Egemen sınıflar anlaşılır bir biçimde Ortadoğu Devrimleri’nin bittiğini anlatıyorlar. Onlar dehşet içinde Ortadoğu’da başlayan hareketin hızla her tarafa yayıldığını, dünyanın her yerinde işçi ve emekçileri kazanmanın mümkün olduğunu gösteren bir örnek olarak cesaretlendirdiğini görüyorlar ve bundan ölesiye korkuyorlar.

Tahrir, Wisconsin grevcilerini, Wall Street işgalcilerini, İspanya’da Öfkeliler hareketini, İngiltere’de önce göçmen ve azınlık gençlerin isyanını ardından genel grevi, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve daha bir çok ülkede grevleri, genel grevleri etkiliyor.

Mısır’da seçimlerden kısa bir süre önce hareket yeniden Tahrir Meydanı’na çıktı. Yüzbinler askeri yönetimin çekilmesini talep ediyor. Seçimlere rağmen yönetimden çekilmeyeceğini ilan eden Mareşal Tantavi’nin başkanlığındaki askeri yönetime karşı Tahrir seçimler gerçekleşirken de sürüyordu.

Tahrir hareketinin yanı sıra Mısır işçi sınıfı ilk kez devletten ve egemen sınıflardan bağımsız örgütleniyor.

Öte yandan seçimlerde Müslüman Kardeşler’in Özgürlük ve Adalet ve Selefilerin İslamcı Nur Partisi oyların çoğunluğunu alarak çıkıyorlar.
İşte tam bu noktada ulusalcı, laikçi sol Mısır’da devrim olmadığını anlatmaya başlıyor.

Ulusalcı sol devrimi esas olarak Stalin’den öğrendiği için devrimi siyasi partinin eylemi olarak görüyor ve Mısır’da bunu bulamıyor. Öte yandan 60 yıl sonra bu ülkede ilk kez parlamento seçimlerinin yapılabilmiş olmasının öneminin de görmüyor.

Süreç

Devrimler bir an olduğu kadar bir süreç.

Rus Devrimi 1905 ile 1917 Şubat ve ardeından 1917 Ekim Devrimleri’ne kadar süren bir süreç. Yani 12 yılda tamamlandı.

1905 Devrimi Rus işçi sınıfını eğitti, önünü açtı. 1917 Şubat Devrimi’nde işçi sınıfı 1905’in derslerini hatırlıyordu ve yolunu daha kolay açtı.

9 ay sonra ise 1917 Şubat Devrimi’nin derslerini kullanarak Ekim Devrimi’ni gerçekleştirdi.

Almanya’da devrim 1918’in son günlerinde başladı ve 7 yıl sürdü. Alman işçi sınıfı, dünyanın en örgütlü, en bilinçli işçi sınıfı önderliğinin ihaneti ile sürecin sonunda yenildi. Daha devrimin ilk günlerinde devrimci önderliğini yitirdi. Rosa Lüksemburg ve Liebknecht öldürüldü.

Mısır işçi sınıfı bütün Ortadoğu işçi sınıfı ve halkları gibi büyük bir karanlığın içinde ayaklandı.

60 yıllık baskı düzeninin içinde önce Tunus ardından Mısır halkı ayaklandı. Halkın tek ve basit bir isteği vardı: Diktatörler gitmeli. Nitekim her iki devrim de başarılı oldu ve Bin Ali ve Mübarek gitti.

Emperyalistler  ve yerli egemen sınıflar baştan diktatörleri tam anlamı ile desteklerken hareketin gücü karşısında gerilediler ve aşağıdan yükselen bu hareketin taşıdığı tehlikeleri görerek diktatörlerin gitmesini ama yerlerine gene emperyalizme, egemen sınıfa bağlı eski rejimin unsurlarının geçmesini sağladılar.

Tunus ve Mısır’da hem gösterilerle, hem de seçimlerle halk eski rejimi temizliyor.

Ancak, asıl önemlisi halk bu süreçte öğreniyor. İçinden çıktığı karanlığı unutuyor ve öğreniyor, yeni deneyler biriktiriyor.

Büyük yığınlar eylem içinde ve sadece eylem içinde öğrenir. Tunus’ta, Mısır’da ve diğer Arap ülkelerinde de bu süreç işliyor.

İşçiler bağımsız örgütlenmenin önemini kavradılar ve bağımsız sendikalar kuruyorlar. Ekonnomik taleplerin yanı sıra siyasi talepler yükseltiyorlar.

Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da işçiler ve emekçiler çalıştıkları işyerlerindeki eski rejime bağlı yöneticileri kovuyorlar.

Tunus ve Mısır’da öğretmenler ve öğrenciler müfredatı birlikte yeniden oluşturuyor

İslamcılar

Ulusalcı sol laikçi bir bakışla Tunus, Fas ve Mısısr’da seçimleri İslamcı partilerin kazanmasını bir kanıt olarak kullanmaya çalışıyor.

Diktatörlük rejimleri altında solun an örgütleri diktatörlüklerle işbirliği yapınca gelişen İslamcı örgütler oldu. Ayrıca 1989’da Doğu Bloku’nun çöküşü de dünyanın her yerinde olduğu gibi Arap dünyasında da solun çökmesine yol açtı.

Bu durumda İslamcılar seçimleri kazanıyorlar.

Öte yandan İslamcılar her yerde eski rejimin kalıntıları ile anlaşıyorlar ve öne çıkmalarında bu da bir faktör.

Ancak İslamcıların seçim zaferleri bu ülkelerde ki devrimleri karalamanın bir aracı olamaz.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Tunus ve Mısır başta olmak üzere Arap dünyası büyük bir değişim yaşıyor. Baskıcı rejimler kaçınılmaz olarak yıkılıyor. Yığınlar güçlerini farkına varıyor.

Arap dünyasında artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.

Gelecek işçilerin mücadele ve örgütlenme düzeylerine bağlı. Bize düşen ise onlara destek olmak.