İlker Karayılan

Kökenleri Sümerlilere kadar dayansa da futbolun modern haliyle ilk kez 19. yy.da Britanya'da oynandığını biliyoruz. Günümüzde bu "oyun"u bu kadar popüler kılan ise her yerde her türlü zeminde oynanabilir olmasının yanı sıra oyun kurallarının da oldukça basit ve az olması.

İlk olarak oynanmaya başlandığı 1840'lı yıllardan itibaren özellikle alt sınıflar arasında revaçta olan futbol her zaman siyasetin ilgisine mazhar oldu ve yakın markajına maruz kaldı. 1870'li yıllarda ise milliyetçilik bir daha hiç çıkmamak üzere futbolun bir parçası haline geldi. İlk "milli maç" 1872'de İngiltere ile İskoçya arasında oynandı.

Savaşlar başlatan oyun

Ayaktopunun içerisine salınan bu zehir tohumu bugün bile ezilenleri bölmeye devam ediyor. Bazen durum öyle bir hal alıyor ki bazen iki ülkenin arasında savaş başlatan futbol (Honduras-El Salvador), yeri geliyor bir ülkenin bölünmesini tetikliyor.

13 Mayıs 1990'da oynanan Dinamo Zagreb-Kızılyıldız karşılaşmasında çıkan olaylar ve Dinamo'nun Hırvat oyuncusu Zvonimir Boban'ın Sırp polise attığı "uçan tekme", Yugoslavya'nın bölünme sürecinin köşe taşlarından birisini oluşturuyor.

Bunun yanında faşist diktatörler de futbolu yer yer "halkı uyutmak" bazen de bir ulusal övünç kaynağı yaratmak için kullanmıştı. Portekizli diktatör Salazar, ülkesinin uzunca bir süre "Fado, futbol ve fiesta" ile idare ettiğini açıklamıştı. Yine İspanya'nın faşist generali Franco da Real Madrid'e açık destek vererek futbol takımının başarısıyla kendisine karşı yükselen tepkileri azaltmayı denemişti. İtalya'da da Mussoli'nin Lazio'ya açık destek verdiği bilinen bir gerçek.

Futbolun dünyanın en popüler oyunu haline gelmesi ise bu basit oyunun içine başka ilişkilerin girmesi ile sonuçlanıyor: Şike.

Futbolda ilk şikenin hangi maçta yapıldığını veya ilk teşvik primini kimin dağıttığı bilmiyoruz ancak bugün gladyatörlerin mücadelesinde şike yapıldığını biliyorsak günümüzün "modern gladyatörleri" arasındaki müsabakalarda da şikenin tarihinin de oldukça eski olduğunu tahmin edebiliriz.

Ancak 1982 Dünya Kupası'nda şike milyonlarca taraftarın gözü önünde gerçekleşti. 25 Haziran günü oynanan Almanya-Avusturya maçı iki takımı da üst tura taşıyacak 1-0'lık Almanya galibiyeti ile sonuçlanmış ve tüm dünyadan bu iki ülkeye tepki yükselmişti.

Uluslararası federasyonlar şikeye karşı sert yaptırımlar uygulasa da bu kararların kimseyi caydırmadığı da ortada. Sadece son 10 yılda İtalya'da iki kere olmak üzere, Portekiz, Belçika, Almanya, Polonya, Brezilya gibi ülkelerde oynanan bazı maçların maniple edildiği ortaya çıkarıldı.

Görünen o ki 3 Temmuz itibariyle sıra "sonunda" Türkiye'ye geldi.

3 Temmuz sabahı muhtemelen Türkiye futbol tarihinin en önemli günlerinden birisi olarak tarihteki yerini alacak. O güne kadar hiç kimse Fenerbahçe gibi Türkiye'nin en önemli takımlarından birisinin başkanının şike iddiasıyla gözaltına alınacağını tahmin edemezdi. Her takımın devlet katında güvendiği ağabeyleri, mafyada ise arkalarını koruyan fedaileri vardı.

Futbolla az çok ilgilenen herkes Türkiye liglerinde oynanan futbolun temiz olmadığını biliyordu. Bu güne kadar "Büyük" takım taraftarlarının en çok sevdiği aforizmalardan birisi "Hükümet düşer bizim takım küme düşmez" idi.

Ağar-Çakıcı-Peker

Galatasaray'ın UEFA Kupası'na ulaştığı dönemde Fatih Terim-Haluk Ulusoy - Mehmet Ağar ilişkisi çok konuşuldu. Bu isimlerden birisi teknik direktör diğeri federasyon başkanı bir diğeri ise derin devlet denilince akla gelen ilk isimdi.

Beşiktaş'ın 2002-2004 arası yakaladığı başarıların arkasında ise Alaattin Çakıcı isimli mafya babasının Beşiktaş menajeri Sinan Engin'in ilişkisinin olduğu konuşuldu.

Fenerbahçe'nin ise Ergenekon çetesi üyesi Sedat Peker ile yakın ilişkilerinin olduğu ise son operasyonla ortaya çıktı.

Görünen o ki her hareketleri günlerce medyada tartışılan bu kulüplerimiz en fazla kapı komşuları kadar temiz.

Futbol, mahalle aralarından çıkan çocukların peşinde koşturduğu meşin toptan öte karanlık ilişkilerin bulunduğu, kara para aklandığı, milyarlarca dolar paranın döndüğü bir sektör. Sektörün başında ise çeteleri besleyen “saygın” işadamları var.

İnternette yapılacak kısa bir aramayla "Büyük" takımlarımız hakkında son dönemde ortaya atılan şike iddialarını okumak mümkün. Son soruşturma ışığında sadece Fenerbahçe üzerine gidilmemeli.  Bütün takımlar soruşturulmalı. Belli ki Fenerbahçe "yakalanan" ilk takım oldu ve iddialar kanıtlanırsa bir sonraki sene (eğer siyaset futbola bir kez daha müdahil olmazsa) muhtemelen bir alt ligde oynayacak.Pandora'nın kutusu açıldı ve futbolseverlerin elinde bir fırsat var. İlk defa futboldan siyaseti, mafyayı ve çeteleri temizlemek için elimizde bir fırsat var. Yapılması gereken "geçmişe bir sünger çekelim ve önümüze bakalım" demek değil geçmişle hesaplaşmaktır. Artık futbolu bir sadece "oyun" olarak görmek imkânsız. Ancak en azından karşılaşma sonuçların 105*68'lik sahada belirlenmesini isteme hakkımız var.