Reşit ELÇİN
23 Ekim ve 10 Kasım’da Van'da gerçekleşen depremler yüzbinlerce insanın şehri terk etmesine yol açtı. Resmi rakamlara göre bu sayı 500 bin civarında ve kaçış hala sürüyor.

Çevre ve Şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar, Van'daki depremin en fazla 100 bin kişiyi etkilediğini, bu 100 bin kişi için Van ilinin afet bölgesi ilan edilemeyeceğini, Başbakan Erdoğan ise afet bölgesi ilan edilmesi durumunda en ufak bir çivi çakılması bile söz konusu olamaz demişti. Son tespit doğru!

Ancak bu sözler durumu açıklamı- yor, çünkü Van Ticaret ve Sanayi Odası ilk depremden 2 hafta sonra şehri terk edenlerin sayısını 370 bin olarak açıklamıştı. 2. depremin ardından ise kaçışlar hızlandı ve devlet bazı vatandaşları Batı’daki tesislere yerleştirmeye başladı. Yani depremden direk etkilenenlerin sayısı 100 bin değil 100 binler. Diğer yandan Başbakan’ın söyleyemediği ise şu; Van afet bölgesi ilan edilirse kimse bir çivi bile çakamayacak, çünkü bütün çivileri devlet çakacak.

1959 yılında çıkartılan Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afet bölgesi ilan edilen yerlerdeki tüm uygulamaları sınırları dahilinde belediyeler üstleniyor, yapılacak ödemeler ve harcamalar borçlandırmaya tabi tutulamıyor. Bu demek oluyor ki yıkımlar da dahil tüm masrafları devlet karşılıyor.

Bu durumda en can alıcı soru Van neden afet bölgesi ilan edilmedi. Yani, ilk depremden sonra yardımların ulaşımı, dağıtılması gibi durumlarda Van Belediyesi’ni bir araç olarak görmeyen, dışlayan, yanlış bilgiler vererek halkın gözünde belediyenin itibarını düşürmeye çalışan devlet, Van'ı neden afet bölgesi ilan etmedi?

Bu sorunun en açık cevabı, Türkiye Cumhuriyeti devleti işgal ettiği toprakların yönetimini aynı demokratik özerklik talebinde olduğu gibi Kürtlere vermek istemiyor.

Devlet, Van halkını siyasi rakibi olarak gördüğü BDP'ye karşı kışkırtıyor. Bölgeye gelen tüm çadırlara el koymasına rağmen kriz masasından çadır talep eden insanları belediyeye yönlendiriyor. Türk gazeteciler ise açık olan hastane sayısını bilmediği için belediye başkanını suçluyor.

Bu durum devlet algısının değişmeye başladığı Kürdistan'da geçmişe dönüş sinyallerinin dile getirilmesine yol açtı. Son zamanlarda işlediği savaş suçları, 6 yaşındaki çocukların göz altına alınması ve Van'ı sırf Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafya olmasından ötürü afet bölgesi ilan etmemesi Kürtlere yönelik sistematik ayrımcılığın devam ettiğini gösteriyor.