Can Irmak Özinanır
2011 yılının 25 Ocak günü Tahrir Meydanı'nı doldurmaya başlayan kitleler, 11 Şubat'ta Mübarek'i istifa ettirdiler, yerine Silahlı Kuvvetler Askeri Konseyi iktidara el koydu ancak geniş kitleler bir kere değişimin yolunu öğrenmişlerdi artık.

25 Ocak, devrimin birinci yılıydı. Yüz binlerce insan yeniden Tahrir Meydanı'na çıktı. Sokaklar bu kez Askeri Konsey'e karşı sloganlarla yankılandı. Mübarek gittiği günden bu yana sokaklar, fabrikalar ve işyerleri hiç durulmadı. 25 Ocak'ta ise bir kere daha ortaya çıktı: Devrim sürüyor ve yakın bir zamanda bitmeyecek.

Tahrir'e değil iktidara bakanlar

Bazıları süreç başladığından beri inatla Mısır'da bir devrimin olmadığından söz ediyorlar.  Çünkü Tahrir'e baktıklarında kızıl bayraklı, şeflerinin emrinden çıkmayan, disiplinli bir ordu göremiyorlar. Fabrikalarda, işçilere devrimin olduğunu deklare eden duyurular yapan subaylar yok Mısır'da... Mısır'da tarihi aşağıdakiler yapıyor. Doğal olarak devrimi sadece kendi kafalarındakinden ibaret sanan, çoğunluğu Müslüman ve tamamı Araplardan oluşan kitlelerin tarih yaptığını görenler, gördüklerinden ürküyor.

Henüz devrimin ilk günlerinde Mısır'daki ayaklanmayı emperyalistlerin oyunu olarak niteleyenler,  Mübarek'in devrilmesinden sonra Askeri Konsey'in iktidarını mazeret göstererek devrim olmadığını söylemeye devam ettiler.  Seçimler Hürriyet ve Adalet Partisi'nin kazanmasını da İslamcıların zaferi olarak görüp, devrim yok dediler.

Bu anlayışın temel sorunu, sürekli iktidara bakıyor olması... Aşağıda, Tahrir Meydanı'nda, fabrikalarda neler olup bittiği umurlarında değil. Varsa yoksa iktidarda olana bakıyorlar. Kimi zamansa iktidardaki diktatörleri "ilerici" görüyorlar.

Devrimin nedenleri

Mısır'da devrim birkaç CIA ajanının kışkırtmasıyla falan gerçekleşmedi. Devrimden önce kendisini Tahrir'deki gibi ifade etmese de Mübarek rejimine karşı uzun süreli bir direniş vardı. Mübarek'in İsrail'le ve ABD'yle olan işbirliği Mısır halkının büyük bir çoğunluğu tarafından öfkeyle karşılanıyordu.

Mısır halkı Mübarek'in neoliberal politikalarıyla fakirleştirilmişti. Mübarek'in etrafında mevzilenen bürokratlar kârdan büyük bir pay alırken, Mısır halkının büyük bir bölümü günde 2 doların altında bir gelir seviyesiyle yaşamaya mecburdu. 2007-2008'de yaşanan gıda krizi etkilerini Mısır'da ciddi bir şekilde gösterdi. Gıda fiyatlarının bir anda artması Mısır'ın en büyük tekstil fabrikasının bulunduğu Mahalla bölgesinde işçilerin direnişini tetikledi. 2007-2008 grevleri devrimin provası gibiydi.

Mübarek rejiminin muhaliflere dönük baskı ve sindirme politikasının artık dayanılmaz boyutlara varmış olması da huzursuzluğun önemli sebeplerinden birisiydi. Mübarek'e bağlı polisler ve askerler, muhalifleri kaçırıyor, akıl almaz işkencelerden geçiriyordu. Mısırlı muhalifler, devlet baskısını delerek internette bloglar aracılığıyla fikirlerini paylaştıkları, direnişleri örgütlemeye çalıştıkları zengin bir tartışma alanı oluşturdular. Bunu, bloggerların tutuklanması izledi. 2010 yılında genç, işsiz bir bilgisayar programcısı olan Halit Sait'in gözaltında korkunç işkencelerle öldürülmesi ve görüntülerin internete sızması özellikle gençlikte müthiş bir öfke dalgası uyandırdı.

Devrimin kazanımları

Mısır Devrimi'nin ilk dalgası Askeri Konsey'in, diktatör Mübarek'ten vazgeçmesi ve sistemin bir parçası olan ordunun yönetime el koyması ile sonuçlandı ancak bu sonuç devrimin bittiği anlamına gelmiyor. Mübarek devrildiği günden beri tabandaki basınç Askeri Konsey'i de pek çok adım atmaya zorladı. Öncelikle, Filistin'e uygulanan kuşatmanın önemli bir noktası olan Refah Sınır Kapısı açıldı.

25 Ocak Devrimi sırasında halka saldıran polislerin ve başta da olayların sorumlusu Hüsnü Mübarek'in yargılanması talebi yeterli derecede olmasa da karşılık buldu. Mübarek ve oğulları tutuklandı, eski içişleri bakanıyla birlikte yargılanmaya başladılar.

En önemli gelişmelerden birisi Mısır'da seçimlerin yapılmasıydı. Elbette Askeri Konsey'in iktidarı bitmeden yapılacak bir seçimin çok büyük bir anlamı olmadığı açık ancak bu, Askeri Konsey'in sınırlı da olsa demokrasi talebi yönünde adım atmak zorunda olduğunu gösteriyor.  Askeri Konsey'in yönetimine karşı olan başta Devrimci Sosyalistler olmak üzere pek çok kesim ise seçimleri boykot etti. Askeri Konsey'le işbirliği yapan Müslüman Kardeşler'in tabanı ise bölünüyor. Son olarak ise 25 Ocak'ta Askeri Konsey, pek çok tutukluyu serbest bıraktı.

Devrimde işçi sınıfının rolü

Mısır Devrimi'nin gelişiminde işçi sınıfı kilit bir rol oynadı. Büyük kitle gösterilerine rağmen iktidardan el çekmeyen Mübarek'e, ancak yaygın genel grevlerin başlaması sonucunda iktidardan el çektirilmişti.

Kısa bir süre içinde bir araya gelen bağımsız sendikalar, gün geçtikçe daha da genişleyen bir bağımsız sendikalar konfederasyonu oluşturdu. Devrimi derinleştiren eylemlerin büyük bir çoğunluğu işçilerden geldi. Mahalla'daki tekstil fabrikalarından, Kahire'de bulunan hastanelere kadar dinmek bilmeyen bir grev dalgası Mısır'ı kapladı.  Sosyal adalet, ücretlerin yükseltilmesi,  özelleştirilen şirketlerin yeniden kamulaştırılması, iş güvencesi ve sendika yasası gibi ekonomik taleplerle yola çıkan işçi hareketi, aynı zamanda askeri yargının sona ermesi, eski rejime ait kurumların dağıtılması gibi siyasi talepler de öne sürüyor. İşçi hareketinin devam etmesi sosyalistlerin de hareket içinde daha güçlü bir noktaya gelmelerini sağladı.

Tahrir, küresel bir isyan çağrısıdır

Dünyanın dört bir yanında krize karşı direnenler; İspanya'daki Öfkeliler, Yunanistan'daki grevciler, ABD'deki Wisconsin işçileri ve Wall Street İşgalcileri Tahrir'e selam yolluyor.

25 Ocak'ta Askeri Konsey'in istifasını isteyen kitleler, kazanmanın yolunu bir kez öğrendikten sonra devrimi sürdürmeye devam ettiklerini bir kez daha gösterdiler. Aynen Ey Meydan şarkısındaki gibi:  "Meydan bir dalga gibidir, kimi içindedir, kimi büyüsüyle büyülenir… Dışarıdakiler der ki bu bir kargaşadır". Bırakalım kimileri kargaşa anlatmaya devam etsinler, biz devrim dalgasıyla dayanışmayı büyütelim!