söylemleri, büyük sanayi yüzünden proleterlerin tüm aile bağları parçalandıkça ve çocuklar adi ticaret metaına ve çalışma araçlarına dönüştükçe bir o kadar iğrençleşiyor.”

Burjuva siyaseti bu iğrenç ikiyüzlülüğe dayandığı için ve kısmen de herkesin herkese karşı kullanabileceği kasetler olduğu için, düzen siyasetçileri birbirlerinin pisliklerini görmezden gelir, gerekiyorsa üstünü birlikte örter.

Sonuç olarak faşistlerin ikiyüzlüğünün halkın bilgisine sunulması bunları ortaya saçanların niyeti ne olursa olsun hayırlı bir şeydir.

MHP’den kurtulalım

Daha da önemlisi ortaya çıkan ikiyüzlülük MHP’yi parlamento dışında bırakacaksa bu herşeyden daha hayırlı bir gelişme olur. Türkiye’nin MHP gibi bir faşist partiye ihtiyacı yok, ondan kurtulmaya ihtiyacımız var.

MHP 1960’larda sol temelli gelişen sosyal uyanışı baltalamak amacıyla kuruldu, komando kamplarında yetiştirilen faşist katiller aydınların ve demokratların üzerine salındı. 70’lerde Alevi yurttaşlara karşı kitlesel katliamlara girişti. 90’lardan itibaren Kürtlere yönelik kirli savaşın destekçisi ve kirli maşası oldu. Bu partinin nefrete dayanan ırkçı siyaseti siyasi yaşamı kirletiyor. MHP çoğulcu ve özgürlükçü bir siyasi zemin inşa etmenin kalıcı bir barış tesis etmenin önünde en önemli engel olarak duruyor.

Demokrasi sadece özgürlüklerle değil, ırkçı-faşist partilerin yasaklanmasıyla da tanımlanır, tamamlanır. Biz özgürlükçü sosyalistler bu yüzden faşist MHP’nin kapatılmasını, çete ocaklarının dağıtılmasını istiyoruz.

Bunlar ne biçim sol?

Türkiye siyaseti 28 Şubat’tan beri otoriter laikçi, ırkçı ulusalcılık temelinde dizayn edilmeye çalışılıyor. MHP bu cephenin en sağ ayağı olarak görülüyor. Perinçekgiller bunlarla “kızıl elma ittifakları” kurdu. Cumhuriyet gazetesinde “CHP=MHP” ilanları yayınlandı.

Kaset skandallarıyla MHP’nin barajın altına doğru kayması “sol ulusalcıları” ve onların mahcup solcularını endişelendiriyor. MHP’ye sahip çıkmaktan beis duymuyorlar. Bu onların “solculuğunun” sahteliğinin belgelemekten başka işe yaramayacaktır.

MHP’nin pisliklerinin ortaya saçılarak etkisizleşmesi, statükonun engellenemez çöküşünün bir parçasıdır. Özgürlükçü sosyalistler baskıcı, “tek tip”çi statükonun, ulusalcılığın, faşist partinin, militarist bürokratik vesayet rejiminin, Kemalizm’in tarihe karışmasını ileriye doğru bir adım olarak değerlendiriyor. Yetmez ama evet! Ve hatta “afiyetle yiyin birbirinizi”