Chris Harman
Devrimler sadece bir grup sosyalistin çabası sayesinde olmaz. Devasa sosyal krizlerin yarattığı ve Lenin'in "yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemez ve yönetenler eskisi gibi yönetemez" diye tanımladığı durumlar devrime yol açar. 

Küreselleşme aşamasındaki kapitalizm, dünyanın her tarafındaki egemen sınıflar için belirsiz ve tahmin edilmesi imkânsız bir hale gelirken, böyle büyük sosyal krizleri önümüzdeki yüzyıl için kaçınılmaz kılıyor. Kapitalizmin kendisinin aptalca dinamikleri -bazen 'devrimci' ya da 'devrim-öncesi' durumlar olarak da anılan- çok sayıda büyük sosyal ayaklanma olacağını garantiliyor. Ancak her 'devrim-öncesi durum' başarılı bir sosyalist devrim ile sonuçlanmaz.

Muazzam yığınların kitle grevi ve kendiliğinden ayaklanmalar yoluyla politik hayata ani bir giriş yapması tartışmaların eşi benzeri görülmemiş bir seviyede artmasına neden olur. İnsanların bir araya geldiği her yerde -her otobüs durağında, her mağazada, her fabrikada ve ofiste, her okulda ve her sosyal toplanmada- devrimci olmayan durumlarda yaşayanlara akıl almaz gelecek ölçüde sürekli olarak politika konuşulur.

Bir tarafta mevcut sisteme duyulan nefret, diğer tarafta ise birlikte mücadele etmenin ve birlikte gösteri yapmanın deneyimi, işçilerin kolektif ve demokratik yollarla toplumu idare edebilecekleri fikrine karşı kısmen açık fikirli olmalarını sağlar. Sosyalist fikirler aniden deneyimlerine uygun hale gelir. Ama etkilenilen, sadece devrimci sosyalist fikirler değildir.

Egemen sınıfın çeşitli kesimleri kendilerini krizden kurtaracak çareler ararlar. Askeri darbe düşleri gören generallere, politik maceracılara ve kitlelerin ümitsizliğini dini ve etnik azınlıklara karşı yeniden yönlendirmeyi deneyen adi gazetecilere arka çıkarlar. Bu aşırılıklar arasında dengeyi kuran ise toplumun kapitalist olmayan bir yönde değişmesi gerektiğini, ama bunun dolaysız meydan okuma şeklinde değil yavaşça, müzakereler ve yasal süreçler temelinde olması gerektiğini savunanlardır.

Bu 'reformist' yaklaşım ilk büyük devrimci dalgadan sonraki dönemde her zaman çok sayıda taraftar bulur. Devrimci dalgaya katılan insanlar, işleri yürütmeye uygun olmadıklarının söylendiği sınıflı bir toplumda büyümüşlerdir. Sahip oldukları fikirleri bir gecede değiştirmezler.

Bir hükümeti devirdikten sonra bile, çoğunlukla umutlarını, taleplerine görünüşte daha az düşman olan yeni hükümete bağlamışlardır. Sosyal krizlerin keskin ölçeğinde, 'işbirliği'ne dayanan 'barışçıl' ve 'ılımlı' çözümler mümkün değildir. Ancak çoğu insan ilk başta bunları tam bir devrim için mücadele etmekten 'daha pratik' ve daha az 'sert' bulur.

Acemice önlemler

Bu nedenle 1917 Rusya'sında, Şubat ayında Çar'ı deviren kendiliğinden bir ayaklanmadan sonra halk önce bir savaş vurguncusu olan Prens Lvov'un, daha sonra ise kapitalizmi sağlam tutmaya çalışan bir avukat olan Kerenski'nin hükümetlerine güvendi.

2001 yılında Arjantin'de halk, kapitalizm yanlısı eski politik kurumlardan gelen dört başkanı başlarından attı ve sonunda benzer bir geçmişi olan ikisine katlanmak zorunda kaldılar, Duhalde ve Kirchner.

Tarihte, halkın çalışması imkânsız acemice önlemlere umut bağladığı bir ara dönemin olmadığı bir devrimci yükseliş yoktur. Bu ara dönemde, ilk büyük yükselişi üreten çelişkiler yeniden birikmeye başlar. Ancak bu kez, bu potansiyel iki yöne gidebilir; toplumdaki 'düzeni yeniden sağlama'nın kendilerine uygun gerici yollarını bulan kapitalistlerin amaçlarını destekleyebilir ya da halkın devrimi tamamlamanın gerekliliğini görmesine, hükümeti devirmenin ötesine geçip gücü kendi ellerine alarak sistemi devirmesine yol açabilir.

Tek parça ve kendiliğinden gibi gözüken hareketin içinde üç akım belirgin hale gelir -aslında, üç parti. Bu isimleri kullanmasalar bile; devrimci parti, gerici parti ve bu ikisi arasında köprü kurmaya çalışan bir reformist parti. Devrimci durumun kaderi, bu üç büyük partinin arasındaki savaşın sonucuna bağlıdır.

Kriz koşullarında reformist seçenek bir çözüm sunamadığında, üyelerini etkilemek için bir savaş vermeye başlar. Bu, her ne kadar önemli olsalar da basitçe fikirlerin savaşı değildir. Aynı zamanda pratik bir mücadeledir.

Egemen sınıf, işçi sınıfının parçalanmışlığından ve toplumu kolektif olarak idare etme konusundaki özgüven eksikliğinden gelen üstünlüğüne bel bağlar. İşçi sınıfının bu engellerin üstesinden gelmesinin tek yolu devrimci durum içinde, işyerleri ve sokaklar için mücadele etmesidir. Bu tarihsel anda, en 'apolitik' işçi bile yeni bir toplum yaratabilecek hareketin bir parçası olduğunu hisseder. Bu nedenle hareketi yavaşlatmaya çalışan reformist girişimler son derece yıkıcı olabilir. Bu girişimler, güç duygusunu kırar, yeniden bölünmeye neden olur ve egemen sınıfların yaydığı gerici fikirlerin işçi sınıfını tekrar ele geçirmesine yol açarlar. Bu yüzden tüm devrimler ya ileriye gidecekleri ya da geriye çekilecekleri kritik bir ana ulaşırlar.

Ve geriye çekilmek, eski kapitalist düzenin eskisinden bile kötü bir şekliyle geri dönmesi demek olabilir. Devrimci bir parti, bir devrimi başlatmak için gerekli olmayabilir. Ancak devrimin zaferini garantiye almak, sosyalizm ve barbarlık arasında doğru seçimin yapılmasını sağlamak için kesinlikle gereklidir.

Chris Harman'ın Parti ve Sınıf makalesinden

"Lenin'in genel parti anlayışındaki unsurlardan, kendi görüşüne göre, tarihsel olarak belirlenenlerle genel geçerliliğe sahip olanları ayırmak gerekir. Tarihsel olarak sınırlanan unsurlar arasında partinin kapalı, gizli örgüt niteliklerini ve parti görevlileri aracılığıyla yukarıdan aşağıya doğru sıkıca yönlendirilmesini sayabiliriz.

Devrimci partinin varlığı, en bilinçli ve savaşkan işçilerle aydınların birleşik ve uyumlu eyleme hazırlıklı olarak, bilimsel tartışmalar yürütmelerini sağlamaya yöneliktir. Bu da, partinin eylemlerine genel katılım olmadan olamaz; bir yandan tartışmada kesin bir berraklık, bir yandan da örgütsel kararlılık gerektirir. Bunun alternatifi 'bataklık'tır, yani bilimsel kesinliğe sahip unsurlar kafaları karmakarışık unsurlara karışır gider, kararlı eylem imkânsızlaşır, esas olarak en geri unsurların öncülüğüne izin verilmiş olur. Olumlu bir tartışmanın gerektirdiği disiplin, 'özgürce verilmiş bir karar uyarınca birleşmiş' insanların disiplinidir. Partinin sınırları belli değilse ve parti verdiği kararları uygulayacak uyumlu çalışmaya sahip değilse, o zaman partinin kararlarını tartışmak 'özgürlük' anlamına gelmediği gibi üstelik anlamsızdır da. Lenin için, merkeziyetçilik parti üyelerinin inisiyatif ve bağımsızlığının gelişmesini önlemek şöyle dursun, bu gelişmenin ön koşuludur."

(sf 28-29, Parti ve Sınıf, Z yayınları)


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası