Yusuf Topuzoğlu

Mao Zedung’un önderliğindeki ikinci devrim, devlet kapitalizminin kuruluşu, Tiannanmen Meydanı’nda demokrasi isteyen öğrencilerin ve işçilerin üzerine gönderilen tanklar, küresel kapitalizmin en büyük güçlerinden birine düşen Çin - Yusuf Topuzoğlu, Sosyalist İşçi için hazırladığı yazı dizisinin ilkinde Çin’de olan bitenleri özetliyor. Sonraki sayıda: Yitirilen Devrim 1927

Mao Zedung 35 yıl önce, Eylül 1976'da öldü. Öldüğünde, kurucusu olduğu Çin Halk Cumhuriyeti birçok sosyalist tarafından hem batı kapitalizminin hem de stalinist Rusya'nın alternatifi olarak görülüyordu.

Japonya'nın 1930'larda Çin'i işgal etmeye başlaması koşulları bir anda değiştirdi.

 

Kuomingtang kısa zamanda Japonlara karşı savaşta etkisiz ve yeteneksiz olduğunu gösterdi. Buna karşılık Komünist Partisi'nin Halk Ordusu Japonlara karşı etkili ve başarılı bir savaş yürüttü ve bunun sonucunda etkisi de giderek artmaya başladı.

Japonlar 1945'de yenildiğinde, Çin'de ABD'nin desteklediği Kuomingtang ile Komünist Partisi arasında iç savaş başladı. İç savaşı Komünistler kazandı ve 1 Ekim 1949 günü Mao Zedung, Pekin'de Tiananmen meydanında milyonların karşısına çıktı. "Çin halkı ayağa kalktı" diyordu.

Bu gerçek bir devrimdi, ama bir işçi devrimi değildi. Bu devrimle, emperyalistlerin onlarca yıl boyunca Çin'de sürdürdükleri egemenlik sona erdi. Toprak ağalarının ve büyük burjuvazinin iktidarı yıkıldı. Devrim Çin halkı için muazzam büyük bir adımdı. Ne var ki, Mao'nun söylemine rağmen, devrim köylü ve işçi yığınlarını egemen sınıf haline getirmedi. Toplumu yöneten işçi ve köylü yığınlar değildi.

Yeni hükümet toprak üzerindeki kiraları düşürdü ve toprak reformu yaptı. Ancak Mao, köylülerin "kendiliğinden hareketlerinin" sertçe engellenmesi gerektiğini söylüyordu.

Devrimde işçilerin hiçbir rolü yoktu. Mao, o dönemde işçi sınıfının en çok ve en güçlü olduğu Şanghay'a girdiğinde, "işçilerin ve işverenlerin eskisi gibi çalışmaya devam etmeleri gerektiğini" söylüyordu.

Yeni rejim Kuomingtang yetkililerinin önemli bir kısmını işlerinin başında tutarak kapsadı. 1927'de Kanton'da işçileri katleden Li Chi Sen yeni rejimde Çin Halk Cumhu-riyeti'nin başkan yardımcısı oldu.

Mao, Çin'in bağımsız bir ulusal ekonomi olarak gelişmesini sağlamaya çalışıyordu. Stalin'in 1930'larda Rusya'da yaptığını tekrarlamaya çalışıyordu. Modern bir sanayi ve onu koruyacak modern ve güçlü bir ordu.

Herşey, işçileri ve köylülerin çıkarları sanayileşmeye bağlanmıştı ve rejimin başında devlet bürokratları sınıfı vardı. Yeni toplum devlet kapitalizmiydi.

Kentlerde her şey karnelere bağlandı, grevler yasaklandı. İşçiler özgürce işlerini değiştiremiyordu, iş değiştirmek izne bağlıydı ve ayrıca insanlar bir şehirden başka şehre gidemiyorlardı.

Milyonlarca insanın ucuz emeği Çin'in sahip olmadığı makinelerin yerine kullanılıyordu. Kısacası, Çin sosyalist bir ülke değildi.

Çin hızla büyüyen bir dizi rakip ülke ile yarışmak zorundaydı. Bu nedenle büyümek için büyük hamleler yapıldı. Bunların en önemlisi 1958-60'da gerçekleştirilmeye çalışıldı. Mao tamamlanması mümkün olmayan üretim hedefleri saptadı. Her düzeyde yetkililer bu hedefleri tamamlayamamalarına rağmen kendi üstlerine doğru olmayan bilgiler vererek kendilerini tamamlamış gibi gösterdiler. Üst yetkililer daha üst yetkililere aynı şeyi yaptılar.

Bu politikanın sonucunda oluşan büyük kıtlık ve açlıkta ne kadar insanın öldüğünü kimse bilmiyor. Ama kesin olan bir şey varsa milyonlarca insan hayatını kaybetti. Son zamanlarda yapılan tahminlere göre sayı on milyonları buluyor.
Felaketle sonuçlanan politika egemen bürokrasi içinde çatlaklara ve sert çatışmalara yol açtı. Mao etkisini kaybetti.
1966'da başlattığı "Kültür Devrimi" ile yeniden etkili olmaya çalıştı. Egemen bürokrasi içinde izole edilmişti bu nedenle amacına ulaşabilmek için yığınlara dayanmalıydı. İşçileri hareketlendirmek çok tehlikeli olurdu bu nedenle öğrencilere döndü.

Mao taraftarları Kızıl Muhafız grupları kurmaya başladılar BU gruplar için Mao'nun Küçük Kızıl Kitabı ideolojik beslenmeyi sağlıyordu.

Mao'nun muhalifleri de örgütlenmeye başladılar, onlar da kendi Kızıl Muhafızlarını kurdular ve sonunda ülkenin birçok yerinde iç savaşa doğru gidilmeye başlandı.

Her iki tarafın da kullandığı sosyalizm söylemine rağmen ortada sosyalizme ait hiçbir şey yoktu. Çin muazzam bir dehşet ortamına düşmüştü.

Kültür Devrimi yılları boyunca egemen bürokrasinin birbiriyle mücadele eden kesimlerinin anlaştığı tek nokta işçilerin ve köylülerin sömürülmeye devam edilmesiydi.

Her iki taraf ta ekonomizmi eleştiriyor ve bu arada işçilerin ücretlerini kesiyor, çalışma saatlerini arttırıyor ve iş güvenliğini bütünüyle ortadan kaldırıyordu.

Milyonlar sefalet içindeyken liderler, Mao ve diğerleri lüks bir yaşam içindeydi. Dışa karşı ise Maocu yaşam mütevazi köylü yaşamı olarak sunuluyordu.

Ama sonunda Kültür Devrimi egemen bürokrasinin kontrolünden çıkmaya başladı ve işçiler son derece kötü olan koşullarını değiştirmek için mücadele etmeye başladılar. Grev dalgaları başladı. İlk büyük grevler sanayinin merkezi Şanghay'da ortaya çıktı. Yaygınlaşan işçi mücadelesi birbiri ile mücadele eden egemen bürokrasinin iç mücadelesine son verdi. Egemen sınıf mücadeleyi durdurmak için orduya döndü.

Onbinlerce işçi öldürüldü ve nüfusun yüzde 10'u demek olan 17 milyon kişi kırsal alanlara zorla gönderildi.
Mao'nun 1976'da ölümüne kadar Çin egemen sınıfı içindeki mücadele sürdü. Sonunda Deng Siao Ping'in önderliğindeki ekip silah zoruyla mücadeleyi kazandı. Yeni egemenler iki yıl içinde istikrarı sağladılar. Mao'nun dünya ekonomisinden izole gelişme politikasını terk ettiler. Çin'i yabancı yatırımlara açtılar, Pazar ekonomisine dönmeye başladılar. Bu yeni politikalar gelişmeyi muazzam ölçüde hızlandırdı ama yeni sorunlar getirdi.

Kâr peşindeki köylüler tahıl üretmek yerine sanayide kullanılacak ürünler yetiştirmeye başladılar. Büyük çiftlikler küçük parçalara bölündü ve bunların sonucunda büyük bir tahıl sıkıntısı ortaya çıktı.

Kentlerde ki hızlı sanayileşme ulaşım, konut sorunları yarattı, yeterli ham madde bulunamıyordu. Ve muazzam bir atık sorunu ortaya çıkmaya başladı. Bütün bunlara ağır politik baskı ortamı eklenince 1989'da Tiannenman meydanındaki dev gösteri ortaya çıktı. Mao gibi orduya dayanan Deng Tiannenman gösterisini şiddetle bastırdı ve bürokrasinin egemenliğini pekiştirmeye girişti.

Ekonominin büyümesi ile birlikte kırsal alanda kentlere devasa bir akın başladı ve dev şehirler ortaya çıkarken gelir adaletsizliği hızla arttı. Egemen sınıf ABD ve Çin ile rekabete girişirken işçi sınıfı biryandan daha da yoksullaştı diğer yandan da mücadele etmeye çalıştı. Ne var ki Çin'de işçi sınıfı üzerindeki politik baskı son derece ağır.

Yeni kapitalistler hemen hemen daima eski bürokrasiden çıkıyor ya onların çocukları veya yakın akrabaları ya da bizzat kendileri.