Şenol Karakaş

Sosyalist İşçi Doğan Tarkan’ın ısrarı ve girişimiyle çok uzun yıllardır yayın hayatına devam ediyor. 1980’lerde illegal koşullarda çıktı Sosyalist İşçi. Yurt dışında yayına hazırlanıp çok zor koşullarda Türkiye’ye sokulup çoğaltıldı. El altından dağıtımı yapıldı.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından işçi sınıfının mücadelesini hem teorisinin hem de eyleminin merkezine alan devrimci bir örgütün kurulması hedefi, Sosyalist İşçi’nin zorlu koşullarda da olsa yayın faaliyetini aksatmamasıyla önemli ölçüde başarıldı.

Yıldız Önen

Sosyalist İşçi, soldan kendisini iki temel noktada ayırdeden bir geleneğe sahip. Teorik olarak tepeden sosyalizm anlayışlarına karşı aşağıdan sosyalizmi savunuyor ve pratik olarak da leninist parti anlayışının Stalinizm tarafından amorflaştırılan yapılarına karşı özgürlükçü, demokratik bir parti anlayışını savunuyor.

Adı üzerinde Türk solu, sahip olduğu stalinist geleneği, kemalizmden aldığı nosyonlarla pekiştirerek, sosyalizm geleneğiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan parti anlayışlarını lenisinist olarak adlandırarak, esas olarak bürokratik aygıtların sol denince akla gelen örgütlenme biçimi olarak algılanmasına neden oldu.

Roni Margulies

Sosyalist İşçi gazetesinin ilk sayılarını düşündüğümde, tarih öncesi yılları hatırlar gibi hissediyorum kendimi.

Dosya kağıdı boyunda kalın beyaz bir kağıt, berbat bir baskı kalitesi, amatörce bir mizampaj...

Üretim süreci ise daha da ilkel. Daktilo görünümünde ama çok daha büyük, kapkara, küçük bir bavul boyutlarında IBM marka bir dizgi makinemiz vardı. Eşek ölüsü ağırlığında. Tuşların üstünde 10-15 santimlik, tek satır gösteren bir ekran vardı. Son yazdığımız birkaç kelimeyi görür ve düzeltebilir, daha öncesini göremez ve düzeltemezdik.

Volkan Akyıldırım

Dünyada ve Türkiye’de bir çok gazete kapanıyor, yerlerini internet sitelerine bırakıyor.

İnsanlar haberleri gazete bayilerine giderek değil cep telefonlarından, tabletlerden, bilgisayarlardan takip ediyor.

Twitter, Facebook, sosyal medya hem başlıca haber kaynağı hem de bir çok protestonun örgütlenme aracına dönüşüyor.

Neden hala Sosyalist İşçi’yi kağıda basarak sokakta, işyerlerinde, okullarda elden satmaya çalışıyoruz?

Atilla Dirim

Sosyalizm fikri, çok uzun zamandan bu yana insanların ulaşmaya çalıştığı bir umut olarak var oldu. Tarihin çok eski dönemlerinde bile, insanlar toplumun içindeki eşitsizliklerin ortadan kalkması için mücadele etme çabası içinde oldu. Köleler efendilerine karşı, plebler particilere karşı, köylüler derebeylerine karşı ezen ve ezilenin olmadığı, daha özgür, daha güzel bir dünyada yaşamak için savaşlar verdiler. Spartaküs'ten Şeyh Bedrettin'e kadar uzanan bir dizi önder, daha güzel bir dünya kurmak için mücadele ettiler.

Can Irmak Özinanır

Sosyalist İşçi Karl Marx’ın “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” sözü ile yola çıktı. Sosyalizm, ancak kapitalizmde merkezî bir rolü olan işçi sınıfının aşağıdan eylemiyle kazanılabilecek bir mücadeleydi. Gazeteyi hazırlayan kadrolar bir yandan işçi sınıfının eylemini merkeze almayan anlayışlara karşı teorik bir tartışma yürütüp Marksizm’in en temel ilkelerinden birine, aşağıdan sosyalizm anlayışına sahip çıktılar diğer yandan da işçi sınıfının güncel mücadelelerine yön vermeye çalıştılar.

Faruk Sevim

Dünyaya egemen olan kapitalist düzende çok küçük bir azınlık zenginliğin önemli bir bölümüne sahip olurken, çoğunluğu oluşturan emekçiler zenginlikten çok az pay almaktadır. Zengin azınlığın aldığı pay arttıkça, emekçi halkın aldığı pay azalır. Zengin daha zengin olurken, yoksullar daha yoksul olur.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’lik kesiminin toplam gelirin yüzde 40'ını aldığını söylüyor. Yüzde 50'lik yoksul kesim ise toplam gelirin yüzde birini alıyor. Dünyanın en zengin 85 kişisi, dünyanın yarı nüfusundan, yani 3,5 milyar kişiden daha fazla servete sahip.

Roni Margulies

Sosyalist İşçi gazetesinin dine, dindarlığa ve dindarlara yaklaşımı, Türkiye sosyalist yayıncılığında eşsizdir. Bu gazetenin tarihinde din düşmanlığına, dinin gericilik olarak tanımlanmasına, dindar insanların salt dindar oldukları için irticacı, şeriatçı, düşman olarak gösterilmesine rastlamak mümkün değildir.

Bu yaklaşım tesadüfî değildir. Çok sağlam iki temeli vardır.

Birincisi, Marksist din anlayışı. İkincisi, gazetenin sosyalizm anlayışı.

Erkin Erdoğan

Komünistler, en başından beri kapitalizmin yarattığı ulusal sınırları tanımamış ve “bütün ülkelerin işçileri, birleşin” sloganı altında bir araya gelmişlerdir. Marx ve Engels, Komünist Manifesto’da bunun arka planını, burjuvazinin, sürekli genişleyen pazar ihtiyacını karşılayabilmek için yerkürenin bütününü işgal etmesine, yani tüm ülkelerin üretim ve tüketimini kozmopolitleştirmesine dayandırıyorlar. Kapitalizm, küresel ölçekte karşısına çıkan tüm üretim araçlarını, dolayısıyla toplumsal ilişkileri ve değer yargılarını kökünden değiştirmektedir. “Kapitalizm altında tüm yerleşik ve geleneksel sosyal ilişkiler, bu ilişkilerden kaynaklanan eski değer yargıları ve görüşlerle birlikte çözülüp dağılmakta; bunların yerini alan yeni sosyal ilişkiler ise daha yerleşmeden köhneleşmektedir.” Bu dinamik yapı içerisinde devinen üretim ilişkilerinin, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan işçiler lehine yeniden düzenlenmesi, ancak küresel ölçekte başarılabilir.

Meltem Oral

‘Kaplumbağa severler ve kamyon şoförlerinin birliği’ ifadesi 2000’li yıllar boyunca Sosyalist İşçi sayfalarında bolca atıfta bulunulan, tarihin serüveninde yeni bir yol açan, dünyayı sarsan hareketin iyi bir özeti.

Tüm dünyayı milenyum ‘heyecanı’ sarmışken, ezilenlerin tarihine yeni bir sayfa ekleniyordu. Türkiye’de ana akım medyanın sonradan duble yollara kaynak olacak deprem vergisini, 2000’lere damgasını vuracak saç modasını, AB’ye tam üyelik beklentilerini, Öcalan’ı idam kararına AİHM’in tepkisinin ne olacağını sayfalarına taşıdığı günlerde Sosyalist İşçi bir yandan İdama Hayır derken diğer yandan çeşitliliği, küreselliği ve politik talepleriyle sonraki on yılı belirleyecek olan yeni hareketi selamlıyordu.

Ayşe Demirbilek

Kadın özgürlüğüne dair tartışmalar ezilenlerin mücadelesinin en çok konuşulan başlıklarından biri oldu. Kadınların ezilmesine karşı sürdürülen tartışmalar son dönemde daha geniş bir zeminde kendine yer buluyor olsa da mücadele pratikleri açısından ne yazık ki sıkıntılar yaşanmaya devam ediyor.

Kadınların kurtuluşuyla ilgili tartışmalara baktığımızda çok sayıda teorik ayrım var gibi görünse de farklılıklar aslında 3 temel nokta üzerinden şekilleniyor.

Bunlardan birincisi bize okullarda öğretilen ve egemen sınıfın anlattığı yaklaşım. Bu anlatıya göre kadınların ezilmişliği biyolojik farklılıktan kaynaklanıyor ve bu durum insanlık tarihi kadar eski bir yapı. Bugün bu fikir yenilmiş ve pratik hayatın içinde kadının ve aile kurumunun geldiği aşama bunu doğrulamıştır.

Çağla Oflas

Sosyalist İşçi yayın hayatına girdiği andan itibaren işçi sınıfı mücadelesine merkezi bir önem atfetti. Bu nedenle işçi sınıfının ekonomik ve siyasal haklarını kazanması için hareketin taleplerini genelleştirdi. Kapitalizmin işçi sınıfını bölen politikalarına karşı işçi sınıfının her zaman birliğini savundu. Sosyalizmin işçi sınıfının aşağıdan mücadelesiyle elde edilebilecek bir şey olduğunu düşünen Sosyalist İşçi, hareket içindeki her türlü reformist, bürokratik ve sekter eğilimler karşısında işçi sınıfının tabandaki örgütlenmesine ve mücadelesine önem verdi. Küçük bir iş yeri greviyle uluslararası işçi hareketinin mücadele deneyimleri arasında bağ kurdu. Sosyalist İşçi hareketin yaygınlaşması ve büyümesi için çaba harcarken diğer yandan hareketi bölen her türlü eğilime karşı tartışma yürüttü. İşçi sınıfının en temel gücünün birliğinden kaynaklandığını her zaman vurgulayan Sosyalist İşçi, sendikal mücadelede “tek sınıf” fikrinden hareketle tek tek sendika fikrini savundu.

Nuran Yüce

Sİ’nin 500’üncü sayısına özel olarak gazetenin iklim değişikliği ile ilgili duruşunu anlatan bir yazı yazmam istendiğinde internetteki arşivinden tarama yaparak işe başladım. İklim değişikliği ile ilgili ilk yazı 220’inci sayı ve yayım tarihi 11 Haziran 2004’tü. Öncesi de olabilir ama internetteki arşiv nisan 2004’ten başlıyor. 2004’ten itibaren ise gazetenin neredeyse her sayısında iklim değişikliği konusunda ya bir makale ya bir haber yer almış. Başka bir dünyanın mümkün olduğu ve bu dünyanın yaratılmasının da ancak ve ancak mücadele ile gerçekleşeceğini yılmadan savunan gazetenin birçok sayısının ön ve arka kapaklarında iklim değişikliği ile ilgili eylemlere çağrı yapılmış.

Kemal Başak

Faşizm, kapitalizmin savaşlar ve krizlerle malul emperyalizm aşamasına özgü bir kitle hareketidir. Askeri diktatörlüklerden, serbest seçimlerin yapıldığı otoriter rejimlerden ve diğer baskı rejimlerinden en ayırt edici yanı budur. Diğer baskı rejimlerinin aksine, sadece devlet mekanizmasının üst kademelerinin ele geçirilmesi ile yetinmez, toplumun her katmanında, faşist partinin yan kuruluşu olarak görev yapan gençlik örgütleri, dernekler, spor kulüpleri, meslek kuruluşları ve sendikaları aracılığıyla “krize karşı” örgütlenir.

Ozan Tekin

Bir kuşak sosyalist için kitlesel ayaklanmalara, dünyayı sarsan mücadelelere ve devrimlere tanıklık etmek pek sık rastlanan bir durum değildi. 1970’lerin sonundan itibaren yaşanan 20 yıllık süreç, işçi sınıfı ve ezilenler için mücadelenin geri çekildiği, yenilgilerin yaşandığı ve elde edilen kazanımların geri verilmeye başlandığı bir dönemdi.

1990’ların sonuyla birlikte bu durum değişti. Dünya Ticaret Örgütü’nün toplantılarının basılmasıyla patlak veren antikapitalist hareket, Filistin’de İkinci İntifada, G8 ve IMF gibi küresel kapitalizmin efendilerine yönelik yoğun protesto dalgası, Irak işgaline karşı sokaklara çıkan milyonlar… Arap Baharı, böyle bir on yılın sonunda patlak verdi. Ortadoğu halkları, hayatlarının kaderini ellerine almak için görkemli bir mücadeleye girişti.

Şenol Karakaş

Sosyalist solda AKP'ye karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda bir kafa karışıklığı var.

Bir paranoya

Solun kafa karışıklığının nedeni, 28 Şubat'ın pekiştirdiği "şeriat geliyor" paranoyasına sahip olması. Bu paranoya, iki temel siyasal hatanın üzerinden gelişiyor. Birisi, kemalist fikirlerin solda yankı bulmasına neden olan sol-milliyetçi gelenek. Bu gelenekle, kemalizmin "laik-batı uygarlığı" pusulasından sapma olarak görülen siyasal İslami yükseliş, geniş emekçi yığınların gündelik sorunlarına kimin yanıt verildiği dikkate alınmadan, aydınlanma projesinden bir sapma olarak görülüyor. Sol-milliyetçilik, kaçınılmaz bir biçimde egemen fikirlerin en köhne biçimleriyle uzlaşıyor.

Nurdan Tarkan

Sosyalist İşçi’de Ermeni sorunuyla ilgili ilk yazı Nisan 1985 tarihli 13. sayıda soykırımının 70.yıldönümü vesilesiyle Recep Gökırmak tarafından kaleme alınan “Ermeni katliamı üzerine” başlıklı yazıdır. Yazı “Ermeni Halkının toptan imhası, katliamı yüzlerce yıldır süregelen bir olgudur” cümlesiyle başlıyor. Oldukça uzun olan yazıda Ermenilerin 4. yüzyıldan itibaren Anadolu topraklarındaki tarihleri, Osmanlı yönetiminde uygulanan politikalar, Hamidiye Alayları, Ermeni ulusal hareketinin başlangıcı, 1915 te yaşanan katliam, Cumhuriyetin kuruluş sürecindeki baskı ve asimilasyon, dış politikada Ermeniler gibi sorunun çeşitli yönleri ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmiştir. “Tutumumuz ne olmalı” ara başlığı ile yazılan bölüm ise o dönemdeki Türkiye solunun konuya ilişkin yaklaşımı göz önüne alındığında oldukça çarpıcıdır.

Ozan Tekin

“Ezen ulusun mülksüz, yoksul sınıfı olarak Türkiye işçi sınıfı, Kürdistan halkının kendi kaderini tayin hakkını, ayrılma hakkı da dahil olmak üzere tanır ve bu mücadelesinde kayıtsız şartsız Kürdistan halkını destekler.” (Sosyalist İşçi, sayı: 1, Nisan 1984)

Sosyalistlerin dünyayı kavrayış biçiminin, uluslarla ve uluslar üzerinden kurgulanan herhangi bir görüşle hiçbir bağı yoktur. Bize göre, tarihin motoru, farklı toplumsal sınıflar arasındaki mücadeledir. Üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan –farklı uluslardan- sınıfların çıkarları; ve bunların sömürdükleri –farklı uluslardan- emekçilerin çıkarları birbirleriyle ortaktır. Ulus dediğimiz, kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda yaratılmış bir kimliktir.

2007 yılında 27 Nisan muhtırası verildiğinde, Sosyalist İşçi hemen bir özel sayıyla, darebeye karşı tepkiyi örgütlemeye çalıştı.

“Sözde değil özde demokrasi istiyoruz/ Darbeye geçit yok!” manşetiyle çıkan yayında, “Bugün tek ama tek bir görev var: Darbeye karşı çıkmak! 12 Mart’a, 12 Eylül’e dönüş yok. İşkencehanelere, idam sehpalarına dönüş yok. 28 Şubat’a dönüş yok. Herkes tavrını belirlesin. Demokrasinin çifte standardı yok. Ya seçilenlerin yanındasınız ya da darbecilerin, derin devletin yanındasınız. Ya özgürlükleri savunursunuz ya da darbeleri ve diktatörlüğü. Ya ırkçılardan ve milliyetçilerden yanasınız ya da özgürlüklerden yanasınız. Ortası yok!” deniyordu.

Darbeye Karşı 70 Milyon Adım, beklenin ötesinde bir gücü harekete geçirerek ilk adımını attı ve Taksim "Darbeye dur de!" sloganlarıyla sallandı.

Şimdi yapacak işlerimiz var. Sadece Taksim'i değil, tüm meydanları sallamak mümkün. 21 Haziran gösterisi darbeyi durduracak geniş bir halk hareketi yaratmanın mümkün olduğunu gösterdi. Çünkü 21 Haziran gösterisinin en önemli özelliği, katılan binlerce insanın darbe girişimlerine karşı duyduğu öfkeydi.

Meltem Oral

“Batıda yetmez ama evet, Kürdistan’da boykot!”

Sosyalist İşçi’nin bu özel ekinde, ‘aşağıdan mücadele’ vurgusunun gazetenin 500 sayılık serüveninin vazgeçilmezlerinden olduğunu aktaran pek çok yazı yer alıyor. Bu durum gazetenin dünyanın temel çelişkisini nasıl açıkladığıyla ilgili bir mesele. Temel yarılmanın ezen ve ezilenler arasında olduğu kapitalizmde Sosyalist İşçi’nin pusulası her zaman işçi sınıfı oldu.

Önce ağaçları korumak için parkta oturma eylemi başlatanlara polis hunharca saldırdı ve bugün hükümetin yenilgisi ile biten süreç başladı. Direniş giderek Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilip kesilmemesinden çıkarak polisin şiddetine karşı bir harekete dönüştü.

Gezi Parkı direnişini hiçbir siyasi örgüt düzenlemedi, aylardır süren bir sessiz direnişin sonucunda eylem başladı ve hızla büyüdü. Bütün büyük eylemler böyle başlar ve sürer.

27 Mayıs akşamı Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmesi girişimine karşı 10 aktivist Gezi Parkı’nda oturma eylemine başladı. Bir hafta içinde 70’i aşkın ilde 300’den fazla gösteriye yaklaşık 1 milyon kişinin katılnasıyla, AKP hükümetini tarihinin en önemli siyasi kriziyle karşı karşıya kaldı.

Türkiye’ye yayılarak süren hareket tüm siyasi dengeleri sarsan büyük bir hareket. Bu hareketin bir günde şekillenmedi. AKP’nin neoliberal kibri, toplumda büyük bir tepkiyi biriktirdi. Tepkinin ilk nedeni, başbakanın üslubu. Dışlayan, %50’lik oy desteğine yaslanarak “dediğim dedikçi” olan, “aşağılayan”, umursamayan, kendisi gibi düşünmeyen insanları böcek yerine koyan tavrı. Bu tavır, yasakçı ve toplumun çeşitli kesimlerinin yaşam biçimlerine müdahale eden tutumlarla el ele gitti.

Taksim eylemleri sırasında ve eylemler mahalle forumları şeklini aldıktan sonra, sık sık bir parti ihtiyacından söz edilmeye başlandı. Partileri, bürokratik formları dışında ele alacak olursak, aslolan fikirlerdir. Partiden söz eden, fikilerden de söz etmelidir.

Gezi eylemleri sırasında, geniş kitleler arasında hem farklı partiler hem de doğal olarak sayısız fikir tartışma halindeydi.

Fikirler sadece farklı değildi, bazı siyasi eğilimler arasında uzlaşmaz bir karşıtlık da vardı. Bu, yüz binlerce insanın katıldığı her harekette olağan bir durum. Ama bu durumun olağan olması, duruma teslim olmak anlamına gelmemeli.

Volkan Akyıldırım

İllegal ve legal Sosyalist İşçilerin sayfalarına bakıldığında önemli bir kısmının savaşa karşı mücadeleye ayrıldığı görülür.

1984’ten 2013’e Türkiye’de devletin PKK ile savaşı; korsan devlet İsrail’in işgal ettiği Filistin’de yarım yüzıldan fazladır devam eden savaşı; 1980-1998 İran-Irak, 1990’lar Balkanlarda, 1994’te Ruanda’da süren savaşlar; 1991’de ABD’nin Irak’a açtığı ilk savaştan 2003’te işgalle sonuçlanan dokuz yıl süren savaş. 2001’den bu yana Afganistan’da hala devam eden NATO’nun savaşı.

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası