Sosyalist İşçi yayına hazırlandığı sırada Kandil'de devlet ile PKK arasındaki görüşmelerin sürdüğü, ateşkes için anlaşma sağlandığı haberleri basına sızdırılmıştı. Ne hükümet ne de PKK bu haberi yalanladı.

Bir süre önce medyaya sızdırılan PKK-devlet görüşmesinin tutanakları da "terörist" denilen PKK'nin liderliği ile Başbakan'ın doğrudan temsilcileri arasındaki görüşmelerin Kürt sorununda çözüm aşamasına ne denli yaklaştığını ortaya koymuştu.

Barışa ve çözüme bu denli yakınken ölümler devam ediyor. Ordu operasyonlarından vazgeçmiyor, böylece çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor. PKK ile pazarlık masasına oturan hükümet rakibini zayıflatmak için generallere destek veriyor. Askeri yöntemlerle PKK'nin yok edilmeyeceği ortadayken AKP hükümet paralı askerlerden oluşan özel ordu kurmak istiyor. "KCK operasyonları" adı altında BDP'lilerin sudan bahanelerle tutuklanması ise çatışmaları kışkırttığı gibi barış için zemini de ortadan kaldırılıyor.

İşçiler ve yoksullar barışa destek vermelidir

Türkiye işçi sınıfının PKK ile savaştan bir çıkarı yoktur, barıştan çıkarı vardır. Kürt halkına karşı cepheye sürülen ve ölenler zenginlerin değil yoksulların çocuklarıdır. 27 yıldır milliyetçiliği körükleyerek, Kürt ve PKK gerçeğini gizleyerek, Batı'da yalayan emekçileri savaşı desteklemeye ikna eden devlet ölümlerin ve yoksulluğun sorumlusudur.

Sosyalistlerin görevi Batı'da yaşayan işçilere ve yoksullara barışın ne denli acil ve gerekli olduğunu anlatmaktır. 12 Eylül referandumunda çözüm için PKK ile devletin masaya oturmasına 'yetmez ama evet' diyen yüzde 58 barışa ve çözüme hazırdır. Devrimci sosyalistler, hükümet ve destekçilerinin Kürt hareketine karşı kışkırttığı milyonlara seslenmeli, gerçekleri ortaya koymalıdır.
Barış mutlaka sağlanacak. Kürt sorununda siyasi çözüm kaçınılmaz olarak kendini ortaya koyacak. Ancak bunu bir an önce olması gerek.

Barış ne kadar çabuk gelirse, ölümler o kadar çabuk engellenebilir.

Barış sürecini sabote edenleri durdurmalıyız. Savaşın dilini hâkim kılmak isteyenleri susturmalıyız.

Kürt halkı özgür olmadıkça Türkiye işçi sınıfı da özgür olamaz.

Savaş sürdükçe kaybeden yönetenler değil biz olacağız.

  • "KCK operasyonları" son bulsun! Tutuklu BDP'liler serbest bırakılsın! Terörle Mücadele Kanunu bir an önce kaldırılsın!
  • Devlet ve PKK arasında yapılan görüşmeler, açık müzakerelere dönüşsün! Barış sürecinin bütünü halklara açıklansın!
  • Askeri operasyonlar son bulsun, ordu kışlasına dönsün!
  • Vergilerimiz savaşa değil yeni iş imkânları yaratmak, yeni hastaneler ve okullar yapmak için harcansın!
  • Yeni anayasada Kürtlerin hakları tanınsın!
  • Savaşa hiç gerek yok! Eşit kardeşlik, mutlak adalet, onurlu bir barış Türkiye işçi sınıfının çıkarınadır!

 

Savaşın faturasını bize ödetiyorlar

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Ağustos ayında yaptığı açıklamada savaşın en önemli ekonomik kaynakları yuttuğunu itiraf etti: "1984-2011 arasında "terörle mücadele" için doğrudan yapılan harcamalar 300 milyar dolar, dolaylı harcamaların ise 700 milyar Dolar, toplam maliyetin 1 trilyon Dolar."

Türkiye'de milli gelirin yüzde 2,7'si "savunma harcamaları" adı altında silaha ve savaşa aktarılıyor. Kürt sorununda çözümsüzlükle geçen 27 yıldır bu durum hiç değişmedi.

Bütçelerde Milli Savunma Bakanlığı'na aktarılan payın yanı sıra bütçe dışında birçok kaynakta savaşa aktarılıyor.

Savunma Sanayi Destekleme Fonu bu kaynakların başında geliyor. Her işçinin ücretinden alınan gelir vergisinin yüzde 5'i "savunma harcamalarına" aktarılıyor. Türkiye'de toplam vergi gelirlerinin yüzde 70'ini ödeyen emekçiler savaşı da finanse ediyor.

Tabi bununla bitmiyor. Akaryakıttan alınan verginin yüzde 5,8'i, içki ve sigaradan alınan ÖTV'nin yüzde 10'u, şans oyunlarından elde edilen paranın önemli bölümü de savaşa aktarılıyor.

Çocukları ölüme gönderilen Türkiye işçi sınıfı ve yoksulları, savaşın faturasını da ödüyor. Vatan millet nutuklarıyla savaşın devam etmesini isteyenler, generallerin ve silah tüccarlarının çıkarlarını savunuyor. Savaş demek yoksulluk demektir. Barış, sadece ölümleri engellemekle kalmayacak, milyonlar için insanca bir yaşamı da mümkün kılacaktır.


Skorsky ya da F-35 değil 4 milyon kişiye iş

Türkiye son beş yılda 2,7 milyar dolarlık silah ithal etti. 3,5 milyar dolarlık Skorsky anlaşması 5 yıldır harcanan parayı geride bıraktı.
Skorsky savaş helikopterleri PKK'ye karşı savaşta kullanılıyor.

Şubat ayında hükümet 3,5 milyar dolarlık Skorksy için anlaşma yaptı. Bu öylesine büyük bir anlaşma ki dünya medyasında geniş biçimde yer aldı.

AKP hükümeti ayrıca karanlık silah şirketi Lockheed Martin'le anlaşarak 116 tane F-35 savaş uçağı anlaşmasını da imzaladı. F-35'lere 15 milyar dolar harcanacak.

Türkiye'yi silahlanma listesinde daha da tepelere taşıyacak bu adımlar Türkiye işçi sınıfının daha da yoksullaşması anlamına geliyor.
109 savaş helikopterinin maliyeti Türkiye'deki 19 milyon ailenin evinden 185 doların çıkacağı anlamına geliyor. 3,5 milyar dolar savaş helikopterlerine değil halk için harcansaydı bu çok şeyi değiştirirdi. Bu parayla 4 milyon kişiye 1 yıllık iş imkânı sağlanabilirdi. 550 yataklı 35 hastane yapılabilirdi.