İsrail kurulduğu günden bu yana belki de en derin krizini yaşıyor. Arap devrimleri ile sarsılan Ortadoğu'da hızla yalnızlaşan korsan devlet, içerde emekçi sınıfların sosyal adalet mücadelesiyle karşı karşıya. ABD ise çaresizlik içinde sadık bekçisini korumaya çalışıyor.

Ortadoğu'da güçler dengesi on yıl öncesine göre köklü olarak değişmiş durumda. Bölgenin üç önemli ülkesi, Mısır, Türkiye ve İran İsrail'le karşı karşıya. Mısır ve Türkiye, İsrail'in sadık dostlarıydı. Üçü de ABD'nin ortaklarıydı. İsrail iki sadık dostunu da yitirmiş durumda. ABD ise çaresizce işgal altında tuttuğu topraklarda ayakta kalmaya çalışan İsrail'i savunuyor.

Ortadoğu devrimleri statükoyu parçaladı

Irak ve Afganistan yenilgilerini yaşayan, Libya'da devrimi kirletip her şeyi eline yüzüne bulaştıran, Suriye karşısında ise edilgen bir konuma düşen ABD emperyalizminin bölgedeki gerileyişi, İsrail devletinin de gerilemesine yol açıyor.
ABD gerilerken Arap halkları ayağa kalktı. Tunus ve Mısır devrimleri ile başlayan sarsıntı ilk başta İsrail'i vurdu.
Mısır devrimiyle iktidardan alaşağı edilen Hüsnü Mübarek'in rejimi İsrail devletinin en yakın dostuydu. Devrimi yapan halk Filistin üzerindeki ablukanın son bulmasını ve Refah sınır kapısının açılmasını isterken, yönetimi elinde tutan Mısır ordusu tüm kaçma çabalarına rağmen İsrail'le çatışır duruma geldi.

Beş Mısır askerinin İsrail askerileri tarafından öldürülmesini izleyen olayların sonunda binlerce insan Kahire'deki İsrail elçiliğini bastı.

Sadık dostlar düşman oldu

İsrail'in varolmasını borçlu olduğu bir ortağı Mısır ise diğeri de Türkiye. Kurulduğu günden bu yana korsan devleti tanıyan ve bölgede birlikte davranan TC ile İsrail şimdi karşı karşıya.

2009'da Davos'ta 'one minute'le başlayan restleşme 2010 Mayıs'ında Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara'ya İsrail komandolarının saldırması sonucu doruğuna çıktı. 9 aktivistin katledilmesini izleyen süreç, İsrail'i aklayan Birleşmiş Milletler raporunun gündeme gelmesiyle tam bir kopuşa gitti.

Türkiye halklarının çoğunluğu zaten İsrail zulmüne karşı Filistin direnişini destekliyordu. İlk kez bir TC hükümetinin İsrail ile ilişkileri koparmasını, askeri tehditler izliyor. Düne kadar Türk hava sahasında eğitim uçuşları yaptıktan sonra Gazze'yi bombalayan İsrail ordusu şimdi Akdeniz'de TC ordusu ile kapışmayı ele alıyor.

İsrail'in karşısında artık sadece İran yok, Mısır ve Türkiye'de var.

İçerde sınıf mücadelesi

Arap Baharı, sosyal adalet talebiyle gündeme gelmişti. İsrail egemen sınıfı tarafından düşman olarak görülen Arapların ayağa kalkışı, İsrail halkının da sokaklara dökülmesine yol açtı.

Artan kiraları ve hayat pahalılığını protesto eden öğrenci aktivistler İsrail'in başkenti Tel Aviv'in ünlü Rothschild Bulvarı'na çadırlar kurdu. 40 gün sonra, Ağustos'un ilk Cumartesi gecesi sokaklara dökülen 450 bin İsrailli Netanyahu hükümetini istifaya çağırdı ve sosyal adalet istedi.

İsrail'in nüfusu 7.5 milyon. Sosyal adalet gösterileri aynı oranda Türkiye'de gerçekleşseydi, 5 milyon insanın sokağa çıkmasından söz edecektik ki bu muazzam bir rakam.

Kendilerini mevcut siyasi partilerin hiçbirine yakın görmeyen ve "Yeni İsrailliler" olarak adlandıran kitle hareketi zenginliğin küçük bir azınlık elinde toplanmasına karşı çıkıyor.

Dünya borç kriziyle çalkanırken, krizden etkilenmeyen ve büyümeye devam eden İsrail ekonomisinden pay almak isteyen halkın talepleri, her fırsatta İsrail'in güvenlik sorunlarını bahane eden ve en önemli ekonomik kaynakları devasa savunma bütçelerine yediren Netanyahu hükümetini köşeye sıkıştırıyor.

Netahyahu tıpkı Esad gibi "reform" sözü verse de bu sözün oyalamadan başka bir anlam taşımadığı görülüyor ve halk hareketi İsrail hükümetini devirerek yolunda ilerleyebilir.

Bu son derece önemli: İsrail ırkçı bir toplum. Her bir İsrail vatandaşının desteği olmaksızın korsan devlet ayakta kalamaz.

İsrail'deki yeni hareket mevcut bölüşüm ilişkilerini sorgularken ırkçılığın yapıştırdığı dokuyu parçalayabilir. "Vaad edilmiş topraklar"da güvenliksiz ve geleceksiz yaşamayı reddeden İsrail işçi sınıfı işgalci devletin varoluş temellerini sorgulmaya yönelebilir. Irkçı bir toplumda bile sınıf mücadelesinin yasaları işlemeye devam ediyor.

İngiliz emperyalizminin desteğiyle 1948'de Filsitin topraklarına kurulan, yıllar boyunca işgalini adım adım genişleten, 1967'de Arap devletleriyle savaşan ve kazanan, Ortadoğu'nun ürkütücü gücünden artık kimse korkutmuyor.

ABD'nin ekonomik yardımıyla ayakta duran ve yine ABD emperyalizminin verdiği silahlarla Ortadoğu'da bekçilik yapan İsrail devletinin yenilmesi demek Ortadoğu'da emperyalizmin krizi demektir ki Obama yönetiminin ne sadık bekçisinden ne de Arap halklarından vazgeçemeyen tutarsız politikası bu krizin başladığını gösteriyor.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası