21 aydır süen barış süreci en zorlu dönemlerinden birisinden geçiyor.

Çözüm sürecine sahip çıkmalıyız.

Çözüm sürecinin kalıcı bir barış sürecine dönüşmesi için çabalamalıyız.

Barışı ve kardeşliği savunanlar, kendi yol haritalarını, barışın yol haritasını hazırlamalı.

Bu yol haritası, kardeşliği ama eşit koşullarda kardeşliği, anadilde eğitimi, Kürt halkının özgürlüğünü,

Kobanê’yle dayanışmanın önünün açılmasını, siyasal özgürlüklerin genişlemesini ve şiddetin bir kenara bırakılmasını, Kürt halkının temel haklarının tanınmasını içermelidir.

Barışın yol haritası, barış için kitle gösterileriyle hayata geçebilir. Gelin hep beraber barışa omuz verelim!

Anıl Yüksel

Hrant Dink öldürüleli neredeyse 8 yıl oldu ama cinayete karışan devlet görevlilerinin yargılanmasının önü yeni açıldı. Adalet Bakanlığı, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin haklarındaki takipsizlik kararını kaldırdığı 9 kamu görevlisi ile ilgili savcılığın "kanun yararına bozma" talebini kabul etmedi. Böylece aralarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güngör'ün de bulunduğu 9 kamu görevlisinin soruşturulabilecek. Biz de yaşanan bu gelişmeleri Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu ile konuştuk.

Meltem Oral

Ukrayna ve Ortadoğu’daki gelişmeleri doğru kavramanın yolu emperyalizm konusunda netleşmekten geçiyor. Emperyalizm klişeleşmiş nostaljik bir slogan değil. Milliyetçi fikirlerin üzerini örtmek için kullanılan kuru anti-emperyalist söylemden ayrışmak da yine emperyalizmi ve kapitalizmi doğru tahlil etmekle mümkün.

Marksist emperyalizm teorisine en önemli katkıyı yapan Lenin ‘Emperyalizm: Kapitalizmin en yüksek aşaması’ adlı broşürünü 1916’da yani Birinci Dünya Savaşı yıllarında kaleme almıştı. Çarlık Rusya’sının sansür koşullarında yazılan bu broşürü hala güncel kılan şey bugün emperyalizmi devletler arasındaki jeopolitik rekabetle küresel sermaye arasındaki ekonomik rekabetin kesişimi olarak ele almamızı sağlayan ana fikrinde yatar.

Çözüm istiyoruz!

Ekim ayı boyunca olup bitenler, çözüm sürecinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ispatladı. Barış için adımların istikrarlı bir şekilde atıldığı bir Türkiye’de Kobanê protestolarında onlarca kişi ölmez, herkes çözümün rafa kalkıp kalkmayacağıyla ilgili endişe taşımazdı.

Türkiye’de milyonlar hâlâ çözüm istiyor. Savaştan bıkan, ölümlerin durmasını ve eşitliğin sağlanmasını isteyen geniş kitleler var.

Roni Margulies

Niyedir? Ortadoğu’dan niye hep IŞİD gibi, Taliban gibi örgütler çıkar, intihar bombacıları çıkar, sivil öldürmekten kaçınmayanlar, farklı mezhep mensuplarını katletmekten zevk alırmış gibi görünenler çıkar?

Niye? Havasında, suyunda filan bir şey mi var Ortadoğu’nun?

Batı’da bu soruya verilen çok basit resmî bir cevap var. Havayla, suyla ilgili değil.

Büyük bir barış kampanyasına ihtiyacımız var. Bu en acil ihtiyaç.

Bir yandan ABD pervasızca Ortadoğu’yu yeniden bombalamaya başladı. Küresel kapitalizm çelişkilerini Ortadoğu’yu yeniden yıkarak, bombalayarak yayıyor. ABD yeniden Ortaoğu’ya yerleşiyor.

Öte yandan 20 ayı aşkın süredir devam eden çözüm süreci başladığı günden beri en zorlu dönemini yaşıyor. Kobanê’yle dayanışma eylemleri sırasında 40’tan fazla insanın ölmesi, arkasından üç PKK’li ve üç askerin öldürülmesi, müzakere masasının devrilmesi ihtimalini güçlendirdi.

Meltem Oral

Hükümet 46 kişinin öldüğü Kobanê eylemleri üzerinden Kürtleri hedef gösterme kampanyası başlattı.

AKP çözüm sürecinde bugüne kadarki oyalayıcı tavrını örtmek için ölümlerin faturasını Kürt halkının siyasi temsilcilerine kesmeye çalışıyor. Sıkıyönetim ilan edip askeri sokağa saldığını unutmuş gözüken AKP’liler önce Selahattin Demirtaş’ı hedef gösterdiler. Son olarak Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan daha da ileri giderek ‘eylemleri tahrik eden Öcalan’ dedi.

Öcalan’la görüşen HDP heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder önümüzdeki aylarda çözüm sürecinde önemli gelişmelerin olabileceğini açıkladı. ‘Kalıcı barışa çok yakınız’ dedi.

Öcalan’ın ve Önder’in çözüm sürecine dair umutlu açıklamaları farklı kesimlerden tepki topluyor.

Bir yanda son dönemde kendisini ‘sol’ sosa bulamaya çalışan ancak her keskin politik dönemeçte gerçek ulusalcı özünü saçan CHP var. CHP sürecin kendisine karşı. Kılıçdaroğlu açıkça ‘Öcalan’la görüşülmesine karşıyım’ diyor. Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve bir sekreterya kurulması ihtimalleri konuşulmaya başladığından beri Kılıçdaroğlu ‘niye Öcalan’la görüşülüyor’ diye soruyor.

Ermenek’te Has Şekerler Madencilik şirketine ait kömür ocağında binlerce ton suyun altında kalan 18 işçi için gazetemiz baskıya girdiği sırada umutlar tükenmişti. Tayyip Erdoğan, patronu suçlasa da madenleri denetlemeyen hükümet de bu iş cinayetinin sorumlusu:

• Madencilere iş güvenliği ve bir dizi hak tanıyan yasal düzenlemenin maliyetleri artıracağını gerekçesiyle şirket sahibi Saffet Uysal, işçilerin yemek ve yol parasını kesti. Evden yemek getiren işçiler öğlen yukarı çıkmayarak madende yemeye başladı. Su baskını tam da öğlen gerçekleşti.

Ermenek’teki madenlerde iş güvenliği sağlanmadığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı ile Enerji Bakanlığı’nın patronlara hiçbir yaptırımda bulunmayarak ölümleri davet ettiği ortaya çıktı.

İstanbul Üsküdar’daki Validebağ Korusu’nda belediye tarafından yapılmak istenen inşaata direnen semt sakinleri bir kez daha kazandı.

Üsküdar Belediyesi, mahkeme bitene kadar cami inşaatını durdurma kararı verdi.

Validebağ Gönüllüleri, inşaat projesi iptal edilene kadar mücadeleye devam dedi.

Yıldız Önen

Çözüm süreci, en başından itibaren düşmanlıkla karşılandı bazı çevrelerce. Bu düşmanlık, kendisini farklı biçimlerde ifade etti. Düşmanlığın Kürtleri de etkilemesi en kolay olan yolu, AKP düşmanlığının arkasına gizlemekti.

Böyle yapıldı. Sık sık, “Bu AKP’yle mi Kürt sorunu çözülecek?” diye soruldu. AKP’nin antidemokratik her tutumu, bu soruyu soranların elini güçlendirdi.

Bu yılın Mart ayının başlarında, yerel seçimler öncesinde açılışı yapılacak olan HDP Fethiye İlçe Örgütü, tam üç gün boyunca ırkçıların saldırısına uğradı.

Yüzlerce ırkçı HDP binasını ablukaya aldı, çatıdan kiremit atarak camlarını kırmaya ve gaz tüpüyle yakmaya çalıştı.

Olay yerine çağırılan bir itfaiye aracıyla HDP tabelası indirildi ve yerine Türk bayrağı asıldı. Bu esnada 116 ırkçı gözaltına alınarak, haklarında “zorla bir siyasi partinin faaliyetini engellemek”, “suç işlemeye alenen tahrik”, “mala zarar verme” suçlamaları ile dava açıldı.

Onur Devrim Üçbaş

Batı Afrika’da 2013 Aralık ayında başlayan ve hızla yayılan Ebola salgını şu ana kadar çoğunluğu Gine, Sierra Leone ve Liberya’da olmak üzere yaklaşık 10.000 kişiye virüsün bulaşmasına, 4.800 kişinin ölümüne yol açtı. İlk kez 1976’da görülen, insanlarda ve primatlarda ishal, kusma, kızarıklık gibi belirtileri olan hastalık ileri aşamalarında karaciğer ve böbreklerde hasarla iç kanamaya bağlı olarak ölüme yol açıyor.

Meyve yarasalarından hayvanlara, hayvanlardan da insanlara geçtiği düşünülen Ebola hava yoluyla değil, kan, ter, tükürük, sperm gibi vücut sıvılarıyla temas yoluyla bulaşıyor. Bu yüzden virüsün yayılmasını engellemek aslında çok zor değil. Hayvanlarla temas sonrası elleri su ve sabunla yıkamak hastalığın yayılmasını önemli ölçüde engelleyebilir.

Batı Afrika’daki Ebola salgını yabancı düşmanı ve ırkçı fikirleri güçlendirmek için kullanılıyor. Thomas Duncan isimli bir Amerikalının Liberya’dan döndükten sonra ABD’de Ebola nedeniyle ölmesi ülkedeki sağcıların Batı Afrika’dan gelenlerin ülkeye alınmamasını ve uçuşların yasaklanmasını istemesine neden oldu. Oysa Thomas Duncan’ın ölümünün bize gösterdiği asıl önemli şey kâr odaklı bakışın sadece Afrika’da değil ABD’de de hastalığın yayılmasında etkili olabileceği. Sigortasız bir siyah olarak 40 derece ateşle ve mide ağrısıyla acil servise giden ve yakın zamanda Liberya’dan döndüğünü belirten Duncan’a antibiyotik verilmiş ve Tylenol alması tavsiye edilmişti. Duncan’la ilgilenen iki hemşireye de Ebola virüsü bulaştı, onlara kişisel korunma ekipmanları ve bunları kullanma konusunda eğitim verilip verilmediği ise belli değil.

Ebola hastalığının yayılmasının önüne geçilebilir. Nijerya ve Senegal’de salgının önüne geçildi. Ancak bu çok sayıda sağlık görevlisinin duruma hızla müdahale edebilmesi sayesinde oldu. Ebola’yı, her yıl yüzbinlerce kişiyi öldüren tüberküloz, AIDS gibi hastalıkları engellemenin tek yolu odağına kârı değil insan sağlığını koyan bir ekonomik sistem.

Arife Köse

Herkes IŞİD’i anlamaya çalışıyor. En çok sorulan sorulardan biri de nasıl olup da IŞİD’in Batı’dan militan toplayabildiği. Cevabı çok net; Batı’nın Müslümanlara karşı geliştirdiği ayrımcı tutum ve giderek sertleşen anti-göçmen yasaları. Sizce burka giyen bir kadın opera izleyebilir mi? Fransa’ya göre izleyemez.

Geçen hafta Paris’te burka giyen bir kadın opera izlerken, iddiaya göre, oyuncuların talebi üzerine görevliler tarafından salondan çıkarıldı. Fransa’da yüzü örten peçe takılması 2010 yılında yasaklanmıştı.

• İrlanda’da şebeke suyunun özelleştirilmesi ve fiyatlandırılmasına karşı 100 bin kişi ninsokağa çıkmasının ardından 1 Kasım’da büyük bir protesto gerçekleşecek.

• Emeklilik yaşını 61’e çıkarmaya çalışan Alman havayolları şirketi Lufthansa’ya karşı greve giden Alman pilotlar şirketin 100 milyon Euro zarar etmesini sağladılar.

• İngiltere’de maaş kesintilerine ve hükümetin %1’lik zam teklifine karşı çıkan 100.000’den fazla kişi Sendikalar Birliği’nin çağrısıyla eylem yaptı.

• ABD’de polisin Mike Brown’u öldürmesinden sonra St.Louis’de yapılan eylemler devam ediyor.

• Brezilya’da yapılan başkanlık seçimlerinde iktidardaki solcu İşçi Partisi’nin (PT) adayı Dilma Rousseff, rakibi sağcı Aécio Neves’i az farkla geride bırakarak başkanlığı yeniden kazandı.

Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden (hYd) Emel Kurma ile Suriyeli mültecilerin durumunu ve hükümetin mülteci politikasını konuştuk.

