Sosyalist İşçi 284 (2 Haziran 2007)

 

Sayfa 3 :


BAŞYAZI
Sol ve demokrasi
Seçimlerle birlikte ilginç bir dizi gelişme yaşanmaya başlandı. Bir yandan “bağımsız adaylar” ya da “ortak adaylar” adlı kampan-yalar var. Sağda solda toplantılar yapılıyor. Bu toplantılara katılan her türlü bağımsız fenalıklar geçirerek toplantılardan ayrılıyor. Çeşitli, irili ufaklı (ama aslında hepsi son derece küçük) örgütün temsilcisi ise 60’mı, 70’mi aday çıkaralım diye aralarında konuşuyorlar.
Bu toplantılara katılan sol grupların temsilcileri ülke çapında adaylar çıkarmayı düşünürken ne adına, ne için ve hangi yetki ile aday çıkardıklarını tartışmıyorlar.
Burjuva partileri liderler sultası olarak eleştirilir. Liderler bütün adayları belirler o partilerde. Solda daha kötüsü yaşanıyor. Üye sayısı 30-40 veya 200-300 olan siyasi gruplar 60-70 aday çıkarmaktan bahsediyorlar. Hareket, emekçi sınıflar, toplumsal muhalefet onların umurunda değil. Gösterilerde yer alan 10 binler hiç akıllarına bile gelmiyor.
3 Aralık 2002 seçimlerinden önce bu toplum şaşkındı. Bir arayış içindeydi. O güne kadar oy verdiği siyasi partilerden kopmuştu. Nitekim seçimlerde bütün eski partiler yıkıma uğradılar. O koşullarda sol bir birlik sağlayarak basit, anlaşılır ve emekçilerin ilgisini çekecek bir programda anlaşabilseydi önemli bir alternatif olabilirdi. O gün bu fırsat kaçırıldı.
Şimdi tüm sol bağımısız adaylar çıkarmayı ve parlamentoya girmeyi çözüm olarak görüyor. Kimse solun gücünü hesaplamıyor. En iyimser hesaplarla bile solun gücü ülke çapında 250-300 bini geçmiyor. Bu güçle parlamento seçimlerinde iddialı bir varlık göstermek mümkün değil. Ama kimin umurunda?
Seçim başarısının tek bir şansı var. DTP oyları. O oy gücünün arkasına gizlenince solun çarpıcı zayıflığı gözükmüyor. Hesaplar burada yapılıyor. Herkes DTP’nin arkasına gizleniyor. DTP’ye birşey katmadan ve belki de onu zayıflatarak ittifak kurulmaya, birlikte seçimlere girilmeye çalışılıyor.
DTP ise haklı olarak kendi gündemine sahip. Bu gündem Türk emekçilerinin, sosyal hareketlerinin gündemi ile bir ve aynı değil. Ama kimin umurunda?
Bu seçimlerde başka bir hava daha var. Şimdi kimilerini milletvekili olma heyecanı sardı. Onlar için hayırlı olsun...
Hareket içinde yer alan gençler. Onların kendi politik ifadelerine acilen gerek var. Tarih derinliklerinde yaşayan, sosyal muhalefetten bütünüyle kopuk eski, stalinist sol ile birlikte yürümek mümkün değil. Yeni bir politik oluşuma, hareketi inşa eden, sosyal hareketlerin önünü açan, yeni liberalizme, ırkçılığa, milliyetçiliğe, yurtseverliğe, savaşa, cinsiyetciliğe karşı kampanyalarla mücadele eden bir politik oluşuma ihtiyaç var. Antikapitalist bir siyasal oluşum gerekli.
Böyle bir oluşumu bu seçim kampanyasının içinde de örmek gerekiyor. Bir dahaki sefere bugünkü çaresiz durumda kalmayacağız


Cumhuriyet Halkçı Parti
Ne cumhuriyetçi, ne halkçı, ne de sol
Cumhuriyet Mitingleri’nin çağrıları sonucunda yakın zamana kadar “birleşmemiz mümklün” değil diye ortalarda gezinen CHP ve DSP seçim ittifakını gerçekleştirdi.
İki partinin seçim ittifakı oldukça zor oldu. DSP saflarında CHP’ye ve asıl olarak da haklı bir biçimde Baykal’a karşı gösterilen güvensizlik çok açıktı.
Ne var ki son seçimlerde yüzde 1.22 oranında oy alan DSP’nin bütün böbürlenmesine ve bütün mali kaynaklarına rağmen bu oranı arttıramadığı ortada.
Son seçimlerde yüzde 19.41 oranında oy alan CHP’nin de oy oranını arttıramadığı ve hatta düşürdüğü söylenmekte. Bu durumda her iki parti de birbirlerine şiddetle muhtaçlar.
Baykal’a duyulan güvensizlik, DSP kasalarındaki muazzam mali kaynaklar bu partinin CHP’ye katılmasını engelledi. O kadar ki partinin Genel Başkanı Zeki Sezer aday dahi olmuyor. Çünkü aday olursa istifa etmek zorunda ve o vakit partinin başına kim geçer ve mali olanaklara ne olur?
CHP ile DSP arasındaki görüşmeler sürerken Rahşan Ecevit yayınladığı bir bildiri ile ittifakın temellerini belirledi.
Rahşan Ecevit “milli bir ekonomik program” istiyor, “bölücülerin sürdürdüğü kimlik tartışmalarının önüne geçilmesini” istiyor.
Ecevit iki partinin bugünkü hamuruna çok uygun bir başka tespit daha yapıyor ve “Ne mutlu Türkim diyene doğrultusunda hareket edilmesini” istiyor.
Ecevit’in bir başka tespiti/isteği ise “yabancılara toprak satışının durdurulması.”
Rahşan Ecevit’in bu bildirisinin talepleri Cumhuriyet Mitingleri’nin de temelini oluşturuyor.
CHP ve DSP’ye oy verenler solda yer aldıklarını düşünüyorlar. “Cumhuriyeti savunmayı” sol bir tutum olarak görüyorlar.
Gerçekten de saltanata karşı Cumhuriyei savunmak gerekir ama bugün saltanat isteyen ve padişahları geri çağıran yok. Cumhuriyeti savunduğunu söyleyen CHP ve DSP liderlikleri aslında demokrasiye karşı tutum alıyorlar. darbeyi destekliyor, ona taban oluşturuyorlar.
Bu iki partinin liderliklerinin artık ne solculukla ne de demokrasi ile bir iliş-kisi kalmıştır. Her iki parti de hızla aşırı sağcı eğilimlere, milliyetçiliğe ve ırkçılığa kaymaktadır.
Bugün yeni liberalizme, savaşa, ırkçılığa ve milliyetçiliğe, darbeye, askeri yönetimlere ve muhtıralara karşı çıkmadan, Kürt sorununa barışçı, siyasal bir çözümü savunmadan solda olmak mümkün değil.
Bugün seçimlere katılan bütün partileri ve adayları bu kriterlerle ele alacağız ve ona göre tutum belirleyeceğiz.
Tabii bir de nükleer santrallere, küresel ısınmaya ve cinsiyetçiliğe karşı tutum var. Bütün adayların ve partilerin bu konudaki tutumuna da bakacağız.
Sosyalistler bugün CHP-DSP ittifakına oy vermek isteyenleri, bu iki partinin artık sol değerlerle ilgilerinin kalmadığını, demokrasi düşmanı olduklarını anlatarak kazanmalıdır.
Milliyetçilik, aşağıda emekçileri bölüyor. Rahşan Ecevit’in sunduğu program her şeyiyle milliyetçi. Bu milliyetçilik aynı zamanda yabancı düşmanlığı da yapıyor.
Sadece yabancı düşmanlığı değil, “ne mutlu Türk’üm” demeyen herkesi, her grubu, her azınlığı tehdşt olarak gösteren bir paranoyayı destekliyor.
DSP-CHP birleşmesinin politik zemini bu iki partinin solla bütün ilişkilerini de kestiklerini ayrıca gösteriyor.