Sizin mülteci hakkı insan hakkıdır diye merkezi temanız var ve bu uluslararası sözleşmelere de dayanıyor. Türkiye bu sözleşmeye nasıl yaklaşıyor?

Emel Kurma: Türkiye Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair 1951 tarihli Cenevre Sözleşme’sine taraf aslında. Bu sözleşme II.Dünya Savaşı ertesinde kendi ülkelerinden kaçarak Avrupa’nın tamamına yayılmış, kamplarda statüleri belirsiz bir şekilde yaşayan yüz binlerce insanın durumunu ve geri dönüşünü, BM Şartı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çerçevesinde düzenliyor. Mülteci’nin tanımını, hak, özgürlük ve sorumlukluklarını yapan bu ilk uluslararası sözleşme, Avrupa’dan yerinden edilmiş insanları kapsar.

Özdeş Özbay, 1917’de Rusya’da gerçekleşen işçi devriminin güncel önemini anlatıyor...

Son birkaç yıldır devrim kelimesi yeniden yaşamımıza girdi. 2008’de başlayan ekonomik krize ilk tepki Avrupa işçi sınıfından gelmişti. İngiltere, İspanya, Fransa genel grevlerle sarsılıyordu. Sonra kapitalizmin zayıf halkası olan Ortadoğu’da milyonlar “özgürlük, ekmek ve sosyal adalet” talepleri ile diktatörlere karşı ayaklandı. Tahrir ile başlayan meydan işgalleri önce “Öfkeliler” hareketi ile Güney Avrupa’ya sonra “işgal et” eylemleri ile ABD’ye yayıldı. Geçen yıl Gezi direnişine şahit olduk son haftalarda da Hong Kong’taki direnişe şahit oluyoruz. Sosyalistlerin bütün bu yaşananlara dair yaptıkları analizlerin teorik temeli ezilenlerin mücadele tarihine sahip çıkmalarından kaynaklanıyor. Bu tarihin mihenk taşı Ekim devrimi de günümüzdeki mücadelelerin derslerini çıkarmamızda bir rehber görevi görüyor.

• Soma Maden İşletmeciliğine bağlı Işıklar Maden Ocağı’nda 1000 işçi, verilen sözlerin yerine getirilmemesi gerekçesiyle öğlen ve gece vardiyasında iş bıraktı. Şirketin maaşların düzeltileceğine dair söz vermesi üzerine grev bitirildi.

Yatağan işçileri, 400 günü aşkın süredir direniyor. Kasım ayında santralin devri gerçekleşecek. İşçiler özelleştirmeye geçit vermeyeceklerini söylüyorlar.

İstanbul Dolapdere’deki Dora Hotel’in önünde, işten çıkarılan işçilerin geri alınması ve sendikanın tanınması için eylem yapıldı.

Faruk Sevim

Ortadoğu halkları bir kez daha yaşamak için savaşmak zorunda. Suriye’de ve Irak’ta kendisini “İslam”ın taşıyıcısı sayan, kendisi dışındaki bütün örgütleri “kafir” ilan eden IŞİD örgütünün saldırısı altındalar.

Aslında bu savaşın sorumluları en başta Amerika ve Avrupalı emperyalistlerdir. Irak’ın işgal edilmesiyle başlayan süreç, Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz bir savaş cehennemine dönüştürmüştür. IŞİD ve benzeri örgütler bu cehennemin ürünüdür.

Volkan Akyıldırım

“Günümüzde burjuvazinin karşısında yer alan tüm sınıflar içinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci sınıftır.”

(Komünist Manifesto, Marx-Engels)

2010 yılının sonunda Tunus’ta gerçekleşen devrim Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya Arap halklarının ayaklanmalarına yol açtı. Ayaklanmayı başlatanlar işçilerdi. Tunus’un ardından Mısır’daki devrim, 2008 küresel ekonomik kriziyle yayılan bir grev dalgasının üzerine gelmişti. Mısır’dan sonra Suriye’de patlak veren ayaklanmanın başladığı noktalar her dinden, mezhepten, ulustan işçilerin yaşadığı yerlerdi.

Ozan Tekin

İTÜ’lü asistanların 50/D statüsüne ve işten çıkarmalara karşı iki sene önce başladıkları direniş hâlâ devam ediyor. İşten çıkarıldığı için dava açan asistan Hüseyin Mercan, davayı kazanmasına rağmen işi iade edilmiyor. İTÜ Rektörlüğü davanın Yargıtay’a taşınmış olmasını bahane ediyor. Oysa, Yargıtay kararı beklenmeksizin işe iadenin yapılması gerekiyor.

İTÜ Rektörü Mehmet Karaca’nın skandalları saymakla bitmez. GDO’lu pirinç, mezuniyete faşistlerin saldırması, mezuniyetleri iptal etmesi, öğrencilere soruşturmalar açılması... İTÜ rektörü gücünü emeğe ve akademik hiyerarşinin en altında kalan asistanlara saldırısından alıyor. Biz öğrencilere düşen de üniversite bünyesindeki tüm asistan ve taşeron çalışanlarla sonuna dek dayanışmak.

Kürşat Sağlam

Tarih, bizim nasıl biz olduğumuzun öyküsüdür ve onu anlamak dünyayı değiştirmenin anahtarıdır. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), 100 Yıllık felaket: Birinci Dünya Savaşı 1914-2014 ile anahtar niteliğinde bir broşür yayınladı. Barış aktivistlerinin konuyla ilgili metinlerinin ve istatistiki bilgilerin bulunduğu broşür, Ermeni Soykırımının kavranması, Ortadoğu halklarının kendilerine dayatılan sınırlara ve diktatörlüklere karşı çıkışının anlamlandırılması için çeşitli analizler sunuyor.

İklim değişikliği her geçen gün kasırga fırtınaların şiddetini arttırıyor. Deniz suyu sıcaklığının artması; hem fırtınaların şiddetini arttırıyor hem de daha fazla suyun buharlaşmasıyla, aşırı yağışlara ve sellere neden oluyor.

Ekim ayının başından itibaren Karayip denizinde oluşmaya başlayan Gonzalo kasırgası önce St. Maarten adasında etkili oldu ve 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin kaybolduğu bildirildi. Bermuda adasının yüzde 80’inden fazlasını elektriksiz bırakan kasırga,

İngiltere’de de hayatı felç etti. Şiddetli fırtına yüzünden araçların üzerine ağaçlar devrildi, binaların çatısı uçtu. Fırtınayla birlikte yağışın da etkili olduğu ülkede, çok sayıda trafik kazası meydana geldi, uçak seferleri iptal edildi. Fırtınada devrilen bir ağacın altında kalan bir kadın ile toplam 3 kişi hayatını kaybetti.

Kolin şirketi ilk kez 17 Eylül’de gece yarısı kepçelerle Soma’nın Yırca Köyü’ne girdi ve o akşam köylüler yetişene kadar 13 zeytin ağacını kesti. Ve hala Kolin şirketi hukusuz bir biçimde zeytin ağaçlarını kesmeye devam ediyor. Şimdiye kadar bölgedeki köylülerin tek geçim kaynağı olan 900 zeytin ağacı kesildi. Yırca’nın etrafında iki tane kömürlü termik santral var ve bu yıkım üçüncü termik santral uğruna yapılıyor.

Şenol Karakaş

Kobane’yle dayanışma eylemleri sırasında yaşanan olayların faturası hızla HDP ve Selahattin Demirtaş’a çıkartıldı.

Faturayı hükümet ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yeni bir Türkiye’nin kurulduğunu iddia eden köşe yazarları coşkulu bir şekilde kesti.

Demirtaş’ı hedef tahtasına koydular. Ölümlerin, olayların, şiddetin sorumlusunu keşfettiler. Kobane eylemlerinden beri Demirtaş’tan bahsediyorlar.

Hülya Çadırcı 24 Ekim günü İstanbul’da boşanmak üzere olduğu eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

2008-2012 yılları arasında 700 kadının öldürüldüğü tahmin ediliyor. 2013 yılında Ocak-Ekim arasında 168’den fazla kadının öldürüldüğü tahmin ediliyor. 2014 yılının Nisan ayında Mecliste verilen bir soru önergesi hükümete kaç kadının öldürüldüğünü soruyordu. Adalet Bakanlığı’nın verdiği yanıt, “Bilmiyoruz” olmuştu.

Öldürülen kadınların yüzde 40’ı kocaları, yüzde 16’sı aile meclisi ya da akrabaların biri tarafından, geri kalanı ise eski koca, baba, sevgili gibi tanıdıkları erkekler tarafından katlediliyor.

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası